Şeyma Kısakürek, Necip Fazıl'ı anlattı
ABONE OL

Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfınca, usta şairin vefatının 39. yılı dolayısıyla Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Sönmezocak, Kısakürek'i ve eşi ile çocuklarının yaşamındaki zorlukları anlattı.

Vakfın 2015'te kurulduğunu dile getiren Sönmezocak, "(Vakıf) İlk günden günümüze kadar, Necip Fazıl sevdalılarının, araştırmacılarının Üstad ve Büyük Doğu fikriyatıyla alakalı, damıtılmış saf bilgiye ulaşabilmeleri için çalışmaktadır. Bu faaliyetler kapsamında, 2019'da Ümraniye Keresteciler Sitesi'nde Necip Fazıl Hatıra Odası ile Arşiv ve Araştırma Merkezi kurulmuş olup, Üstad Necip Fazıl'dan günümüze ulaşan tüm orijinal kaynaklar tasnif edilmiş, taranarak dijitalleştirilmiş, bir veri kütüphanesine dönüştürülmüş, ardından dışa açık faaliyetler başlatılarak vakfımızın ve bu sahih kaynakların tanıtılması sağlanmış ve bir sergi serisi başlatılmıştır." diye konuştu.

- "REFERANSIMIZ, HAPİSHANE HATIRALARINI YAZDIĞI YILANLI KUYUDAN ESERİ"

Sönmezocak, "Bir Şiir Bir Hayat" başlıklı interaktif sergi serisinde temel dayanak noktasının, Kısakürek'in, söz konusu şiiri yazarken içinde bulunduğu ruh hali olduğunu aktararak, şu bilgileri verdi:

"Serimizin ikinci sergisi, Üstadın Toptaşı Cezaevi'nden yazdığı 'Zindandan Mehmed'e Mektup' şiiridir. Bu sergimizin başlangıç noktası bir şiir olmakla beraber, Yılanlı Kuyu'daki derin buhranını buram buram tüttüren, oğlu Mehmet'in şahsında idealleştirdiği gence hitaben yazdığı bir mektuptur. Üstad'ın her bir cümlesinin, her bir mısraının araladığı derinlikleri, külliyatın diğer eserlerinden derleyerek bir bütüne ulaşmaktayız. Zindandan Mehmed'e Mektup sergimiz için en önemli referansımız, hapishane hatıralarını yazdığı Yılanlı Kuyudan eseri, Cinnet Mustatili olmuştur."

Necip Fazıl Kısakürek'in yaşamındaki zorluklara da işaret eden Sönmezocak, "Hayatın akışını, çocuklarının büyümesini, Neslihan Hanım'ın sabırla bekleyişini, hep parmaklık arkasından izlerken, çocuklarından kimi ilk kelimelerini babasız telaffuz etmiş, kimi karnesini mahzun almış, kimi de sanki babalarından öç alırcasına okulda cezaya çarptırılmıştır." ifadelerini kullandı.

Sönmezocak, şairin oğulları Mehmet ve Osman Kısakürek'in yaşadığı zorlukları ise şu sözlerle dile getirdi:

"Mehmet Kısakürek anılarında şöyle bahseder mahzunluğundan; 'Babam yokken, koca köşk, korkunç bir karanlığa ve sessizliğe gömülürdü. köşkün bahçesinde cıvıl cıvıl oynarken, evden gelen opera sesini çok özlerdim. Annem üzülmesin diye tavan arasına çıkar, ağlardım. Okulda, sanki babamı cezalandırır gibi, bize reva görülenleri ona hiç anlatmazdım. İki yaş küçüğüm, 7 yaşındaki kardeşim Ömer'e, cetvel darbeleriyle şişen avuçlarını anneme göstermemesini tembihlerdim.'

Osman Kısakürek bu mahzunluğundan şöyle bahseder; 'Okuldaki öğretmenlerimiz bizi el üstünde tutarken, babamın yokluğunda kulaklarımızı koparırcasına büken birer zalim kesilirlerdi'. Bu çile yalnız Üstad'ın çilesi değildi. Başta Neslihan Kısakürek olmak üzere, onun, ilkokula giden çocuklarına kadar uzanan bir kaderdi. Bu kader, o dönem içinde yaşadığımız cemiyet hesabına utanç vesikası iken, kendileri için birer şeref madalyası halinde kalplerinde mahfuzdur."

- "NESLİHAN HANIM'IN SECCADESİNE DAHİ HACİZ GÖNDERİLDİ"

Kısakürek'in Cinnet Mustatili eserinde anlattığı, rüyalarında koşan ama ona sarılamayan çocuklara dikkati çeken Sönmezocak, "O hapisteyken ailesine sırtını dönen Müslümanlara nasıl hayıflandığını okuduk. En yakın dostlarının, o hapisteyken Neslihan Hanım'ın seccadesine dahi haciz gönderdiğine belgelerle şahidiz. Bu tutukluluk hali öyle bir kader ki hayatında, cenazesine katılanların bile sırf cenazeyi omuzlarında taşımak istedikleri için hapislere atıldığına belgelerle şahidiz. Dedesi Ulu Hakan'ın istinaf mahkemesi reisi, babası savcı, kendisi ise tahliyesi hiç gelmeyecek olan bir mazlum, mustarip bir mahkum." değerlendirmesinde bulundu.

Şeyma Kısakürek Sönmezocak, dedesinin, "Ağlamak için ille yılanlı kuyuya düşmek mi lazım? Asıl dünyanın ne korkunç bir yılanlı kuyu olduğunu anlamak yetmez mi? sözlerine vurgu yaparak, "Bu idrak öyle bir mertebedir ki, Rabbimin onu 1983'te, en sıkıntılı hapis kararı uygulanamadan Yılanlı kuyudan çekip alışıyla vuku bulur. Tam da bu sebeple Zindandan Mehmed'e Mektup sergimiz, onun yılanlı kuyudan çıkışını işaret ederek 26 Mayıs'ta son bulacaktır." dedi.

21. yüzyılda değişen kültür hayatında sergilerin de yeni bir kimlikle tasarlanması, hızla değişen dünyaya ayak uydurması gerektiğini sözlerine ekleyen Sönmezocak, "Türk kültür hayatına yeni bir soluk kazandırma gayesini taşıyan bizler, sanatın kendi hususiyeti itibarıyla tebliğ yolunu değil, telkin yolunu seçmesi gerektiğine inandığımız için tasarımlarımızda da bu yolu seçiyoruz. Üstadın kendi ifadesiyle 'Şiirinin muhtaç olduğu ruh iklimini inşa etmek', bu sergilerin de temelinde var olan bir düsturdur. Üstadın Zindandan Mehmed'e Mektup şiirindeki ruh iklimini üç boyutlu hale getirerek, onun ve ailesinin bütün hayatlarını kapsayan o ıstırabı ve çileyi tüm duyularınıza hitap edecek şekilde siz değerli ziyaretçilerimize sunuyoruz." ifadelerini kullandı.