Edebiyatçılar karikatüristlerin elinden gör bak neler çekmiş?
ABONE OL

“Karikatürlerle bir Türk Edebiyatı tarihi yazılsaydı malzeme sıkıntısı çekilir miydi?” diye hiç düşündüğünüz oldu mu, bilemiyorum. Sahi, Türk edebiyatının bu ilginç kültürel arka planında şairler, yazarlar nasıl arzı endam ederlerdi acaba? Edebiyatımızın kendine has, eski bir ifadeyle nevi şahsına münhasır şahsiyetlerinin olduğu su götürmez bir gerçektir; gerçek olmasına ama zamanında söyledikleri bir sözden, yaptıkları bir işten veya yazdıkları bir eserden dolayı gazete ve dergi köşelerinde karikatüristlerin hışmına uğradıklarını ve basında günlerce alay konusu olduklarını hiç aklınıza getirmiş miydiniz?

Abdülhak Hamid, Tevfik Fikret, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Halit Fahri Ozansoy, Faruk Nafiz, Ahmet Rasim, Yakup Kadri gibi ağırbaşlı isimlerin yanında Florinalı Nâzım, Refik Halit Karay, Hüseyin Cahit, Falih Rıfkı, Nurullah Ataç, Orhan Veli gibi rindmeşrep edebiyatçılarımızın zamanında ne tantanalı ve ne velveleli olaylara karıştıklarını, ancak bunların karikatüristlerin gözünden kaçmadığını, kendisi de bir karikatürist olan Said Coşar söylüyor. Hayır yazıyor!

EDEBİYAT VE KARİKATÜR ARASINDAKİ AKRABALIK

Karikatüristlerin Aynasında Edebiyatçılar isimli kitabında Said Coşar, karikatüre nasıl merak sardığını ve nereden başladığını anlatırken, Beşir Ayvazoğlu’nun yıllar önce “Karikatür ve Edebiyat” başlıklı yazısında, “eski gazete ve dergilerin tarandığı zaman sadece edebiyat adamlarının değil, hadiselerin ve kavramların da karikatürlere malzeme olduğunu” belirttiğini ve “keşke gözü kara biri çıksa da eski gazete ve dergileri tarayıp ‘Karikatürlerle Türk Edebiyatı’ hazırlasa iyi olur” dediğinden hareketle bu işe talip olduğunu yazıyor.  

Cenap Şahabettin’in “hakikatin kabak duruşu” diye nitelendirdiği karikatürü, meşhur karikatüristlerden Cemil Cem de “sanatın zübdesi” olarak vasıflandırıyor. Bir dönemin gazete ve dergilerinde edebiyatçıların bu kadar çok boy göstermesi sizi de heyecanlandırmıyor mu? Günümüze baktığımızda, bırakın gazeteleri, edebiyat dergilerinde bile çağdaş edebiyatçılarımızın karikatürlerine rastlayamıyoruz. Oysa Cumhuriyetin ilk yıllarında, hemen hemen bütün edebiyatçılarımız karikatüristlerin aynasında boy vermişler, olaylar, şahıslar, mekanlar hep mizahî bir şekilde eleştirilmiştir. Said Coşar, edebiyat ve karikatür arasındaki “akrabalığı” açıklarken şu tespitlerde bulunuyor:

GERÇEKLİĞİ KURGULAYAN İKİ DAL…

“Edebiyat ve karikatür; olayları, kişileri, yaşantıları, imgeleri kendi ifade araçları ile yorumlayan iki sanat dalıdır. Güzel sanatlar içerisinde değerlendirilen edebiyat ve karikatür ilk bakışta birbirlerinden çok farklı sanat dalları gibi görünmektedir. Böyle görünmesi biraz da her iki sanat dalının ifade araçlarının farklılığından ileri gelmektedir. Edebiyat ifade aracı olarak dili, karikatür ise çizgiyi kullanır. Bu temel farklılığa rağmen edebiyat ve karikatür arasında sanılandan daha güçlü ve çok boyutlu bir ilişki vardır.

Edebiyat ve karikatür arasındaki en önemli ortak nokta şüphesiz her iki sanat dalının amacının müşterek olmasıdır: Edebî eserde temel amaç okuyanda estetik haz uyandırmaktır. Estetik haz uyandırma amacı karikatürde de güdülür. İşte bu amaç ortaklığı edebiyat ve karikatürü birbirine yaklaştırmaktadır.”

Edebiyatçı ile karikatüristin gerçeği algılayış ve sunuş yönteminde bir benzerliğin söz konusu olduğunu söyleyen Coşar’a göre, “edebiyatçı eserini içinde yaşadığı gerçeklikten yola çıkarak oluşturur. Ancak yaşanan doğal gerçeklik edebî eserde olduğu gibi değil, biçimlendirilip dönüştürülerek yansıtılır. Aynı şekilde karikatürist de ele aldığı gerçekliği yeniden kurgulayarak çizgiye aktarır.”

ÇİZGİLER ÜZERİNDEN EDEBİYATÇILARIN İNSANÎ YÖNÜNE BAKMAK

“Karikatüristlerin edebî eserleri kaynak almaları bizi edebiyat araştırması yaparken edebiyatın diğer disiplinlerle etkileşimini incelemenin edebî eserleri algılama ve anlamlandırmada araştırmacılara farklı kapılar açacağı”nı da belirten Said Coşar, Karikatüristlerin Aynasında Edebiyatçılar isimli emek mahsulü eserinde edebiyatçılarımızın “insan” yönünü mizahî bir çerçevede gösteriyor.

Tevfik Fikret’in II. Abdülhamid için yazdığı o çok talihsiz şiir “Bir Lahza-i Tahattur” sadece siyaseten mi eleştirilmiştir sizce?

Hele Nurullah Ataç’ın Orhan Veli’ye biat ettiğine ne dersiniz? Peki ya, elinde bavulu ülke ülke dolaşmak zorunda kalan Zoraki Diplomat Yakup Kadri’ye ne buyrulur? Nâzım Hikmet’in yıkmaya çalıştığı “put” kimdi dersiniz?

Edebiyatımızın gülünç ve eğlendirici tarihini okumak isteyenler, bu “komik” eseri mutlaka okumalıdırlar. Sakallı Celal’in “meşrutiyet, cumhuriyet ilan ettik biraz da ciddiyet ilan edelim” sözünü tersinden okumaya ne dersiniz?

O halde buyrunuz!



Karikatüristlerin Aynasında Edebiyatçılar

Said Coşar,

Kapı Yayınları