Aşk ile gelen divan
ABONE OL

Divan şiirinin bugün de pekâlâ hayatiyetini sürdüğünü gösteren Dr. Savaş Barkçin, Dîvân-ı Zerefşân ile klasik şiiri yeniden gündemimize getirdi. Litera Yayıncılık’ın yayınladığı Dîvân’ı, akademisyen, bürokrat, kültür adamı ve müzisyen olarak bilinen Dr. Savaş Barkçin’e sorduk.

-Sizi daha çok kültür adamı ve müzisyen kimliğinizle tanıyor sanat çevreleri. Dîvân’ınız nasıl çıktı ortaya?

Bir dîvân yazmak üzere şiir yazmadım. Aslında dîvân şiiriyle meşgul olan birisi de değildim. Bu şiirler bir gün aniden bu şekliyle, yani klasik şiir tarzında geldi. İlk başlarda bazen günde 5-10 gazel yazıyordum. İşte, evde, seyahatte, sokakta, her yerde... Sonra bu akış giderek azaldı. İlk gazelimi yazmamdan yedi sene sonra dîvân hacmine geldiğini gördüğümde de yayınlamaya karar verdim. Kendi tarzıyla, vezniyle, kavramlar ve imgeler âlemiyle böyle bir söyleyiş ortaya çıktı. Elbette eksiği çoktur, ama benim iddiam yok. Bizde sanat aşkı yok, aşkın sanatı var. O yüzden benim şiirim, eksikleri olsa da aşk ile geleni vermekten ibarettir.

-Klasik şiiri diğer şiir türlerinden ayıran nedir?

Klasik şiiri değerli kılan bir iman, muhabbet ve huzur medeniyeti olan İslâm medeniyetinin gönül dili olmasıdır. O yüzden dilin ve alfabenin değişmesi, sekülerleşme, geleneğe düşmanlık gibi engellere rağmen müracaat edip, besleneceğimiz ana kaynak odur. Bugünün söyleyişi ne olursa olsun, klasik şiirin dile getirdiği öze bağlanmak şarttır. Klasik Türkçe demek olan Osmanlıca’yı hepimiz bilmeliyiz. Fikrimizin fakirliği, en başta dilimizin fakirliğinden geliyor. Bugün ne güzel ki klasik şiire ilgi büyüyor, büyümeli. Fakat sadece “ne harika şiirler” deyip bırakmamalı, o kelimelerin arkasındaki gönül, iman ve fikir dünyasını da keşfetmeli ve bağlanmalıyız. Öyle ki o bağ ile bugün “kendisi” olan yeni bir medeniyet inşa edebilelim. “Şiirden bir medeniyet çıkar mı” derseniz, şiir böyle kavranırsa elbette çıkar.

Müzik şiirin kardeşi

-Müzikle şiir arasında nasıl bir bağ var size göre? 

Müzik, şiirin kardeşidir. Medeniyetin üç damgasından birisi şiirdir. Diğerleri müzik ve mimaridir. Müzik nağmelerle yazılan şiir, şiir ise kelimelerle yapılan müziktir. Mimari ise üç boyutlu müzik demektir. Zaten medeniyetin her alanının olduğu gibi, müzik ve şiirin de özü birdir. O öz de tevhiddir. Tevhid diye Hak’ta, Hak ile, Hak için bilmeye, kılmaya, olmaya denir.

Klasik şiirde şekle değil öze bakmalı

-Dîvân-ı Zerefşân hangi şiirlerden oluşuyor?

Bu dîvân, müretteb bir dîvan. Yani klasik dîvan sırasını takip ediyor. Uzun zamandır, belki son 100 yıldır bu hacimde bir divan çıkmamıştı. Dîvanımızda klasik şiire bağlanan, o duygu ve ifade âleminde ses vermeye çalışan şiirler var. Ama “bugün yazılması gereken şiir” budur diyemem. Arûz ile yazmak, klasik Türkçe kullanmak gönlün kendisi ve Rabbimizle sohbetini aktarmada şart değil. Asıl mesele, klasik şiirin özündeki anlama bağlanıp, bugünün sesini vermektir. Bence bugün bu işi en mükemmel yapan Sezai Karakoç’tur. Dîvanımızda Mevlâmıza niyâz ettiğimiz “Esmânâme” başlıklı münâcaat, ilk bölüm. Her beyitte Mevlâmızın güzel isimlerinden birisini zikrediyoruz. Sonra Peygamber Efendimiz için nâçizâne yazdığımız naatlar, sonra kasideler, gazeller, kıt’alar ve en son tek beyitler geliyor. Kasideler gönül sultanımız Mevlânâ hazretleri, şiirde rehberim olan Şeyh Gâlib Dede hazretleri ve musikide rehberim olan Ahmed Avni Konuk hazretleri için yazıldı.