Çalışma hayatında aktif rol oynayan X ve Y kuşağına artık Z kuşağı da eklendi. İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü öğretim elemanı Dr. Öğr. Üyesi Gonca Yıldırım’ın özel ve kamu kurumlarında yapmış olduğu araştırma, özellikle 18-25 yaş arası çalışanların kurumlarında şeffaf iç iletişime daha çok önem verdiklerini ortaya koydu. 18 ve 64 yaş aralığında yapılan araştırmaya 278 kişi katıldı. Araştırma sonuçlarına göre günümüz çalışanları; geçmişe nazaran daha genç, çok kültürlü ortamlarda, sürekli etkileşim halinde, daha hırslı, kariyer odaklı, sadakat oranı az, sık iş değiştirmeye müsait çalışanlar olarak işyerlerinden daha samimi bir iletişim bekliyor.
Kurum içi iletişimin, kurumsal bağlılığa etkisini ölçebilmek amacıyla yapılan araştırmanın en ilginç sonuçlarının Z kuşağı kabul edilen 18-25 yaş aralığındaki gençlerde olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Gonca Yıldırım, “Gençler, şeffaf iletişime çok önem verdiklerini söyledi. İş birliği ve diyalog gençler için çok önemli ve yöneticilerinden kurum içindeki iletişim anlayışından beklentileri çok yüksek. Diğer yaş gruplarının beklentileri çok da yüksek değildi. Örneğin 50 yaş grubu kurum içi iletişimde ya da yönetimsel iletişimde çok ciddi bir beklenti içinde değilken, 18-25 yaş grubu gençler ‘kararlara katılmak istediklerini, yönetimin şeffaf olmasını, almış olunan kararların hesap verilebilir özellikte olmalarını istiyor” dedi.
Gençlerin dijital medyanın bilgi ve iletişim teknolojilerinin özelliklerini fazlasıyla gösterdiklerini belirten Yıldırım, “Dijital medya esnek, katılımcı bir özelliğe sahip ve demokratik bir yapısı var. Gençlerimiz de çok hızlı yaşamayı seviyorlar. Kararlar ve cevapların hızlı olmasını istiyorlar. Sosyal medyada olduğu gibi kararlara katılmak ve fikirlerinin sorulmasını istiyorlar. Liderlerinin onlarla ilgilenmesini bekliyorlar” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, gençlerin yöneticilerinden liderlik vasfı beklediklerine dikkat çekerek, “Onların bir yönetici gibi değil de lider ve kılavuz gibi davranmasını istiyorlar. 20. yüzyıldaki emreden, sorgulayan, hükmeden, yönetim ve liderlik anlayışından uzaklaşmak istiyorlar. Etkileşime çok fazla önem veriyorlar. Gelişmiş bilgi ve iletişim teknolojisinde büyüyen çocuklar benzer özellikler gösterip iş yerlerinde de benzer taleplerde bulunuyorlar” dedi.
Yöneticilerin düşünmeleri gerektiğini hatırlatan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“Şu an 18-25 yaş grubunda olan gençler iş hayatında giderek fazlalaşacak. Gelecek yıllarda X ve Y kuşağının değil, bu gençlerin görüşleriyle ve beklentileriyle hareket edeceğiz. Bu sebeple yöneticilerin kendilerini geliştirmeleri lazım. Özellikle dijital medyayı, dijital ortamları, bilgi ve iletişim teknolojilerini çok iyi takip ediyor ve özelliklerini biliyor olmaları lazım. Bilgi ve iletişim teknoloji ortamında büyüyen gençleri dinlemeleri, onları çözümlemeleri gerekir. Aidiyet duygusu az olan bu kuşaktan verim alabilmek için yöneticilerin ve kurumların insan kaynağı ve yönetim politikalarını kesinlikle değiştirmelerini tavsiye ediyorum.”
İş hayatında bir nevi kuşak çatışması yaşandığını söyleyen Yıldırım, “Her iki kuşak da birbirine adapte olmak zorunda. Z kuşağı iş ortamına girdiği zaman iş kurallarına uyum göstermek zorunda, yöneticiler de onları tanıyıp iş süreçlerini öyle yönlendirmek durumundadır. İş ortamının sıkıcı, disipliner yapısı ve katı kurallarının olması onların da daha fazla başkaldırmalarına neden oluyor. Bu gençler katı sınırları ve katı kuralları istemiyorlar. Katı kuralların olmadığı, şeffaf duvarların olduğu bir yapı istiyorlar çünkü bu gençler çokkültürlü ortamlarda, sınırın olmadığı, zaman ve mekanın önemli olmadığı bir ortamda büyüdüler. Dolayısıyla dijital ortam gençlerin iş dünyasına bakış açısını da değiştirdi.”
X kuşağının teknoloji içerisine doğmadığı için teknolojiyi öğrenmek zorunda olduğunu dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“X kuşağı olarak uyum sağlamaz, araştırmaz, öğrenmezsek, sosyal medya ve dijital medyayı veya da bunların gerektirdiğini özümsemezsek kayboluruz. Gelecek, Z kuşağı gençlerinin. Teknolojiyi takip ettiğimiz sürece biz de hayata ayak uydurabileceğiz. Örneğin Pandemi sürecinde eline ilk kez akıllı telefon alanlar, ilk kez online sipariş verenler oldu. Sadece gençler değil, hayat bizi istesek de istemesek de dijital ortamları kullanmaya mecbur bırakıyor. Z kuşağı mutlu olmak istiyor ancak şu anki iş ortamı bu kuşağın mutlu olmasına izin vermiyor.”
İş hayatında sevebileceği bir yerde çalışmak istediğini söyleyen Yasemin Kapçık, “Yöneticilerimle iyi ilişkilerim olsun istiyorum. Ama bazen CEO’ma ulaşamıyorum ve büyük bir aralık oluyor. Sosyal medyada bile yüksek mevkilerdeki bir insana kolayca ulaşabilirken aynı binada olduğum insana aynı kolaylıkta ne yazık ki ulaşamıyorum. Bunu doğru bulmuyorum” dedi.
Yeni mezunlardan Berat Turgut da, “İş hayatında yöneticimin bana yönetici gibi değil de liderim gibi davranmasını, şeffaf olmasını beklerim. Bir karar alınacakken o kararda en azından fikrimin sorulmasını beklerim. İşe giriş aşamasında da ilgi beklerim” diye konuştu.
Yöneticilerden kendilerine yol arkadaşı olmalarını beklediğini söyleyen İrem Aydoğan, “Tecrübelerini bizimle paylaşmasını ve gerçekten paylaşımcı olmalarını istiyorum. Bizim onların bilgi ve tecrübesine oldukça ihtiyacımız var. Şu anda da yeni dünya düzeninde belki de bizim onlardan farklı tecrübelerimiz var. Onların ve bizim bakış açımızın birleştirilmesiyle oluşan bir yolda bizimle birlikte olmasını isterim” ifadelerini kullandı.
Çok mutlu olarak çalışmadığı bir iş tecrübesi olduğunu ifade eden Ezgi Nur Göçet, “Orada hiçbir sürece dahil edilmediğimi hissettim ve gerçekten de öyleydi. İş dünyasının yeni gelen nesilden korkmamaları ve bizi içlerine kabul etmeleri lazım” dedi.