İSMAİL KÜÇÜKKILINÇ
Teknolojinin geldiği aşama ve yaygınlığının bilgiye ulaşımı kolaylaştırdığını ama okumayı ve kitap satışlarını etkilediğini söyleyebiliriz. Dünya değişiyor; haliyle bilginin paylaşım şekli gibi kitap mefhumu da bundan nasibini alıyor. Yakın bir gelecekte kitapların elektronik ortamda üretiminin ve satışının daha da artacağını ifade etmek kehanet olmamalı. Kitapların elektronik ortamda üretimi ve satışı ile belli kitapların elektronik ortama yüklenmesi farklı kavramlardır. Telif problemi olmayan birçok kitap, bugün için elektronik ortama yüklenmiş durumdadır. Tüm bunlara rağmen bizim gibi gerek çağı layık-ı veçhile(!) takip edemeyen gerekse de kitap mefhumunu neredeyse matbulukla aynı manada anlayan birçok insan yine kitap almaya, kitaplara kütüphanelerinde yer bulmak için çile çekmeye, yer probleminden dolayı birçok kitabı kolilere doldurulmuş vaziyette ardiyelerde nisyana terk etmeye devam edecek. Kitap, bizim gibi insanlar için de evvela bilgi kaynağı ve taşıyıcısıdır; saniyen tab’ edilmiş, matbu bir üründür. Matbuluk (yazmalar bahs-i diğerdir) kitabın lazım-ı gayr-i müfarikidir (ayrılmaz bir parçası). Bazı arkadaşlarımız, ev taşırken zulüm halini (!) alan birçok kitaptan kurtulmuşlar; onların kütüphaneleri artık elektronik ortamlar, linkler, bilgisayarlar, harici diskler olmuş. Kendilerince bizden daha da avantajlılar; çünkü kütüphanelerini yanlarında taşıyorlar.
BİLGİ KAYNAKLARI FARKLILAŞTI
Kitap, koleksiyonerler sayılmazsa maddî değeri olan obje değildir; o herşeyden önce bilgi (bilgiyle ilişkili tüm kavramlar için de geçerli) kaynağıdır. Bilgiye ulaşıldıktan sonra kitabın matbu veya elektronik ortamda oluşunun ciddi bir mesele haline gelmeyeceği iddia olunabilir. Oysa sınırlı sayıdaki akademisyen ve araştırmacı dışında elektronik ortamdan istifade edecek insanları bekleyen bir tehlike bulunmaktadır. Üniversite talebesi dâhil birçok insanın artık bir konuyu araştırması, bir bilgiye ulaşması kütüphaneler ya da kitaplar kanalıyla olmuyor; internet üzerinden oluyor. İnsanlar hiç emek sarf etmeden çoğu kez de -mahiyeti bakımından değil, aktarımı açısından-doğruluğu meşkûk hazır bilgileri kes-kopyala şeklinde kullanıyorlar. Bu manada internetle elektronik ortam aynı manayı haizdir. Bunun dışında elektronik ortamdaki kitap ve makalelerde bilgi, teknoloji yardımıyla kolaylıkla aranmakta, çoğu kez istenilen formata da dönüştürülmektedir. Kısaca kitabın elektronik ortama aktarımının nispi faydalarının bulunduğunu kabulle birlikte zararının faydasından çok olacağını düşünmekteyiz.
SAHAFLAR İKİNCİ EL KİTAP SATICISINA DÖNÜŞÜYOR
Günümüzde birçok meslek ve değer ya önemini kaybediyor ya da tamamen yok oluyor. Bu tehlike uzun vadede sahaflığın da başına gelebilir. Sahaflık salt bir meslek değildir; o, aynı zamanda bir değere de işaret eder. Bu meslek, sadece mühim kitapları bize ulaştırdığı için değil, aynı zamanda kaybolmasıyla kültür ve medeniyet dünyamızın bir yanının eksik kalacağı nadide bilgi kaynaklarını koruduğu için de değerlidir. Bugün bile kayıtlara geçmemiş, varlığından haberdar olmadığımız bazı kitaplarla sahaflar sayesinde tanışıyoruz. Matbaadayken nüshalarına el konulmuş, ya da tab’ edildikten sonra çeşitli sebeplerle zayi olmuş bir kitabın her nasılsa elde kalmış, kurtarılmış bir veya birkaç nüshasından haberdar oluyorsak bunu sahaflara borçluyuz.
Bugün içinse sahafların en temel problemi mesleğin nitelik değiştirmesi tehlikesidir; bu alıcı ve okuyucu probleminden önce gelmektedir. Sahafiye vasfı haiz kitaplar gitgide azaldığı için sahaflar artık ya obje satıcısına ya da ikinci el kitap satıcısına dönüşmektedir. Kelimenin hakiki manasıyla sahaf denilecek meslek erbabının hayli azaldığını söylemek mümkündür. Tepebaşı’nda bu seneki Sahaf Festivali’nde bu tehlikeyi müşahede eder gibi olduk. Üç-beş sahaf da olmasa kendimizi adeta “İkinci El Kitap Satıcıları Festivali’ne gitmiş gibi hissedecektik.
KIRIM MÜZELERİ NADİDE ESER BEKLİYOR
Bazı sahaflarınsa (maalesef bu kavramı fuardaki tüm kitap satıcıları için kullanıyoruz) sözle değil de halle “Biz güzel kitapları haricen ya da internet yoluyla zaten satıyoruz; buraya çok talep olmayan eritmemiz gereken, elde kalmış kitapları getirdik” demeleri de gözden kaçmadı. Bu bakımdan gelecek yıllarda bu festivale biraz daha önem verilmeli. Tüm bunlara rağmen festivalde her çeşitten, her alıcıya hitap eden kitaplar mevcuttu. Fuarı bu yazının yazıldığı ana kadar iki defa gezdim. Son geziyi Mehmed Rüyan Soydan’la yaptık. Soydan, Osmanlıca ve daha ziyade Tatarlarla ilgili kitapları aldı. Biz de Tatar kökenli meşhur bir ilim adamının terekesinden çıkmış bazı kitapları aldık. Bence bu ilim adamımızın kitapları bir kütüphaneye veya müzeye bağışlansa daha iyi olurdu. Bilhassa son yıllarda Kırım’a, vatanlarına göçen Tatarların kültürel faaliyet ve gayretleri takdire şayansa da Kırım’dan yeni dönen Soydan’ın verdiği bilgiye göre kütüphaneleri/müzeleri hayli fakirmiş. Mesela Bahçesaray’da İsmail Gaspıralı Müzesi’nde inanılır gibi değil ama Tercüman’ın sadece tek bir sayısı varmış. Matbu kitap bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az, fotoğraflarsa çoğaltmaymış. Han Saray Müzesi de benzer fakirlikteymiş. Ruyan Soydan, Tatar kökenli zengin işadamlarının duyarsızlığına daha fazla tahammül edemediğinden uzun müddettir Kırım müzeleri için kitap, dergi ve gazete topluyor. Kısmetse içinde nadide eserlerin de olduğu bu koleksiyonu yakında Kırım’a bağışlayacak. Darısı Tatar kökenli zengin işadamlarının başına...