Hanýmýn kolundan bilezikleri alýp ‘Haydi dergiyi çýkarýyoruz’ demeseydim...
ABONE OL
Zarifoðlu’nu Okumak, vefatýnýn 30. yýlý vesilesiyle Cahit Zarifoðlu’na dair yeni bir þeyler söylemek derdinde olan hakikatli bir çalýþma. Neslihan Demirci’nin editörlüðünde yayýna hazýrlanan ve Küre Yayýnlarý tarafýndan okurla buluþturulan kitapta, Türk edebiyatýnýn mihenk taþlarýndan biri olan Zarifoðlu’nun sanatý ve düþünce dünyasýný, yine kendi eserlerinden hareketle bugünün yazarlarý yeni perspektiflerle açýmlýyor. Aslýnda kitabýn isminden de anlaþýlacaðý gibi bu, bir yeniden okuma giriþimi. Kitabýn ilk bölümünün baþlýðý: Zarifoðlu Þiirine Dair. Bu bölümde Yalçýn Armaðan, Mehmet Sümer, Metin Kaygalak, Hasip bingöl ve Hayriye Ünal’ýn deðerlendirmeleri var.
 
Zarifoðlu’nun þiir anlayýþý bu metinlerde incelikli bir iþçilikle irdeleniyor. Ünal’ýn þairdeki ‘fay hattý’ tespiti dikkat çekici: “Þiirler’de katmanlý bir þiir yapýsýyla karþý karþýyayýz. Bu durumda katmanlarýn birbirinden ayýrd edilebileceði ayrýt çizgilerinin izini sürmek gerekir. Bunlardan ilki, somutluða düþkünlükte ortaya çýkar. Genel görünüþte dünyasý manevi bir karakter gösteren þairin somut düþkünlüðü, þiiri ortadan kýrýk bir fay hattý gibi yararak geçer. Þiire ikircikli ve çekici bir taraf kazandýran bu somutçuluk; cam, taþ, aðaç, demir, kemik, elmas, mýzrak vb. katý ve yoðun nesnelerin þiirde bir zorunlulukmuþçasýna neredeyse bilinçsizce belirip durmasýnda izlenir. Þiirin –çoðunlukla- çatýlmamýþ bir kurgu gibi görünmesinin sebebi, þüphe içermeyen manevi zemin üzerindeki bu ikircikli enkaz görünüþüdür.”
 
ETKÝLENME ENDÝÞESÝ
 
Zarifoðlu’nun Ýkinci Yeni ile arasýnda bað var mýydý? Bu akým içinde anýlmaktan hoþlanýr mýydý peki? Bu sorunun cevabýný da Yalçýn Armaðan’ýn makalesinden okuyoruz. “Zarifoðlu kendi þiiriyle Ýkinci Yeni þiiri arasýnda bað kurulmasýndan pek hoþnut deðildir. Bir söyleþisinde kendisinin “þiire baþladýðý yýllarda Ýkinci yeni denilen þiir(in), en görkemli dönemini yaþ(adýðýný)” söyler ve ekler: Zaten birden bire yaþadý ve bitti. Bazý yorumculara bakarsanýz benim þiirimde o atmosferin etkisi varmýþ.” Bazý yorumcularýn analizlerini doðru bulmadýðý anlaþýlan Zarifoðlu baþka söyleþilerinde de bu konuya deðinir. Yalnýzca kendisi deðil onunla söyleþi yapanlar da, Zarifoðlu ve Ýkinci yeni arasýndaki baðdan hoþnut olmadýklarýný belli ederler. (...)  Zarifoðlu’nun Ýkinci Yeni ile anýlmayý istememesi dünya görüþündeki farklýlýk ve meseleye yaklaþýmý nedeniyle açýklýk kazanýyor. Bu açýk ve nedenden daha öte Zarifoðlu’nun Ýkinci Yeni þiirinin uzaðýnda konumlanmak istemesi Harold Bloom’un ‘etkilenme endiþesi’ kavramý açýsýndan daha anlaþýlýr hale geliyor. Bloom’a göre her þair kendinden önceki büyük þairleri aþma endiþesi duyar ve þiirsel yaratýcýlýk bu endiþenin ta kendisidir. Bu endiþeyi aþmanýn yollarýndan biri kendiden önce geleni silmek ya da görünmez kýlmaktýr.Bu noktada Zarifoðlu’nun Ýkinci Yeni’den (özellikle Cemal Süreya’dan) kaçmasý kendi þiiri için elzemdir.” 
 
Ve metinlere dair eleþtirel yazýlar, deðerlendirmeler... Bu bölümde þairin, üzerine çok da kalem oynatýlmayan metinleri merceðe alýnmýþ.  Hasanali Yýldýrým’ýn bu bölümde yer alan ‘Ýns: Bir Ruh Seyahatnamesi’ baþlýklý yazýsý, Ýns hikayesine esaslý bir bakýþ niteliðinde: “Kafka’nýn ünlü Deðiþim’ini hatýrlatan þaþýrtýcý bir tarzda baþlar “Ýns”. Ne ki “Ýns”te yazar, Kafkaesk meramýný iki cümleye yayma gereksinimini hisseder: ‘Ýns karanlýk dolu bir gecede sessizce doðdu. Hemen büyüdü ve baþka daðlarý, ovalarý, ýrmaklarý, kaplayan geceyi ve gündüzü yerlerinde görmek üzere tek baþýna atýný, keçisini ve kadýnýný hazýrladý.’ Birbirini bütünleyen bu iki cümlelik giriþ ibaresinin ilk dikkat çeken özelliði, ancak klasik anlatýlarda karþýmýza çýkan fakat zaman zaman sayfalara yayýlan tasvir kudretini üç satýra sýðdýrabilmesi. Cümleyi sýradanlýktan kurtaran birimlerse elbette ‘dolu’ ve ‘sessizce’ kelimeleri. Buyurunuz ispatý: “Ýns karanlýk bir gecede doðdu”. Birden ilkokul fiþi düzeyine düþtük, deðil mi? Þair farký; evet.”
 
BABAMLA TANIÞMAMIZ
 
‘Zarifoðlu Anýsýna’ baþlýklý son bölüm kitabýn soft tonlarla yazýlmýþ kýsmý. Betül Zarifoðlu’nun ‘Babamla Tanýþmamýz’ yazýsý mutlaka konu edilmesi gereken bir bölüm. “Babamla tanýþmamýz onun vefatýndan çok sonralara denk gelir” diye baþlýyor yazý... Onun ne kadar ayrýcalýklý bir baba olduðunu vurgulamaya sanýrým lüzum yok. “Benim babam farklý” düþüncesi de daha çocuk yaþlarda oluþmuþ Betül Zarifoðlu’nda: “Bizim için baba, çocuklarýyla oyunlar oynayan, onlara masallar anlatan, namaz kýldýran, Kur’an öðretmeye çalýþan, kýzlarýnýn saçlarýný örebilen biri demektir. Perþembe akþamlarý namaz kýldýrýp dualar eden, peygamber kýssalarý anlatan kiþi, babadýr. Çoðunlukla vaktini kitaplar, kaðýtlar ve daktilo arasýnda çocuklarýyla geçiren; zarif, kibar, düþünceli biridir.” 
 
Akif Emre’nin büyük þairi dostlukla andýðý yazýsýndan bir bölümle bitirelim: Kimi sanatçýlara hele þairlere özgü, hayattan kopuk, hayata dalgýn bakan biri olmadý; hayatý anlamlandýracak þairane eylemlerin peþindeydi. “Eðer hanýmýn kolundan bilezikleri alýp, ‘Haydi dergiyi çýkarýyoruz’ demeseydim, bizimkiler hala ‘bir dergi çýkarsak ‘ demeye devam edeceklerdi” Þairler kadar cesurdu.