Şener Aktürk, Boğaziçi’nde bir yaz okulunda aldığım milliyetçilik dersiyle tanıdığım ve sonrasında ilgiyle takip ettiğim bir akademisyen. UC Berkeley’de doktorasını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönen Aktürk, tersine beyin göçü için çok güzel bir örnek. Geçtiğimiz günlerde aldığı ‘Kadir Has Gelecek Vaad Eden Bilim İnsanı Ödülü’ de bu gerçeği teyid eden bir gösterge oldu. Aktürk, Türkiye’ye döndüğü günden bu yana akademik ürünleriyle ülkesine değer katmaya devam ediyor. Aktürk’ün Türkçe’deki ilk kitabı Türkiye’nin Kimlikleri 2013 yılında Etkileşim Yayınları’ndan çıkmıştı.
Doktora tezi üzerine inşa ettiği ve Cambridge University Press’ten (2012) çıkan kitabı Regimes of Ethnicity and Nationhood in Germany, Russia and Turkey ise 2013 yılında, etnisite ve milliyetçilik konularında yazılan kitaplara verilen en prestijli ödüllerden olan Joseph Rothschild ödülünü kazandı. Bu ödüllü kitap geçtiğimiz aylarda Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından Almanya, Rusya ve Türkiye’de Etnisite Rejimleri ve Milliyet başlığıyla Türkçe’ye kazandırıldı. Kitabın içeriğine geçmeden önce Aktürk’ün kitabın yazım sürecinde, üç ülkede de bir müddet yaşadığını, önemli isimlerle mülakatlar yaptığını ve daha da önemlisi bu ülkelerin dillerini öğrendiğini belirtmekte fayda var.
YENİ BİR KAVRAM: ETNİSİTE REJİMLERİ
Kitabın en orijinal yönü, alana yeni bir kavram hediye etmesi: etnisite rejimleri. İlk bölümde detaylı bir şekilde ele alınan bu kavramsallaştırmaya göre tüm devletler üç ana kategoride ele alınabiliyor: tek-etnili, çok-etnili ve anti-etnik rejimler. Kitabın iddiası bu etnisite rejimlerinde değişikliklerin, üç unsur bir arada olmaksızın meydana gelemeyeceği: rejimin devamını savunan statükoya karşı bir karşıt-seçkinler grubu, bu grubun radikal değişiklikler yapmasını sağlayacak hegemonik bir iktidara kavuşması ve son ama belki de en önemlisi, etnisite rejimine dair yeni bir söylem üretmesi.
Bu teorik inşayı II. Dünya Savaşı sonrası Almanya, 1980 sonrası Türkiye ve özellikle SSCB sonrası Rusya’nın etnisite siyasalarında meydana gelen değişiklikler üzerinden inceleyen Aktürk’e göre Almanya 1999 yılında yürürlüğe giren yeni vatandaşlık yasasıyla tek-etnili rejimden anti-etnik rejime doğru evrilirken, Türkiye 2004 yılında devlet televizyonlarında azınlık dillerinde yayınların başlamasıyla anti-etnik rejimden çok-etnili rejime doğru evrilmiş, Rusya ise dahili pasaportlarda yer alan etnisite satırının kaldırılmasıyla birlikte çok-etnili rejimden anti-etnik rejime doğru bir değişme göstermiştir. Seçilen bu kritik önemdeki üç olayda da değişim için gerekli olan üç unsurun bir aradalığı gösterilmeye çalışılıyor. Kitabın rahat okunacak bir üslubu olduğunu ve sadece akademisyenlere hitap etmediğini de ekleyelim.
Yeni bir seçim arefesinde olan Türkiye için kitabın özellikle Türkiye bölümünün ilham verici olduğunu söyleyebiliriz. Çözüm sürecinin seçimler ve sonrası için Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olduğu düşünülürse etnisite siyasasında değişiklik olup olamayacağı, ‘makul ve mümkün’ çözümlerin neler olabileceği konusunda kitapta ipuçları bulmak mümkün. Diğer taraftan kitap Rusya ve Almanya açısından da güncelliğini koruyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Rusya Federasyonu’na bağlı bir cumhuriyet olan Tataristan’da bir Sovyet askeri anıtının yıkılmasının etnisite politikaları açısından ne anlama geleceği gibi soruların cevapları için de bu kitap vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olabilir.
ENTELEKTÜEL MİLLİYETÇİLİK ENGELİ
Son olarak üç noktayı hatırlatmakta fayda görüyoruz. Birincisi, Aktürk’ün kitapta ifade ettiği gibi, her devletin etnik rejimi mezkûr üç ana kategori arasında gel-gitler yaşayabilir, kimi zaman melez rejimler doğabilir. Ancak kategorizasyon en baskın ve yoğun olan tutarlı politik pozisyona göre yapılır. İkincisi, etnisite rejimlerinde değişimin asla bugünden yarına olamayacağıdır. Kimi rejimlerde karşıt-seçkinler hegemonik bir iktidar yakalasalar bile henüz tutarlı ve ikna edici yeni bir söylem geliştiremedikleri için etnisite politikalarında istedikleri değişikliği yapmakta başarılı olamayabilmişlerdir. Diğer taraftan kimi zaman çok farklı menfaat gruplarının yeni bir söylem oluşturma gayretleri hiç tahmin edilmeyen şekilde bu gruplarla herhangi bir bağlantısı olmayan ve seneler sonra hegemonik iktidarı elde edecek bir karşıt-seçkin grubunun, etnisite siyasalarında değişiklik yapabilmesi için elini güçlendirebilmiştir. Üçüncü ve sonuncusu ise, önsözde Aktürk’ün ifade ettiği entelektüel milliyetçilik vakıasıdır. Özellikle siyasetbilimde Türkiye’ye dair karşılaştırmalı çalışmaların yeterli düzeyde olmayışının altında yatan sebeplerden biri, “Türkiye’nin, iyi veya kötü yönleriyle başka hiçbir ülkeyle karşılaştırılamaz olduğuna dair [...] varsayım”dır.
Almanya, Rusya ve Türkiye’de Etnisite Rejimleri ve Milliyet
Şener Aktürk
Bilgi Üniversitesi Yayınları