Labirentten çıkış yok
ABONE OL

Herhangi bir konuda araştırma kitabı yazıyorsan; kayıt altına alınmış çok sayıda veriler, senin geçeceğin yerlere önceden patika döşemiş  olur. O yolu izleyip, kendi destinasyonunu oluşturursun.

Eğer ünlü birinin biyografisini kaleme alacaksan; o kişinin geçmişteki parlak yaşamı ve tanık olduğu olaylar; bu kez sana patika değil, nerdeyse asfalt yol sunar. Yön tabelaları da, gideceğin istikameti daha net belirler.

Ama iş roman yazmaya gelince; ıssız adada tek başına kalmış insanların çaresizliğini yaşarsın. Bakmaya niyetleneceğin kağıtlar bomboştur. Adanın arkasında balta girmemiş orman olan alanda; ne yol, ne asfalt  ne de patika vardır. Çalıları, dalları, yaprakları, sazları kıra kıra, söke söke bir de çıplak ayakla ilerlemen gerekir.

Ustalık burada!

Sıfırdan, hiç yoktan bir şey yaratmanın ve yaratılan şeyin mantığına herkesi inandırmanın, üstüne de sevdirmenin zorluğu adamı bunalıma sokar. Hele hele gerçek işin; spor gibi skora, dereceye, rekora dayanan acımasız gerçekçiliği şart koşuyorsa; bu atmosferin içinden roman yazmak daha da zorlaşır. Aydın Bayram; yüzde yüz gerçekçi olmayı gerektiren işiyle, yüzde yüz romantik olmayı gerektiren roman yazma hevesi arasında trapez yapıyor. Ama şaşırtacak derecede dengede durmayı başarıyor.

Üstelik yazdıkları ne doğrudan aşk romanı, ne polisiye, ne macera, ne de gerilim. Ama bunların içinden hangisini uygun görürsen, roman o türü sahiplenmeye müsait.

Hem hiçbiri değil. Hem hepsi!

Dizi olmaya uygun

Romanlarda genel olarak kişi, durum, yer, mekan tasvirleri olur; benzetmeler yapılır, yoğun psikolojik tanımlamalara gidilir. Aydın Bayram bunu yapmıyor. Yerleri, kişileri, mekanları, psikolojileri tarif etmiyor; siz satırları okudukça bunları kendi içinizde şekillendiriyorsunuz. Anlatımı rahat. Akan suyun herhangi bir bent, baraj ya da setle karşılaşmadan, kendi doğal debisi içinde gitmesi gibi bir akıcılığı var.

Bu da romanı çabuk okutuyor.

Üsluba, betimlemeye, özentiye yenik düşmüyor; ağır abi olmaya özenmiyor.

“Tetiği Sen Çek” adı,  polisiye romanıymış gibi bir merak uyandırsa da; asla o kategoride değil. Ama gene de polisiye öğeler içeriyor. Ama Aydın Bayram uyanık, tetiği başkasına çektiriyor.

Sosyal bir roman dersen, evet... Psikolojik bir roman dersen, evet... Gerilim romanı dersen, evet... Ama hiçbirisi tek başına o değil. Bu çeşitlilik, esere kıvraklık kazandırmış. Çabucak TV dizisi olmaya uygun bir yanı da var.

Ekranlarda görürsek şaşmayalım!