Ezan yasağı romanlara konu oldu
ABONE OL
İHSAN SANCAR


Yakın zamanda okurla buluşan iki roman Zekeriya Yıldız imzalı 1930 Yalancı Bahar ve Bahadır Yenişehirlioğlu’nun yazdığı Kerime fon olarak 1930’lı yılların siyasi ikliminde ilerliyor. Her iki romanda da Cumhuriyet Halk Partisi’nin özellikle dindar kitlelere yönelik baskıları konu edilirken hakim ideolojinin nasıl bir ‘Cumhuriyet’ algısı olduğu ve demokrasi ile arasına nasıl bir mesafe koyduğuna dikkat çekiliyor. Her iki romanda da travmatik bir toplumsal olay olarak altı çizilen durum ise CHP tarafından uygulamaya konulan ezan yasağı. Sözkonusu yasağın halka yansıması, toplumda nasıl bir etkiye yol açtığı yine kahramanlar aracılığıyla hatırlatılıyor. Ancak Yalancı Bahar, ana meselesi itibarıyla Kerime’den ciddi anlamda ayrılıyor. Çünkü Kerime, dönemin atmosferini sadece fon olarak kullanıyor ve esasen muhafazakar bir şeriye katibi ve ailesinin trajedisini konu alıyor. Tipik muhafazakar baskıcı baba karakteri tarafından özgürlükleri kısıtlanan zavallı kızlar anlatısından öte geçemeyen roman, muhafazakarların kapalı hayatlarında aslında ne türden ‘karanlık’ ve ‘büyük’ günahların gizli olduğunu hikaye ediyor. Yazar muhayyilesinin bu kurguyu beslemek adına kendini hayli zorladığı roman, bir dönem dizisi olarak uyarlanırsa epey de ilgi görür. Muhafazakar bir aile yapısı içine gidilebilecek en uç ilişkileri yerleştiren yazar, toplumsal hayatta ahlakçı görünenlerin kendi özellerinde aslında nasıl bir çürümüşlük yaşadığına işaret etmek istiyor. Ancak bu tür ahlaki sapmaların ve çürümüşlüklerin insan varolalı beri ırk, inanç, meşrep, mezhep gözetmeksizin nefsani arzularına gem vuramayan herkesin başına gelebileceği düşünülürse bu trajediyi ‘muhafazakar’ yapıdaki bir aile etrafında kurgulamak ve sanki de bu durumun ‘muhafazakar’ oluşlarından kaynaklandığı kabulünden hareket etmek pek de iyi niyetli görünmüyor.

YALANCI BAHAR VE ARDINDAN GELEN FIRTINA...

Öte yandan Yalancı Bahar 1930 ise daha toplumsal bir temelden ilerlemeyi seçiyor. Cumhuriyetin ilk demokrasi ve çok partili yaşam deneyimi olan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın hangi şartlarda kurulduğunu konu alan roman, talimatla kurulan bir muhalif partinin nasıl yalancı bir bahara yol açtığını ve nihayetinde neden bu yapının doğmadan öldürüldüğünü anlatıyor. “Serbest Fırka, Fethi Beye rağmen sivil bir Anadolu ihtilalidir. Halk devrimidir. Kötü yöneten, tepeden bakan, halkı adam yerine koymayan iktidara meydan okumadır” diyen Zekeriya Yıldız, bu yüzden de Serbest Fırka’nın kuruluşundan bir ay sonra seçimlere girdiğini, büyük başarı sağlayarak yapılacak ilk genel seçimlerde iktidar alternatifi olduğunu açıkça gösterdiğini hatırlatıyor.

SERBEST FIRKA NEDEN KURULDU?


Serbest Fırka neden kuruldu sorusuna ise şöyle cevap veriyor Yıldız: “Mustafa Kemal’in yakınındaki insanların bile ortak kanaate varamadıkları bir konuda kesin bir cevap vermek zor. Ancak dış dünyanın etkili olduğu aşikar. Özellikle Batı’da sıkça dile getirilen diktatör benzetmelerinden Gazi’nin rahatsız olduğunu görüyoruz. Öte yandan Amerikan kaynaklı 1929 ekonomik bunalımının en çok etkilediği ülkelerin başında Türkiye geliyor. Çünkü ekonomisi tarıma dayalı. Ürettiğini satamayan Anadolu köylüsü perişan. Üstelik başarısız bir idare var. Vergiler çok ağır. Yabancı şirketler adına temsilcilik yapan milletvekilleri ve Halk Partisi yöneticileri büyük paralar kazanıyorlar. Bir de doğuda bir türlü bitmeyen ve uzun süre bastırılamayan isyanlar var. Askeri harcamalar genel bütçe içinde oldukça kabarık. Bu vaziyet içinde eleştiri yapabilecek kimse yok. Matbuatta da yok, sivil toplum örgütlerinde de yok, mecliste de yok. Yöneticiler halktan kopuk. Üstelik büyük yolsuzluklar var. Tabi bir de arka arkaya gelen devrimler var. Toplum hayatını yeniden dizayn eden tepeden inmeci yenilikler. Serbest Fırka işte böylesi bir ortamda kuruluyor. Artık gerilen ülkenin gazını almak için mi, ipleri eline geçirdiği görülen İsmet Paşa’yı korkutmak için mi, dış dünyaya mesaj vermek için mi, devrimlerle alakalı sondaj yapmak için mi kuruldu bilmiyoruz.”
Serbest Fırka’nın sadece demokratikleşme ve muhalif parti ihtiyacıyla kurulmadığının altını çizen Yıldız, Serbest Fırka’nın kapatılma gerekçeleri ve ardından yaşananların bunun somut göstergesi olduğuna dikkat çekiyor. Yalancı Bahar 1930’un bir dönem romanının ilk bölümü olduğunu söyleyen Yıldız, “Yalancı Bahar, bir dönem romanının birinci cildidir. İkinci ciltte tamamen Menemen olayını anlatıyorum. Serbest Fırka olayı bilinmedikçe Menemen ve Kubilay olayı bilinemez. Şöyle söyleyeyim; Serbest Fırka olayı olmasaydı Kubilay olayı olmazdı. Serbest Fırkayı mürtecilerin eline geçti diye kapattılar ama böyle bir olay yoktu. Söylemlerini haklı çıkarmak için ustaca kurgulanmış bir operasyon yaptılar. İstiklal Savaşında Fevzi Çakmak Paşanın elini öperek Anadolu’ya geçtiği bilinen Şeyh Esat Erbilli Efendiyi de bu organizasyonun başında gösterdiler” şeklinde konuşuyor.
1930’lu yılların Türkiye’sini anlamak için elbette romanların kurgulanmış dünyası yeterli değil. Ancak yakın tarihin en önemli dönemeçlerinden biri olan Serbest Fırka’nın kuruluşunun romanlara konu olması son derece olumlu bir başlangıç... Devamında yeni yeni romanların yazılması, filmlerin çekilmesi, gerçekliğin çok farklı perspektiflerden tartışmaya açılması bugüne dair de bir çok soru işaretinin cevaplanmasını sağlayacak...