Everest Yayýnlarý’nýn her yýl düzenlediði “Ýlk Roman Yarýþmasý” birincisi bu sene At Sancýsý dosyasýyla Elvan Kaya Aksarý oldu. 1990 Alaca doðumlu Aksarý, Ýstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümü mezunu. Bir dönem romaný olan At Sancýsý için Aksarý öyle derinlikli bir araþtýrma yapmýþ ki þu an neredeyse bir at kütüphanesine sahip.
Ýlk roman için iddialý ve baþarýlý bir çýkýþ oldu. Siyasi ve sosyolojik unsurlarýn yer aldýðý bir eser kurgulama sebebiniz bu iddiayý oluþturabilmek miydi, yoksa bu temanýn sizin dünyanýzda özel bir anlamý mý var?
Teþekkür ederim. Romanýmý yazarken herhangi bir kamplaþmanýn tarafý olmak niyetinde deðildim, nitekim bugün de ayný görüþteyim. Atlar ve dolayýsýyla faytonlar hepimizin hayatýna öyle ya da böyle dokunmuþtur. Gelgelelim bunlarýn ilericilik umdesiyle hayatýmýzdan silinmesi, bir esnaf grubunun kaderine terk edilmesi bizim için herhangi bir mesele teþkil etmemiþtir. Ben o baðlamda sadece atlara deðil, toplumun dönüþen zihin atlasýna da deðinmek istedim.
At Sancýsý bir dönemi yansýtmasý açýsýndan özel bir araþtýrma yapmanýz zorunluluðu oluþturmuþtur. Ne tür kaynaklar taradýnýz, döneme þahit olan canlý tanýklarla görüþme isteðiniz oldu mu?
Romaný saðlam bir zemine oturtmak önemliydi. Elbette bütün olay ve konuþmalar kurguydu, fakat tarihte yaþamýþ ve karþýlýðý olan karakterlerin yanýna, romanýn taþýyýcýsý konumundaki isimleri ekledim. Roman, hacimce ince görünse de sýrf onun için at ve faytonlarla alakalý bir kitaplýða sahip oldum desem yeridir, ayrýca dönemin þartlarýný, beðenilerini ve gündelik yaþantýsýný da okuyucuyu sýkmadan verebilmek için birçok kaynaðý tetkik ettim diyebilirim. Bu bakýmdan yazar, romanýný inþa ederken bir bakýma da kendini inþa ediyor denilebilir.
Roman karakterleri oldukça iddialý, sanki hikâye daha fazla uzarmýþ ve her birinden farklý özgün öykülere þahit olurmuþuz gibi duruyor. Ana karakter Süleyman dýþýnda da çok çarpýcý karakterlere rastladým. Turþu Baba, Fenerbahçeli Nedim, Nazým ya da zayiçe meraklýsý Yakup’u nasýl keþfettiniz? Sizin romandaki favori karakteriniz kim?
Bazý roman karakterlerini hayat sunar, bazýlarýný ise siz hayatla irtibatlandýrýrsýnýz. Bazý karakterlerin romana iþtirak edeceðinden romaný yazmaya koyulduðunuzda bile haberiniz yoktur. Sahneye girmesi gerekiyorsa onu yazar bile durduramaz. Bütün karakterlerle az çok bir baðýnýz oluþuyor ama birini seçeceksem Turþu Baba’nýn karanfilli çayý eþliðinde kahve tevatürü yapmak isterdim.
Siyasi olaylarý ustalýkla yerleþtirmiþsiniz. Yakýn tarih ilginiz ailenizin ya da yakýn çevrenizin yaþanmýþlýklarýndan mý eslenilerek kurguya eklendi, yoksa sizin özel ilgi alanýnýz mý? Neden 1958’in sonunu seçtiniz?
Tanpýnar günlüklerinde, “Türkiye beni yedin!” der. Metin Eloðlu ise “Burasý önce Türkiye, sonra Pompei’nin son günleri” diye bir mýsra yazar. Türkiye’de her eylem siyasidir. 1958, Türkiye’de mekanik taþýmacýlýðýn son hýzla ilerlediði, otomobiller için bugünkü E-5 kara yolunun inþa edildiði, Menderes iktidarýnýn zirvede olduðu bir yýldýr. Atlarýn ve süvarilerin anýlarda kaldýðý bir yýldýr ’58.
Vesile dýþýnda diyaloguna tanýklýk ettiðimiz bir kadýn karakter fark edemedim. Konunun eril olduðunu düþünmenizle mi iliþkili olarak kadýn karakterleri fazla konuþturmadýnýz?
Esasen benim böyle bir seçimim mevzubahis deðil. Keza Birce Haným’ýn da Barýþ Bey ile entelektüel sohbetlerine tanýk oluyoruz. Hatta o “eril” dünyada Barýþ’a ilk bayrak açanlardan biri de Birce oluyor. Gelgelelim ben romanýn doðal akýþýný her þeyden üstte tutmaya ve okuyucuya suni bir tat vermemeye çalýþtým. Bu yüzden devrin erkek egemen dünyasýnda daha fazla kadýn sese yer vermek, zorlama bir giriþim olurdu.
Atlara özel bir ilginiz var mý, kurgu zenginliði, metaforik anlam ve sýra dýþý bir tema ihtiyacýyla mý atlarý iþlediniz ve eserin ismini At Sancýsý olarak belirlediniz?
Romana baþladýðýmda romanýn ismine karar vermemiþtim. Eserin ismi her bakýmdan konuyu tamamlayýcý nitelikte. Atlar; eþek ve katýrlardan farklý olarak sancýrlar ve daha duygusal varlýklardýr. Madalyonun diðer yüzünde ise atlarýn artýk bir sancý kaynaðý olduðunu görürüz. At son zamanlarda yeniden popülerlik kazanan bir konu. Sadece bende deðil, bütün insanlarda atlara karþý müspet bir hissiyat geliþti. Sanýrým araçlarýmýz bir gün ses hýzýna da ulaþsa biz uzaktan uzaða bir atýn yelesine tutunma ihtiyacý hissedeceðiz.
Sizi derinden etkileyen yazar ya da yazarlar oldu mu? Neden yazma ihtiyacý hissettiniz?
Sanýrým bu konuda birkaç yazar ve þairi zikredebilirim. Ben bir eserde ilk önce dili ve üslubu önemsiyorum, bundan mütevellit Ýkinci Yeni Þiiri sevmem tuhaf karþýlanmaz diye düþünüyorum. Elbette çok kýymetli þairlerimiz var ama ben ipin bir ucunu Yunus Emre’ye diðer ucunu ise Metin Eloðlu’na verirdim. Ýkisi de ozanlýklarýnýn yaný sýra bir dil-yapýcý da sayýlabilirler. Tanpýnar nesirde bir kutup yýldýzýdýr. Ýlyada’dan Gýlgamýþ’a müþterek insanlýk mirasý diyebileceðimiz destanlar da beni beslemiþtir. Ayrýca sýk sýk lügat okumaya çalýþýrým. Yazmanýn durdurulabilir bir hâl olduðunu düþünmüyorum, yeter ki yazdýklarýmýz yazýlmaya deðer olsun.
Dönem romaný formatýyla sizi tanýdýk. Bundan sonraki eserleriniz de içerik ve üslup açýsýndan ayný çizgide mi olacak, yoksa bize metropol ya da taþra hikâyeleri anlatacak mýsýnýz?
Geleceði þu anda kestirmek çok güç. Dediðim gibi, önce aklýmdaki uzun öyküyü kaleme almak istiyorum ki o bir dönem anlatýsý deðil, çaðdaþ bir trajedi olacak ve üstat Gogol’e bir selam çakýlacak. Yine de bir yaným hep mýsralarda. Bu uzun kýþ gecelerini istediðim gibi deðerlendirebilirsem seneye hem nesir, hem de nazým türünde eser vermek niyetindeyim. Öyle görünüyor ki, büyük kent sergüzeþtlerine devam edeceðiz.
Yazarlýk serüveninizin kurgusunu nasýl planlýyorsunuz?
Yazarýn ya da þairin milleti dilidir. Ben ne yaptýysam ya da yapacaksam bunu Türkçeyi kuþanarak göðüslüyorum. Daðlarca, “Türkçem benim ses bayraðým” diyordu, bir kalem sahibinin de en büyük temennisi o bayraðý en güzel þekilde, lekelemeden taþýmak olacaktýr.