Hadis İlminde Kayıp Halka
ABONE OL

İslami ilimlerin ikamesi, idamesi sadece fiziki şartların düzeltilmesiyle değil, temel eserlerin de gözden geçirilmesi ve ihya edilmesi ile mümkündür. Zira ilimde süreklilik, esere liyakat ve eseri muhafaza ile mümkündür. Bugün ilim geleneğimiz içinde önemli bir mevkide bulunan temel hadis kaynakları ve şerhleri unutulan ve ihmal edilen metinleriyle tekrar ihya ediliyor. Yakın tarihimizin önemli isimlerinden bir büyük alim Ahmet Davutoğlu (1912-1983) hocanın muhalled eseri Sahihi Müslim Tercüme ve Şerhi neredeyse unutulmaya terk edildiği bir ortamda yeniden ete kemiğe büründürülerek ayağa kaldırıldı ve Işık Yayınları arasından neşredildi. Eserin takdiminde ifade edildiği gibi, Anadolu Müslümanlarının dinlerini öğrenmeleri için elzem ve önemli bir kaynak olan eser, uzun yıllardır, sessiz sedasız neredeyse yayınlanacağı günleri bekler dururdu. Belki pek çoğumuzun ancak dedelerimizin ya da babalarımızın kütüphanelerinde baskısına rastlayabileceğimiz eser, artık bizden sonraki kuşağa da intikal edilecek evladiyelik bir çalışma ile yeniden basılmış oldu.

SAHİH-İ MÜSLİM’İN HADİS İLMİNDEKİ YERİ

Nişaburlu bir büyük Hadis alimi/imamı İmam Müslim, bütün ulemanın üzerinde ittifak ettiği büyük bir hadis alimidir. Onun hadis ilmindeki mertebesini ve büyüklüğünü izhar eden en önemli çalışması ise el-Câmiü’s-Sahih adlı eşsiz eseridir. Eseri farklı kılan hususların bazılarını merhum Davutoğlu Hoca şöyle zikreder: “Bu eserdeki güzel tertibi, hadis yollarını ziyade ve noksansız olarak telhisi, isnadlardaki tahviller hususunda gösterdiği dikkati, ravilerin metin ve isnadlardaki ihtilafına –bir harf bile olsa- tembihi müdellislerin hadisi dinlediklerini gösteren rivayetlerine dikkate tembihi ve daha pek çok husus, ondan önce ve sonra hiçbir kitapta bulunmayan şeylerdir.” (s.29) Özellikle hakkı teslim edilen hususlardan birisi isnad sanatı hususunda, bu eserin eşi yoktur. Sahih-i Müslim böyle ehemmiyeti haiz iken merhum Davutoğlu hocanın yapmış olduğu şerhin hususiyeti neden kaynaklanıyor? Daha talebelik yıllarında Buhari ve Müslim’in sahihlerini tercüme etmeyi arzulayan Davutoğlu, yıllar sonra bu eserin tercüme ve şerhine kalkışmasını şâyân-ı hayret bir ictisâr olarak niteliyor. Yapılan tercüme ve şerhin ise eserin şanını yükseltmeyip alçaltacağını ifade ediyor. Müellifin önsözü, aslında eser sahibi bir ilim adamı edebi nasıl olmalıdır sorusuna karşılık gelebilecek altın hükmünde bir metindir. Müellif ısrarla esere “şan” değil “şeyn (kusur, ayıp)” kazandırdığını, esere bir başarı atfedilecekse bunun kendisine değil hakiki ulemaya ait olduğunu ifade eder. Eserde, her alimin eserinde olduğu gibi nakiller yer alır. Bu, müellifin de ifade ettiği üzere bir nakısa, bir tenkit değil, tebrike şayan bir iştir. Yine şerhle ilgili dikkat çeken bir ayrıntı, bu eser yazılırken Davutoğlu Hoca, Hindistan’da yazılmış bir Müslim şerhi olduğunu duyar. Fethü’l-Mülhim adındaki eseri getirtir. Şebbir Ahmet el-Osmanî ismindeki alimin eserinden de ziyadesiyle istifade etmiştir.

NEDEN TERCÜME DEĞİL, ŞERH

Yine ilim geleneğimizin önemli bir nokta-i nazarı olan şerh geleneği bu vesile ile yeniden hatırlanmış ve ihya edilmiş oluyor. Zira salt tercümeler ve tercümelerle yapılacak amelden doğacak zararlar izahtan varestedir. 1968 yılında müellifin yazdığı giriş yazısında tercüme hareketinin doğuracağı zararlar işaret edilmiş, çıplak bir tercümenin zararının faydasından çok olacağı, mensuh ve müevvel bir hadisin tercümesini okuyan bir kimsenin delil buldum zannederek tercüme ile amel etme tehlikesine düşeceği ifade edilmiş. Nitekim içinde yaşadığımız zamanda bunun sayısız örneklerini görebiliyoruz. Her meseleye delil arama / delil getirme modasında isteyen istediği tercümeden, istediği sonuçları çıkarabilecektir. Girizgâh yazısında sarf ettiği, ‘Bir dini meselede hüküm çıkarmak “her yiğidin kârı değil” “müctehit ulemaya” müyesser olan büyük bir iştir’ cümlesiyle de şerhin önemine vurgu yapar müellif.

Hülasa, beş bin sayfanın üzerinden tekrar okunup, notlandırılan, teknik anlamda okurun anlamasını ve çalışmasını kolaylaştırıcı pek çok düzenlemeye gidilen eserde, son ciltte karma bir indeks de konularak, istifadeyi kolaylaştıracak önemli bir adım atılmıştır. Ali Budak ve Ömer Çetinkaya’nın ilmi incelemesi ve Fethullah Yılmaz’ın editörlüğünde yeniden ihya edilen eser, her türlü takdiri hak ediyor. Tekrar ihya edilen bu esere emeği geçenlerin Allah sa’ylerini meşkûr eylesin.   

 

SAHİH-İ MÜSLİM TERCÜMESİ VE ŞERHİ

Ahmet Davutoğlu

Işık Yayınları