Önce Yavuz Bingöl, ardından Mazhar Alanson ve son olarak da Bülent Ortaçgil, verdikleri röportaj nedeniyle bazı çevrelerin linç kampanyasına maruz kaldı.
Muhalif çizgisiyle bilinen Ortaçgil, ‘Şimdi muhalefette olan yüzde 48 geçmişte yüzde 52’yi yok saymıştı, bu bir hataydı’ dediği için, hükümet nefretini ‘otomatiğe bağlamış’ bir kesim tarafından sosyal medyada hedef tahtasına oturtuldu. Sözde, ifade özgürlüğünden yana olduğunu ileri süren kesimler, mesele hükümet ve Ak Parti olunca, demokrasi taleplerine bile ateş püskürüyor. Konu, herhangi bir sanatçı veya şahsiyete gösterilen tepki olmanın ötesinde, toplumun ana damarını oluşturan çoğunluğun duygu, düşünce ve inanışlarını hedef alan linç kampanyalarına dönüşüyor.
Bir sanatçının, ‘siyasal iktidar olmak için sandıktan çıkmak gerektiğini’ hatırlaması kimi niye rahatsız eder? Kimilerine göre bu hatırlatma, Gezici ve devamındaki darbeci zihniyeti fena halde kızdıran bir unsuru barındırıyor; o da “Sandık her şey değildir” argümanı...
MAKUL OLANA BİLE LİNÇ!
Mazhar Alanson’un ‘Peygamberime aşığım’ sözüne bile tahammül edemeyenler, Müslüman bir toplumda yaşadıklarının farkında değiller mi acaba? Yahut, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplar nedeniyle Yavuz Bingöl’ün siyasi tercihlerine, ifade özgürlüğüne saygı duymak kimsenen aklına gelmeyecek mi?
Erdoğan’ın elinden ödül aldı diye Şener Şen’e yapmadıklarını bırakmayanların, Alman Cumhurbaşkanı’nın önünde eğilen Can Dündar’ı alkışlamalarına ne demeli? Gezideki şiddet eylemlerini eleştiren Tuluyhan Uğurlu, Semih Kaplanoğlu, Kutluğ Ataman ve daha niceleri sürekli ötekileşkirilmedi mi?
NEFRETE KARŞI SESSİZLER
Söz konusu çevreler, sıra terör destekçilerine, teröristlere özgürlük isteyen imzacı akademisyenlere veya ülkesini yurt dışına şikayet eden bilumum çevrelere gelince neden dilini yutuyor?
Ülkesini sevdiğini dile getiren, sandığa saygı duyulması gerektiğini hatırlatan insanlara karşı acımasızca fırlatılan nefret okları en çok da birlikte yaşama kültürüne saplanıyor. Zaten istenenin bu olmadığından nasıl emin olabiliriz?
Önce Yavuz Bingöl, ardından Mazhar Alanson ve son olarak da Bülent Ortaçgil, verdikleri röportaj nedeniyle bazı çevrelerin linç kampanyasına maruz kaldı.
Muhalif çizgisiyle bilinen Ortaçgil, ‘Şimdi muhalefette olan yüzde 48 geçmişte yüzde 52’yi yok saymıştı, bu bir hataydı’ dediği için, hükümet nefretini ‘otomatiğe bağlamış’ bir kesim tarafından sosyal medyada hedef tahtasına oturtuldu. Sözde, ifade özgürlüğünden yana olduğunu ileri süren kesimler, mesele hükümet ve Ak Parti olunca, demokrasi taleplerine bile ateş püskürüyor. Konu, herhangi bir sanatçı veya şahsiyete gösterilen tepki olmanın ötesinde, toplumun ana damarını oluşturan çoğunluğun duygu, düşünce ve inanışlarını hedef alan linç kampanyalarına dönüşüyor.
Bir sanatçının, ‘siyasal iktidar olmak için sandıktan çıkmak gerektiğini’ hatırlaması kimi niye rahatsız eder? Kimilerine göre bu hatırlatma, Gezici ve devamındaki darbeci zihniyeti fena halde kızdıran bir unsuru barındırıyor; o da “Sandık her şey değildir” argümanı...
MAKUL OLANA BİLE LİNÇ!
Mazhar Alanson’un ‘Peygamberime aşığım’ sözüne bile tahammül edemeyenler, Müslüman bir toplumda yaşadıklarının farkında değiller mi acaba? Yahut, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplar nedeniyle Yavuz Bingöl’ün siyasi tercihlerine, ifade özgürlüğüne saygı duymak kimsenen aklına gelmeyecek mi?
Erdoğan’ın elinden ödül aldı diye Şener Şen’e yapmadıklarını bırakmayanların, Alman Cumhurbaşkanı’nın önünde eğilen Can Dündar’ı alkışlamalarına ne demeli? Gezideki şiddet eylemlerini eleştiren Tuluyhan Uğurlu, Semih Kaplanoğlu, Kutluğ Ataman ve daha niceleri sürekli ötekileşkirilmedi mi?
NEFRETE KARŞI SESSİZLER
Söz konusu çevreler, sıra terör destekçilerine, teröristlere özgürlük isteyen imzacı akademisyenlere veya ülkesini yurt dışına şikayet eden bilumum çevrelere gelince neden dilini yutuyor?
Ülkesini sevdiğini dile getiren, sandığa saygı duyulması gerektiğini hatırlatan insanlara karşı acımasızca fırlatılan nefret okları en çok da birlikte yaşama kültürüne saplanıyor. Zaten istenenin bu olmadığından nasıl emin olabiliriz?
Önce Yavuz Bingöl, ardından Mazhar Alanson ve son olarak da Bülent Ortaçgil, verdikleri röportaj nedeniyle bazı çevrelerin linç kampanyasına maruz kaldı.
Muhalif çizgisiyle bilinen Ortaçgil, ‘Şimdi muhalefette olan yüzde 48 geçmişte yüzde 52’yi yok saymıştı, bu bir hataydı’ dediği için, hükümet nefretini ‘otomatiğe bağlamış’ bir kesim tarafından sosyal medyada hedef tahtasına oturtuldu. Sözde, ifade özgürlüğünden yana olduğunu ileri süren kesimler, mesele hükümet ve Ak Parti olunca, demokrasi taleplerine bile ateş püskürüyor. Konu, herhangi bir sanatçı veya şahsiyete gösterilen tepki olmanın ötesinde, toplumun ana damarını oluşturan çoğunluğun duygu, düşünce ve inanışlarını hedef alan linç kampanyalarına dönüşüyor.
Bir sanatçının, ‘siyasal iktidar olmak için sandıktan çıkmak gerektiğini’ hatırlaması kimi niye rahatsız eder? Kimilerine göre bu hatırlatma, Gezici ve devamındaki darbeci zihniyeti fena halde kızdıran bir unsuru barındırıyor; o da “Sandık her şey değildir” argümanı...
MAKUL OLANA BİLE LİNÇ!
Mazhar Alanson’un ‘Peygamberime aşığım’ sözüne bile tahammül edemeyenler, Müslüman bir toplumda yaşadıklarının farkında değiller mi acaba? Yahut, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplar nedeniyle Yavuz Bingöl’ün siyasi tercihlerine, ifade özgürlüğüne saygı duymak kimsenen aklına gelmeyecek mi?
Erdoğan’ın elinden ödül aldı diye Şener Şen’e yapmadıklarını bırakmayanların, Alman Cumhurbaşkanı’nın önünde eğilen Can Dündar’ı alkışlamalarına ne demeli? Gezideki şiddet eylemlerini eleştiren Tuluyhan Uğurlu, Semih Kaplanoğlu, Kutluğ Ataman ve daha niceleri sürekli ötekileşkirilmedi mi?
NEFRETE KARŞI SESSİZLER
Söz konusu çevreler, sıra terör destekçilerine, teröristlere özgürlük isteyen imzacı akademisyenlere veya ülkesini yurt dışına şikayet eden bilumum çevrelere gelince neden dilini yutuyor?
Ülkesini sevdiğini dile getiren, sandığa saygı duyulması gerektiğini hatırlatan insanlara karşı acımasızca fırlatılan nefret okları en çok da birlikte yaşama kültürüne saplanıyor. Zaten istenenin bu olmadığından nasıl emin olabiliriz?
‘Saygılı olmak çok mu zor?’
Bülent Ortaçgil’in bir röportajda birlik ve beraberlik çağrısında bulunması nedeniyle lince uğraması üzerine usta yorumcu Birsen Tezer bir açıklama yaparak, Ortaçgil’e destek verdi. Tezer, ‘Ortaçgil duruşuyla hiçbir zaman beni hayal kırıklığına uğratmayan ender insanlardan biridir. Keşke herkes onu böylesine acımasızca linç etmeden önce kendi duruşunu gözden geçirse. Hümanist ve çözüm odaklı düşünen böylesine değerli bir müzisyene biraz daha saygılı yaklaşmanızı istemek çok mu fazla?’ diye konuştu.