Otomatik yaşama ‘Organik makine’
ABONE OL

1980 İstanbul doğumlu sanatçı ‘’Organik Makine’’ isimli yeni serisinde alternatif evrim, otomatikleşen güncel yaşam, gerçeküstü medeniyet tasarımı gibi konuları ele alıyor. Sanatçı figüratif anlatımın klasik biçim ve kompozisyonlarını görmezden gelip yeni bir görsel dil oluşturuyor. Denizhan Özer küratörlüğünde, 16 Şubat’a kadar Summart Sanat Merkezi’nde görülebilecek sergiyi ressam Sungur ile konuştuk.

Üç sergi üç bakış

- Bu üçüncü kişisel sergin. ‘Canlı Yayın’, ‘Gövde Gösterisi’ ve şimdi de ‘Organik Makineler - Bir Heykel İçin Eskiz’ Üçü de çarpıcı isimler. Bu isimler üzerinden resminin dönüşümünü anlatır mısın.

‘Canlı Yayın’ gerçekliğin kendisini değil de medya yoluyla bize empoze edilen halini çalışıyordu. Orada tabii gerçeğin kendisiyle medya organlarından algıladığımız simülasyon arasındaki trajediyi konu edinmiştim. ‘Gövde Gösterisi’nde insanın trajedisinin temellerine inmeye çalıştım. Kadın erkek rekabetleri, kuşak çatışmaları, savaşların içgüdüsel sebepleri, insanın içgüdüleriyle aklı arasındaki ikilikler gibi. Son sergim olan ‘Organik Makineler - Bir Heykel İçin Eskiz’de ise çalışmayı sevdiğim tüm bu konulara daha bütüncül yaklaşmaya çalıştım. Öncelikle alt başlıklardan kaçınmaya çalışarak konumu tek ve alternatifsiz bir keskinlikte ortaya koymak istedim. Bu da aynı önceki sergilerimde olduğu gibi gerçeğin kendisiyle değil; gerçeklik fikrimizin farklı, fantastik, sürreal yorumları ile vücut buldu. Ama bir yandan da insanın kendi gerçeğini şekil değiştirmiş biçimde yüzüne çarpan bir sergi oldu.

Daha dinamik bir fırça

- Önceleri figür çalışmaların varken burada uç noktada biçim bozmalarına gidiyorsun.      

Organik Makineler zaten tam da evrimle ilgili. Daha önceden de biliyorsun sağlam figür kompozisyonları biçim bozucu değil ama düzen bozucu soyut öğelerle beraberdiler. Benim resmim de eğer evriliyorsa bu evrim sürecini son sergide bir hayli hızlandırdım. Bir de tabii son yıllarda gördüğümüz dünya önceki yıllardan daha bunaltıcı olsa gerek ki ona karşı verebileceğim en sert tepkiyi görmek istedim. Haliyle ortaya çok daha sıkışık yığın kompozisyonları, çok daha radikal deformasyonlar hatta reformasyonlar, gerçekliğin hayli dışında insansılar,  bir arada kullanılmış iki ve üç boyutlu biçimler ve tabii üç yıl öncekine göre çok daha dinamik bir fırça ortaya çıkmış oldu.

Resimde katı bir kural yok

- Bir Heykel için Eskiz alt başlığını neden düşündün?          

Aslında serinin erken işlerinden birinin ismi idi ‘’Bir Şehir Heykeli İçin Eskiz’’.  Bu isim belki de serginin gerçeküstü halinin bir tezahürü, bir şaşırtmaca. Fark etmişsindir resimlerdeki insansı yaratıklar neredeyse birer heykel gibi, oturup heykellerini yapsam olur. İnsanoğlunun bildiğimizden farklı hayali bir evriminin tasarımları belki...

- Heykel ve mimarlık eğitimi aldığını biliyorum. Ancak tercihini resimden yana kullanıyorsun. Niçin iki boyutlu bir yüzeyde üretmeyi istedin.

Mimarlık da heykel de çok katı kuralları olan alanlar. Mimarlık öncelikle insanın kullanımına hitap etmek zorunda ama en basitinden ikisi de yerçekimi kurallarına tabî. Resimde ise hiçbir kural yok, yer çekimi bile yok. Resim tamamen bir özgürlük alanı benim için. Eninde sonunda heykelle de uğraşacağım ama resim benim hep önceliğim olacak.