İHSAN SANCAR
“Kanamakta olan tarihsel ve toplumsal yaralar tedavi edilmeden sağlıklı bir toplumda yaşamak ve geleceği inşa etmek olanaklı değildir. Yaralı toplum ve bireyler için empati yapmak, yüzleşmek ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarla hesaplaşmak insan aklı ve vicdanının bir gereğidir.” Dersim’in Kayıp Kızları adlı sözlü tarih çalışmasının amacını özetlemeye yetiyor aslında bu cümleler.
Cumhuriyet tarihinin karanlık sayfalarından biri olan Dersim katliamı ve sonrasında yaşananlar hem olayın mağdurları ve hem de failleri tarafından adı konulmamış bir suskunluğa mahkum edilmişti. Cumhuriyet ideolojisinin ‘ulus devlet’ modelini hayata geçirmek için yapılan en kanlı uygulamalardan biri 1924 Anayasası’yla yasal çerçevesi belirlenen 1925 Şark Islahat Planı’ydı. Resmi belgelere göre 13 bin 860 kişinin öldürüldüğü katliamda 14 bin 610 kişi de ‘zorunlu iskan’a mecbur bırakıldı. Katliam sonrası sağ kalan Dersimli kız çocukları ise Sünni-Türk ailelere evlatlık olarak verildi.
‘Resmi tarih’ tezlerine göre Dersim’de o yıllarda yaşanan bir isyan sonrası devlet böyle bir müdahalede bulunmuştu. Bu sistemin sahipleri tarafından öylesine doğal ve olması gereken bir süreç olarak algılanmıştı ki uzun yıllar kimse Dersim gerçeğini sorgulamadı.
Bu müdahalenin meşruiyetini 2000’li yıllarda bile savunmaya devam edenler oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Onur Öymen, TBMM kürsüsünde terörle mücadelenin gereklerine örnekler verirken Dersim’den de sözetti. Öymen, “Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehidimiz vardı, hepsinin anası ağladı. Kimse çıkıp ‘bu savaşı bitirelim’ demedi. Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi?” sorusunu sorarken aslında devlet aygıtının nasıl bir mantıkla çalıştığını da ele veriyordu.
RESMİ TARİHİN GİZLEDİĞİ GERÇEK
Öymen’in konuşması sonrası Dersim ilk kez yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Ancak yaşananların vahametini ortaya koyan Nezahat Gündoğan Kazım Gündoğan birlikte hazırladığı bir sözlü tarih çalışması oldu. Dersim’in Kayıp Kızları-İki Tutam Saç adlı belgesel ile bu karanlık sayfanın üzerindeki perdeyi aralayan Gündoğan’ların belgeselinde yer alan tanıklıklar şimdi de İletişim Yayınları tarafından kitaplaştı.
Kitapta Dersim’in resmi tarih tezlerini nasıl ters yüz ettiğine dikkat çekilirken toplum olarak nasıl bir yalanla yaşamaya mahkum edildiğimizin de altı çiziliyor. “Cumhuriyet Devleti’nin resmi tarih tezi gerçeklerin çarpıtılması üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki yalan ve çarpıtma üzerine kurulu tarih yazımı toplum için sorgulanamaz resmi ideoloji olarak benimsenmiştir. Genel olarak tarih, özel olarak cumhuriyet dönemi ve Dersim tarihi gerçeklerin çarpıtılması üzerinden inşa edilmiştir. Tüm bu yalanlar saltanatını görüp anladıkça tarih yazımının resmi tarihçilere bırakılmayacak kadar yaşamsal bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gördük” deniliyor kitabın önsözünde.
2005 yılından itibaren Dersim Katliamı üzerine görüntülü “sözlü tarih” çalışması yapmaya başladıklarında bu konu henüz dar bir çevrede biliniyor ve konuşuluyordu. İşin ilginç yanı kitabın yazarları da ‘öğretili’ bir tarihin izlerini sürmek için yola çıkmışlardı. Bunun nasıl bir yanılsama olduğunu ise görüşmeler devam ederken fark etmişler: “Bizim de ‘isyan’ olarak bildiğimiz tarihin bir parçasında yaşananlar bugünkü kadar net değildi. 70 yıllık baskı ve yasaklar nedeniyle derin bir korku ve suskunluk egemendi. Tanıkların ve mağdurların çoğu konuşmak istemiyor ya da rahat konuşamıyorlardı. Onlara ‘İsyan nasıl oldu, neler yaşadınız?’ ya da ‘Neden isyan ettiniz?’ yönlü sorular sorduğumuzda hemen herkesin sorumuza tepki göstermesi ve bazılarının ‘Biz isyan etmedik, devlet geldi bizi kırdı’ söylemini dikkate değer görerek yeni sorular sormaya yöneldik.
KANAMAKTA OLAN BİR TOPLUMSAL YARA
“Bu araştırma sürecinde düşünüş tarzımız ve bilgi referanslarımızla yeniden yüzleşmeye resmi tarih yazımıyla yeniden hesaplaşmaya yöneldik. Cumhuriyet Devleti’nin kuruluş ideolojisini ve politikalarını yeniden inceledik” diyen Nezahat ve Kazım Gündoğan, şöyle bir gerçeklikle karşı karşıya gelmişler: “1923 Lozan Anlaşması’yla sınırlarını güvenceye alan burjuva devleti, iktidarının hangi ideolojik temeller üzerinde inşa edileceği ve kurtarılan vatan toprağı üzerinde hangi etnik unsurun egemen olacağı sorularına yanıt aranıyordu. Bu yanıt, 1924 Anayasası’yla yasal çerçevesi, 1925 Şark Islahat Planı’yla siyasal ve toplumsal hedefleri belirlenerek bizzat Başbakan İnönü’nün ağzından şöyle formüle edilmişti; ‘Vatan toprağı üzerinde yaşayan herkesi Türk ve Türkçü yapacağız. Türk ve Türkçülüğü kabul etmeyenleri sistemli biçimde kesip atacağız.’ (İsmet İnönü, Vakit gazetesi, 27 Nisan 1925)”
Böyle bir kabule sahip bir devlet anlayışının egemen olduğu yerde katliam yapmak için kimsenin isyan etmesine gerek yoktu” diyor Dersim’in Kayıp Kızları’nın izini süren ikili.
Dersim halkına yönelik planlı katliamı, sürgünleri, sürgün sonrası suskunluğu ve tarihin karanlığında kanamakta olan toplumsal yaranın anlatmaya çalışıldığı kitapta gerek katliam döneminde gerekse sonraki yıllarda devletin önemli kademelerinde görev yapan kişiler tarafından evlatlık alınan Dersim kızlarının öyküleri bir araya getirilmiş. Dönemin başbakanı Celal Bayar, Genelkurmay başkanı Kazım Orbay’ın da evlatlık olarak Dersim kızları aldığı kaydedilen kitapta Kenan Evren’in eşi Sekine Muslu Evren’in de Dersim kızlarından biri olabileceği -güçlü delillere dayanılarak- iddia ediliyor. Dersim’den alınıp evlatlık verilen kızlar geçmişleri ve kimliklerinden koparılan yeni bir kimlikle hayatlarına devam edilmek zorunda bırakıldılar. Çoğunun çocukları bile anneleriyle ilgili bu gerçeklikten habersizdi, bu çalışma yapılana kadar. Kitapta görüşme yapılan tanıkların ön plana çıkan ortak yanlarının susmak ve kendi gerçekliğini gizlemek olduğunun altı çiziliyor. Dersim’den getirildiğini bilen ancak ailesi ve kökleri hakkında hiçbir şey hatırlamayan ‘kayıp kızlar’ın bazılarıyla ailelerini, köklerini aramaya çıkan yazarlar bazı aileleri buluştururken bir kısmının da izini sürmeye devam ediyorlar.
Dersim’in Kayıp Kızları
Nezahat Gündoğan
Kazım Gündoğan
İletişim Yayınları