Âkıbet türâb oldum taş dikildi başıma
ABONE OL
Süleyman Berk’in yoğun bir mesai sonucu tamamladığı Zamanı Aşan Taşlar/ Zeytinburnu’nun Tarihî Mezar Taşları isimli kitap iki cilt olarak yayımlandı. 4 bine yakın mezar taşı kitâbesinin fotoğraflarıyla birlikte yer aldığı çalışma içen 18 mezarlık ve hazîre alanı tarandı, tarihî mezar taşlarını tespit edildi. Sonraki adımda da mezar taşları dijital ortama kaydedildi. Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’ın 10 yıl önce talep ettiği bu envanter çalışması da böylece tamamlandı. Çalışmanın en güzel tarafı sadece belediye arşivinde yer almayacak olması… Zamanı Aşan Taşlar kültür tarihi meraklıları için muhteşem bir kaynak.

l Mezar taşındaki simgeler bize ne anlatır? En belirgin semboller ve sıra dışı olanlardan bahseder misiniz biraz?

Mezar taşları evvelâ erkek ve bayan taşları olarak farklı yapılarda tasarlanmıştır. Daha uzaktan bir mezar taşının erkek veya hanım mezar taş mı olduğu hemen anlaşılır. Erkek mezar taşlarında hayattaki sosyal statülerini yansıtan başlıklar bulunur. Hanım mezar taşlarının başlıklarında hanım zarafetini yansıtan çiçek demetini görürüz.  Bunun dışında mezar taşlarında tarikat mensuplarının, ilmiye ve askeriye mensuplarının sınıf ve statülerini belli eden sembollerin kullanıldığını görmekteyiz. Bilindiği gibi her tarikatın bir tâcı ve sembolü bulunmaktadır. Meselâ Kâdirî Gülü veya Bektâşi Teslim Taşı gibi. Bu sembollerin bu tarikata mensup kişilerin mezar taşlarına işlendiğini görmekteyiz. Aynı şekilde Nakşî Tâcı, Halvetî Sümbülî Tâcı’nı veya Mevlevî Sikkesi’ni müntesiplerinin mezar taşlarında görmekteyiz. Bunun dışında mezar taşlarında çok özel sembollerin kullanıldığı da olmuştur. Denizci taşlarında çıpa, Bektâşî mezar taşlarında on iki terkli teslim taşı, Kadirî Tarikatı’na mensup bir kişinin mezarında Kadirî gülünü görmek mümkündür. Yine genç yaşta ölmüş bir kızın yarım kalan saadetini betimleyen “Kırık gül dalı” veya çok genç yaşta ölen bir devlet görevlisinin başlığındaki “Ters çiçek dalı” en sıra dışı sembollerdendir. Yeniçeri Ocak işaretleri de en önemli sembollerdendir.

l Süreç içerisinde sizi en çok etkileyen ya da hayrete düşüren ne oldu?

Osmanlı mezarlıkları insanı hayrete düşüren bir kültürün ürünüdür. Orada ecdâdın ince zevk ve kültürünün derinliğini görüyoruz. Mezar taşlarında üç önemli sanat bir aradadır. Edebî sanat, ince taş işçiliği ve hat sanatı… Bu üç güzellik mezar taşlarında bir araya getirilmiştir. Özellikle Denizci mezar taşlarında halatın mermere işlenişi beni hayrete sevk etmiştir. Yine özellikle asker mezar taşlarında püsküllerin başarılı bir şekilde mermere nakşedilmiştir. Servi ağaçları, çiçekleri, sanat eseri mezar taşları, insanı kâh düşündüren, kâh hüzünlendiren, kâh tebessüm ettiren ifadeleriyle mezarlıklarımız ve mezar taşlarımız ince bir zevkin ürünüdür. Ölüm, bizim mezarlıklarımızda gayet mûnis bir hâle getirilmiştir. Mezarlıklarımız âdeta bir “Cennet bahçesi” havasına büründürülmüştür.

Bazen bir mezar taşında karşımıza çıkan:

“Akıllı isen aklını al başına

Salınıp gezerken neler geldi başıma

Âkıbet türâb oldum taş dikildi başıma” ifâdesi veya Merkez Efendi Mezarlığı’nda bir mezar taşında bulunan:  “Karı dırıltısından vefat eden Halil Ağa” ifadeleri insanı kâh düşündürür kâh tebessüm ettirir. İhtiraslarına mağlup olup başını kaptıran, doğum esnasında hayatını kaybeden, çok genç yaşta vefat edip ana babasının yüreğini dağlayan mevtaların hüzün dolu ifadelerle yazılmış mezar taşı kitâbelerine mezarlıklarımızda çokça rastlarız.

Zeytinburnu Silivrikapı Mezarlığı’nda Tepedelenli Ali Paşa ve üç oğlu isyan ettiklerinden dolayı idam edilmiş kesik başları defnedilmiştir. Tepedelenli Ali Paşa’nın mezar taşı kitâbesi şöyledir:

“Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî

Otuz seneden mütecâviz

Arnavutluk’ta teferrüd eden

Yanyâ Sancağı Mutasarrıfı Sâbık

Meşhur Tepedelenli Ali

Paşa’nın ser-i maktûudur”.

Beni bu araştırmalarımda hayrete düşüren şey, ecdâdın ölümü bu kadar “sevimli” ve “estetik” hâle getirmesidir. Bu bir kültür birikimiydi ve maalesef biz bunu yitirdik. Bu kültürü yitirmekle kalmadık, yüksek kültürün mahsullerini de bitirme noktasına getirdik. Eski mezarlık alanlarını talan ettiğimiz gibi eski taşları da hoyratça kırdık, attık ve yok ettik. Bu durum, gözümüzün önünde oldu ve bununla hiç ilgilenmedik.  Bugün nispeten bir şuurlaşma ve korumadan bahsedilebilir ama kesinlikle yeterli değil!..

  l Beşir Ayvazoğlu mezar taşları için “Vatanlaşma macerâsının somut şahitleridir” demiş. Bundan ne anlamalıyız? Bu sözü anlamlı kılan taşların niceliği mi yoksa niteliği midir?

Bütün tarihi eserler bir milletin yaşadığı toprağın tapusu hükmündedir. Mezar taşlarının burada özel bir önemi vardır. Nihayetinde bir beldede yaşanlar ölümlerinde buraya defnedilirler. Buradan burada yaşayan insanların çokluğunu veya azlığını anlarız. Bu konuda tarihimizde önemli bir olay cereyân etmiştir: Millî Mücâdele döneminde, Doğu Anadolu’da Ermeni devleti kurma girişiminin bulunduğu sırada, Erzurum’a gelen Amerikan heyetinden General Harbord’a, Erzurum Belediye Reîsi pencereden mezarlıkları işâret ederek: “İşte Türk mezarlığı, işte Ermeni mezarlığı, bu Ermeniler ölülerini yemediler ya!..” demiştir. Böylece, vatanın gerçek sahibinin tesbitinde mezarlıklar önemli bir argüman olmuştur.

Yahya Kemal Beyatlı, “Kırık bir mezar taşına, kırk bohçaya sarılı Sakal-ı Şerîf gibi kıymet vermezsek ne din kalır vatan” demiştir.  

l Mezar taşlarındaki Hüsn-i Hat örnekleri döneminin sanat anlayışı hakkında da fikir veriyor. Buna göre mezar taşlarının altın çağı hangi döneme denk gelir?

Hüsn-i Hat’tın Osmanlı’da bir gelişim süreci vardır. Osmanlı’nın başlangıcında Sultan II. Bâyezid döneminde yazının farklı bir üslûba büründüğünü gelişme ivmesinin hızlandığına şahit oluyoruz. Yazı hemen her yüzyılda öncü hattatlar eliyle bir merhale kazanmıştır. Mezar taşları daha çok Celî Sülüs ve Celî Talik hatla yazılmıştır. Filhakîka, diğer yazı çeşitleri Kûfi hatta Nesih hatla dahi yazıldığı olmuştur ama ağırlık başta söylediğim iki yazı çeşidindedir. İlk dönem mezar taşlarına bakılınca yapı ve yazı karakteri olarak farlılık hemen görülür. Bu tip mezar taşlarına özellikle Bursa’da Murâdiye Külliyesi Hazîresi’nde bolca rastlarız. Tabii bunlar dönemini aksettiren önemli örneklerdir.

Zaman ilerledikçe, özellikle Celî yazı geliştikçe mezar taşları üzerinde bulunan yazıların da aynı şekilde terakki ettiğini görürüz. Özellikle Celî Sülüs yazının büyük değişim yaşadığı Hattat Mustafa Râkım’la birlikte kitâbe ve mezar taşı kitâbelerinin yazılarında da çok güzel örnekleri görmekteyiz. Bu bağlamda Hattat Mustafa Râkım imzalı, Eyüp Sultan Türbesi Hazîresi’nde Çelebi Mustafa Reşîd Efendi Mezar Taşı kitâbesi, yazısı cihetiyle hattatların örnek aldığı bir mezar taşı kitâbesidir. Kezâ aynı hazîrede Hattat Sâmi Efendi imzalı muazzam mezar taşı kitâbeleri bulunmaktadır.

Aynı şekilde Eyüpsultan hazîrelerinde, Zeytinburnu mezarlıklarında, Süleymaniye, Fatih camilerinin hazîrelerinde, Çemberlitaş Sultan II. Mahmud Hazîresi’nde taş işçiliği ve yazı cihetiyle özellikli mezar taşları bulunmaktadır.

Osmanlının son döneminde hem yazı hem taş işçiliği geliştiği için muazzam mezar taşı kitâbelerini görüyoruz.

- Ebced ile kitâbe yazıp mevtanın ölüm tarihini verebilmek ciddi ilim ve sanat gerektiren bir uğraş. Osmanlı’da mezar taşı yazıcılığı makbul ve muteber işti herhalde…

Ebced hesabı ile tarih düşürmek sadece mezar taşı kitâbelerine has bir durum değil. Osmanlı dönemindeki kitâbelerde, doğum ve ölüm tarihleri için çokça ebced hesabı ile tarih düşürülmüştür. Mezar taşı kitâbelerinde de bu durum görülmektedir. Manzum kitâbelerin son mısraında tarih düşürülen mezar taşlarından Zeytinburnu sınırları içerisinde bulunan tarihi mezar taşlarında da görülmektedir. Ebcedle tarih düşürmek tabii ki bir birikim gerektirir. Bu birikimi olanlar gerektiğinde bu yola başvurmuşlardır. Günümüzde de bu işle uğraşan kimseler bulunmaktadır.