Alev Alatlı: Popülist dogma, meydanı kifayetsiz muhterislere bırakıyor
ABONE OL
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Üyesi yazar Alev Alatlı, Independent Türkçe’nin “AK Parti kültür iktidarını neden kuramadı” başlıklı röportaj serisiyle ilgili konuştu.
 
Binlerce yılın inançları, değer yargıları, doğru/yanlış cetvelleri, yaşam biçimleri, sanatları, mimarileri ve müzikleriyle yoğrulan kültüre iktidar olunamayacağını söyleyen Alatlı, şunları kaydetti: “AK Parti ‘kültür iktidarını’ neden kuramadı” başlıklı bir röportaj serisi yaptık” diyorsunuz. Kolay gelsin ama az önce de söylediğim gibi AK Parti ya da değil, demokrasilerde siyasi partiler kültürel iktidar olamazlar. Olsa olsa dünya görüşlerini kendininkilere benzettiklerinin yollarını açar, şu ya da bu biçimde teşvik ederler. CHP veya “sol” siyasetin revaçta olduğu dönemlerde TRT’nin, TDK’nin, TTK’nin edebiyat ödüllerinin aynı jüriler tarafından aynı arkadaşlara verildiğini hatırlayın. İşin tabiatı böyledir.”
 
“POPÜLİSTLERİN ŞİARI, NABZA GÖRE ŞERBET VERMEKTİR”
 
Demokrasilerde iktidar olmanın şartının “ucundan kıyısından da olsa popülizmden geçtiğini” anlatan Alev Alatlı, popülistlerin şiarının “nabza göre şerbet vermek” olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
 
“Ne var bunda da diyebilirsiniz, demokrasinin bir tarifi de ‘en çok sayıda insana en yüksek düzeyde mutluluk’ sağlamak değil midir? Öyledir. Nitekim Saddam Hüseyin’in Avrupa’daki ender müdafilerinden Avusturya Özgürlük Partisi ile Müslüman denince tüyleri diken diken olan Avusturya Halk Partisi koalisyon kurabilmiştir.”
 
“KÜLTÜREL İKTİDARIN SAHİBİ POPÜLİZMDİR, YANİ HİÇ KİMSE”
 
Kültürel iktidarın sahibinin de popülizm olduğunu söyleyen Alev Alatlı, bu sözünün altına, “Yani hiç kimse.” şerhini düştü. Popülizmin tam Türkçesinin “halkçılık” olduğunu belirten Alatlı, konuyla ilgili olarak şu örneği paylaştı:
 
“Avusturyalı Karl Lueger’inki gibi sağcı halkçılık da olsa, Rus Narodniki hareketinin solcu halkçılığı da olsa, popülist söylem var olan düzenin sıradan insanları mağdur ettiği düşüncesi üzerinden gelişiyor. Her ikisi de düzen muhalifi argümanlardan besleniyor, düzenin kendilerine hak ettikleri yaşamı sağlamadığından yakınan kitlelerin desteği ile güçleniyor. Yine her ikisi de toplumu “kurulu düzen”e muhalefet ettikleri yanılgısına sürüklüyor.”
 
“TÜRKİYE’DEKİ MUHALEFET PARTİLERİNİ ANIMSATAN BİR YÖNÜ DE VAR”
 
Bu örneklerin Türkiye’deki muhalefet partilerini anımsatan bir yönü de olduğunu söyleyen Alev Alatlı, şunları kaydetti:
 
“Ekonominin dikişleri patlıyor, Akşener’den meselâ Merkez Bankasına ilişkin bir eleştiri duydunuz mu? Diğer bir deyişle esasa taalluk eden meselelerin üstleri örtülüyor. Cemil Meriç olsa, obskürantizm derdi, bilmesinlercilik.”