Maalouf’tan ezber bozan tespit: Medeniyet hangi yol ayrımında yanlış yöne saptı?
ABONE OL
Yazdığı eserlerle doğduğu ülkenin izlerini taşıyan Amin Maalouf, düşünce serisine “Ölümcül Kimlikler” ve “Çivisi Çıkmış Dünya”dan sonra “Uygarlıkların Batışı” ile devam ediyor. Kitabında Orta Doğu ve Lübnan’ın içinde bulunduğu durumu değerlendiren Maalouf’a göre, dünya, tüm medeniyetleri etkileyen küresel bir enkazın içerisinde.
 
DÜNYANIN ÇÖZMESİ GEREKEN GÜNCEL SORUNLAR
 
“Atalarımın uygarlığına hep çok bağlılık duydum, yeniden doğmasını, gelişmesini, zenginleşmesini, ışıltısına, büyüklüğüne, cömertliğine, yaratıcılığına kavuşup tüm insanlığın bir kez daha gözlerini kamaştırmasını umutla bekledim. Ömrümün günbatımında onun güzergâhını sıkıntı, hüzün, başıboş sürüklenme, felaket, gerileme, batma, yok olma gibi kelimelerle betimleyeceğim asla aklıma gelmezdi.”
 
“DÜNYANIN EN BETER AYRIŞMASI ARAP-MÜSLÜMANLARIN BAĞRINDA YAŞANIYOR”
 
200 sayfadan oluşan eser, Maalouf’un gözünden dünyada çözülmesi gereken sorunlara dikkat çekiyor.
 
“Günümüz insanlığının ayırt edici özelliği, çok geniş kümeler içinde bir araya gelme eğiliminin aksine, çoğunlukla şiddet ve hırçınlık içinde parçalamaya, hizipleşmeye yöneliştir. Bu olay, çağımızın tüm tersliklerini saçmalık noktasına varıncaya kadar büyütme görevini üstlenmiş görünen Arap-Müslüman dünyasında açıkça doğrulanıyor.
 
Bu dünya ile gezegenin geri kalanı arasındaki nefret durmadan artarken, en beter parçalanmalar da yine Arap-Müslüman dünyanın bağrında yaşanıyor. Son on yılların Afganistan’dan Mali’ye kadar uzanıp Lübnan, Suriye, Irak, Libya, Yemen, Sudan, Nijerya veya Somali’yi de kapsayan sayısız kanlı çatışması bunu gösteriyor.”
 
İnsanlığın serüvenini dert edinen yazar, kitabında okurlara çarpıcı sorular soruyor:
 
“BUGÜN DÜMENİ DOĞRU YÖNE ÇEVİRMEK MÜMKÜN MÜ?”
 
“Eskiden daha iyiydi, demeyi sevenlerden değilim. Bilimsel buluşlar beni büyülüyor, zihinlerin ve bedenlerin özgürleşmesi hoşuma gidiyor, bu kadar yaratıcı ve dizginsiz bir çağda yaşamayı ayrıcalık olarak görüyorum. Bununla birlikte, birkaç yıldız türümüz şu ana kadar inşa ettiği, haklı olarak gurur duyduğumuz ve genellikle adına ‘uygarlık’ dediğimiz her şeyi yok edebilecek, giderek kaygı verici bir hal alan sapmalar gözlemliyorum. Bu noktaya nasıl geldik? Yüzyılımızın meşum sarsıntılarıyla ne zaman karşılaşsam kendime bu soruyu soruyorum. Ters giden neydi? Hangi yol ayrımında yanlış yöne sapıldı? Bunlardan kaçınılabilir miydi? Bugün dümeni doğru yöne çevirmek hala mümkün mü?”
 
“Uygarlıkların Batışı” kitabı dünyanın ve medeniyetlerin güncel sorunlarına farklı bakış açısı getirmek isteyen okurlar için yararlı bir kaynak olacaktır.