Nalköyü, Mustafa Ýsen’in doðduðu köyün, bir muhacir köyünün hikayesi. Sakarya Ferizli’ye baðlý bu köy hakkýnda anlatýlanlarý, Türkiye’deki Balkan muhacirlerinin ortak hikayesi olarak okumak da mümkün. 93 Harbi sonrasýnda ülkenin farklý yerlerine yerleþtirilen muhacirlerin yaþadýklarýna da kitapta yer verilmiþ. Muhacirlerin göç sonrasý aþmak durumunda kaldýðý sýkýntýlar, yerli halk ile etkileþimleri, gelenek-görenekleri, aðýzlarý, mutfak ve giyim kültürleri detaylý olarak anlatýlýyor kitapta. Ýsen’in yazdýklarý, bu kültürün saf halini yaþayan son neslin tanýklýðý olarak karþýmýzda duruyor.
Bir köyün, sizin doðduðunuz köyün tarihi, sosyolojik, kültürel boyutta incelenmesinden mürekkep Nalköyü.Bir nevi monografi ama dil ve üslup bakýmýndan edebiyata yakýn. Siz nasýl tanýmlýyorsunuz bu kitabý?
Bu kitap klasik anlamda bir köy monografisi deðil. Ben akademisyen kökenliyim ama akademik bir çalýþma yapmaktan kaçýndým. Biraz hatýralar, biraz sosyolojik gerçekler… Kitabýn üslubuna da ayrýca özen gösterdim, baþlangýçtaki tarihi kýsým hariç daha konuþma diline yaklaþan rahat bir anlatým oldu. Bu haliyle kitap deneme olarak tanýmlanabilir.
“1970’li yýllara kadar sadece Nalköyü’nde deðil, neredeyse kapalý bir hayat yaþayan bütün benzer yerleþimlerde yaþananlar, uzun bir evrenin, daha açýk söylemek gerekirse Orta Çað’ýn son aþamasýnýn bir uzantýsýydý” diyorsunuz. Kitabýn yazýlýþ nedeni de burada ortaya çýkýyor sanýrým. “Orta Çað’ýn son aþamasýnýn bir uzantýsý” ifadesinden ne anlamalýyýz?
Ben 1953 doðumluyum. Altmýþlý yýllardan itibaren yaþananlarý hatýrlýyorum. Zaten dikkat edilirse 30-40 yýllýk bir evre anlatýlýyor kitapta. Bu yýllar Türkiye’nin yoðun deðiþimler yaþadýðýyýllar. Köylerin kendi kabuðunu kýrýp dýþa açýlma dönemleri. Yurt içi ve yurt dýþýna gidiþler, okullara açýlmalar hep altmýþlý, yetmiþli yýllarda oldu. Kýrsal kesimde altmýþlara kadar yaþananlar gerçekten orta çaðýn uzantýsýydý. Kitapta anlattým, mesela altmýþlý yýllarda ýsýnma ve piþirme amaçlý kullanýlan ocaklar, gerçekten beþ yüz yýldan beri kullanýlan aletlerdi. Tarým çok geleneksel araçlarla sürdürülüyordu. Daha önemlisi insanlarda para yoktu ve bir takas ekonomisi cari idi.
1988 yýlýnda atalarýnýzýn Bulgaristan’dan geldiði köy olanSarýkovanlýk’a yaptýðýnýz ziyareti heyecanla aktarmýþsýnýz kitapta. Yerel aðzýn, adetlerin, hallerin aynýlýðý sizi hayrete düþürmüþ… “Ne Bulgaristan’daki altmýþ yýllýk katý komünizm ne de yüzlerce kilometrelik uzaklýk bu gönül birlikteliðine engel olamamýþtý” diyorsunuz. Bu ruhu canlý tutan en temel motivasyon neydi sizce?
Unutmamak gerekir ki 1912 yýlýna kadar ayný ülkenin, ayný inanç ve zihniyetin insanlarýydýk. Kültür hemen çözülmüyor. Ayrýca zorluk ve baskýlara karþý insanýn içinde var olan direnme gücü, ötekinden korkma ve kaybolup gitme endiþesi. Bizim Avrupa’ya giden kýrsal kesim insanýmýzda da var ayný davranýþlar. Bilinçli bir tepki koyamayýnca içine kapanýp direnme. Bu direniþin temel tetikleyicisi de halk Müslümanlýðý. Bu durum, korun külün içinde gizlenip yakýcýlýðýný korumasý gibi geçiþ dönemlerinde iþe yarar. Bu dönemler geçtikten sonra daha akýlcý ve reel politikalarla hayatý tanzim etmek gerekir.
Bugün köylerdeki nüfus yaþlý ve artýk epey sýnýrlý Türkiye’de. Kültür de ayný oranda yavaþ yavaþ görünmez hale geliyor. Bulgaristan Türkleri için durum nasýl?
Türkiye’de geleneksel kültürel yapý deðiþiyor, bu olmasý gereken ve kaçýnýlmaz bir olgu. Hayatýn dinamizmi buna zorluyor bizi. Bilinen bir örnektir, ana nehre karýþan daha küçük akarsular, asýl yatak içinde bir süre kendi renkleriyle akarlar ama daha sonra büyük yapýnýn rengine bürünürler. Bulgaristan’da bu Türklerin aleyhine olmuþ. Açýkçasý komünizme karþý bu denli direnen Bulgaristan Türklüðü, ayný direnci demokratik dönemde gösterememiþ. Balkanlarýn diðer ülkelerini de bilirim, buralarda yeni duruma adaptasyon daha iyi. Elbette etkilenme kaçýnýlmaz ama o denli benzeþmeyi Makedonya’da, Kosova’da, Batý Trakya’da görmezsiniz. Köy nüfusuna gelince Bulgaristan’da Türkler büyük oranda kýrsal kesimlerde yaþamaya devam ediyorlar. Bu Balkanlarýn tümünde de böyledir.
93 Harbi sonrasý. Yerliler þefkatle kucaklýyor dýþarýdan geleni ama sorunlar da yok deðil. Muhacirlere verilen arazilerin ve diðer yardýmlarýn yerli halk tarafýndan kýskanýlmasý söz konusu. Bugün de vergilerimizin Suriyelilere gittiðinden yakýnan bir kesim var. Sizin anlattýðýnýz dönemde çok sert cepheleþmelere sebep olmamýþ ama anladýðým kadarýyla bu durum…
Suriyelilerle durum ayný deðil. Bir kere Sakarya büyük oranda bir göçmenler þehri. Belki bunun olumlu etkisi var, gelenleri kabulde. Ben, göçmenlerin çalýþkan arý kolonileri olduðuna inanýrým, iyi petek gösterilirse çok iyi ürünler elde edersiniz. Ýþin tuhafý yeni göçmenlere tepki gösterenlerin bir kýsmý eski göçmeler.
Farklý kültür gruplarýnýn beðenmedikleri alet ve eþyayý genelde karþý tarafa ait bir obje gibi göstermeleri meselesi var bir de. Lastik ayakkabýdan bahsediyorsunuz: “Biz Laz lastiði diyorduk, sonradan öðrendim ki Manavlar da buna muhacir lastiði diyormuþ.” Hep bu düzeyde miydi, küçük ‘ötekileþtirmeler’ düzeyinde?
Evet tam da bu düzeyde. Kendini küçük örnekler üzerinden farklý ve üstün görme. Bu da bir kýrsal kesim avunmasýdýr.
Bir köye girdiðinizde oranýn muhacirlere ait olduðunu nereden anlarsýnýz?
Bir muhacir köyü bir kere en az 100, 150 haneden meydana gelir, yani büyük köylerdir. Bu köyler bir mühendisin elinden çýkmýþ gibi düz bir ana yolun etrafýna mýsýr taneleri gibi dizilmiþtir. Yine bu köyler dýþarýdan bakýldýðýnda bir orman gibi görünürler, yani her yerleþim yeri çiçekler, sebze bahçeleri ve meyve aðaçlarýyla doludur.
Sadece muhacir köyü için deðil, Sakarya’da her hangi bir köye girdiðim zaman bunun hangi kültür grubuna ait olduðunu söyleyebilirim. Yani bu Çerkez, muhacir, manav ya da Karadenizli köyü gibi. Geçen hafta kitabýmý okuyan bir arkadaþým eþiyle Sakarya’ya bir seyahat gerçekleþtirmiþ ve yollarý muhtelif köylerden geçmiþ. Sonra da bizimle buluþtular ve arkadaþým, geçtikleri köylerde benim kitabýmdaki bilgilerden yola çýkararak tahminlerin çoðunu doðru bilebildiklerini söyledi. Bu tabloyu þehirlerde, hatta kasabalarda söyleyemezsiniz. Ama köylerde kimlik çok ayan beyan mimariye, köy yerleþimine yansýr. Bunun için biraz dikkat yeterlidir. Ama pek çok arkadaþým evet yahu söylediklerin doðru ama daha önce bizim hiç dikkatimizi çekmemiþti dediler.
Nalköyü
Mustafa Ýsen
Kapý Yayýnlarý