Geçen yılın kültür sanat alanında yapılan en sıcak tartışması ‘muhafazakar sanat’ başlığı altında gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in muhafazakâr estetik ve sanat normlarının oluşturulması gerektiğini söylemesi üzerine çeşitli çevrelerde ‘muhafazakar sanat olur mu olmaz mı?’, ‘bu yaklaşım sanata müdahale midir?’ şeklinde tartışmalar başladı. İskender Pala’nın yayınladığı “muhafazakâr sanat manifestosu” kişisel bir yorum olarak değerlendirilse de tartışmanın odaklarından biri haline geldi. Konuyla ilgili Mustafa İsen’le, İskender Pala ve Hilmi Yavuz gibi isimlerle röportajlar yapıldı. Hasan Bülent Kahraman, Şükrü Hanioğlu, Murat Belge makaleler yazdılar.
Bu tartışma bitmez
Ahmet Hakan ise “muhafazakâr sanat olmaz çünkü sanat devrimcidir” diyerek katkıda bulundu tartışmaya. Engin Ardıç “İslamcı sanat olmaz ama, ‘Müslüman sanat’ bal gibi olur. İnanmayan koskoca Divan şiirine bir göz atsın, ‘hatlara’ baksın, minyatürlere baksın” sözleriyle dikkat çekerken Beşir Ayvazoğlu, “Türkiye’de en muhafazakâr kesim, kendini “çağdaş” zanneden kesimdir” diyerek tartışmaya farklı bir boyut kattı. İsen’in “Muhafazakâr kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, muhafazakâr estetik ve muhafazakâr sanat normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülüğü” olduğuna dikkat çekmesi ile başlayan tartışma üzerine kaleme alınan köşe yazıları, makaleler, verilen röportajlar Granada Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Servet Gündoğdu’nun derlediği çalışma Çağdaş Türkiye’de Muhafazakar Sanat Sorunu başlığıyla okurla buluştu.
Her fikirden sanat fışkırabilir
-TAHA AKYOL: Muhafazakârların da bir şeylere itirazları, başkaldırıları, kuvvetli esinleri, estetik algıları olabilir ve sanat üretebilirler. Devrimcilerin de, liberallerin de, sosyalistlerin de, feministlerin de... Aslında bu kavramlar zihnimizdedir, hayat bu kadar kesin kategorilere bölünmüş de değildir. Sanat yaratan çevre, gelenek ve zihin özellikleri varsa her fikirden sanat fışkırabilir. Yoksa, her fikir sanatta kadük kalabilir.
Muhafazakar sanatçı da olur
-MURAT BELGE: Sağcı biri, muhafazakâr biri, aydın da olur, sanatçı da olur, hepsini olur. Ha, benim, onun, berikinin beğenmediği bir sanatçı, katılmadığı bir aydın olur, olabilir. Ama bundan ötürü “aydın” ya da “sanatçı” gibi nitelikleri kendi tekelimize alamayız. Ezra Pound’a kızmak için dünya kadar neden var. T.S. Eliot’tan isterseniz nefret edin. Böyle bir yığın “aydın” ya da “sanatçı” sayabiliriz. Bunların bu sıfatları taşıyamayacağını iddia edebilir misiniz?
Geleneği yeniden üretelim
-MUSTAFA İSEN: Muhafazakâr sanatın bir biçimde bizim zengin birikimimizle irtibat kurmasını ve oradan yeni şeyler üretmesi gerektiğini düşünüyorum. Geleneği, çağdaş ihtiyaçların da cevabı olabilecek bir şekilde yeniden üretmek gerektiğini düşünüyorum. Dün oluşturduğumuz medeniyet olgusunu bugün niye oluşturmayalım diye soruyorum. Gelenek ve çağdaşlık arasında bir denge kurarak ortaya çıkacak ürünlerdir benim beklediğim.
2012’de Türkiye’de alışık olmadığımız ölçüde kültür ve sanat üzerine konuştuk. Tartışmaların ana eksenini oluşturan ‘muhafazakar sanat’ polemiği tarihe kayıt düşmek adına Granada Yayınları tarafından kitaplaştırıldı.