Tatar Çölü’nde esaretin bedeli
ABONE OL

Dino Buzzati’nin kült romanı ‘Tatar Çölü’ 1940 yılında yayınlandıktan sonra önce kendi ülkesi İtalya’da, ardından Fransa ve tüm Avrupa’da ilgiyle karşılandı ve yıllar içinde dünya edebiyatının klasiklerinden biri oldu. 

1976 yılında beyaz perdeye de uyarlanan roman, imparatorluğun en uç sınırında bulunan bir kalede geçer. Uçsuz bucaksız ıssızlığın ve kum yığınlarının ortasında bir kale… İçeride bir grup asker, yıllardır beklenen, ama bir türlü gelmeyen meçhul düşmana (Tatarlara) karşı ülkesini savunmak için her daim tetiktedir… 

DROGO’NUN KADERİ

Romanın kahramanı genç teğmen Drogo, ülkenin sınırındaki bu kaleye atanır. Drogo, yalnızlığın, sıkıcılığın, kupkuru bir arazinin ortasında ıpıssız kalmış kaleyi görür görmez geri dönmeye karar verir. Fakat daha sonra gelişen olaylar, Drogo’yu kaleye bağlar. Zamanla kale, Drogo’nun kaderi haline gelir… 

Kapısından içeri girenleri adeta bir kum saatine hapseden kale, bu haliyle ömür törpüsüne döner, takıntıları temsil eder ve oradan çıkmaya cesaret edemeyenlerin kaderine dönüşür. Buraya gelenler, zaman geçtikçe kör bir kuyunun içine düşmüşçesine, hiçbir şey yapmamayı tercih ederler ve yavaş yavaş alıştıkları kaleye hapsolup kalırlar. Ve sanki romanın derinliklerinden gelen ses okura şöyle seslenir: Korkma! Cesur ol, adım at ya da korkularının esiri ol!

REPERTUVARA KATKI

Bu haliyle belki de ‘kaderci’ olarak nitelenebilecek olan ve pek çok edebiyat severin okuma listesinde bulunan Tatar Çölü, ilk kez tiyatro sahnesine taşındı. Geçen sezon yine bir İtalyan yazar olan Giovanni Papini’nin sıra dışı eseri Gog’u ilk kez sahneye uyarlayan Tiyatral Sanatlar Akademisi Vakfı (TİYSAV) bu defa Tatar Çölü’nü Türk Tiyatrosu repertuvarına kaydetmiş oldu. Kurulduğu 2014 yılından bu yana özgün çalışmalara imza atan TİYSAV’ın geçen hafta içinde seyirciyle buluşan yeni oyunu Tatar Çölü, iki perdelik ve 3 saati bulan süresiyle, romandaki ıssızlık ve yalnızlık duygusunu seyirciye başarıyla geçiriyor. Sahne ve ışık düzeni, kostümler, müzik, en önemlisi oyunculuklar büyük bir emek mahsulü… 

SÜRPRİZ BİR FİNAL

Üzerinden bir hayli zaman geçti. Hatırladığım kadarıyla roman, umuttan çok bir umutsuzluk haline daha yakındı. Nitekim, Valerio Zurluni imzalı 1976 yapımı filmde de öyle… Ancak tiyatro uyarlamasında, kaledeki herkes bir gün buradan kurtulacağı anın hayalini kuruyor. En zor anlarında bile insanın elinde, sarılacak bir tek umudu kalıyor geriye. 

İster romanını okumuş, ister filmini izlemiş olun, Tatar Çölü’nü bir de sahnede görün derim. Zira romandan farklı, alternatif bir ‘son’ tasarlanmış ki, bence seyirciyi şaşırtacak cinsten sürprizli bir final söz konusu. Hem de ‘Tatar Çölü gerçekten böyle sonlansaydı acaba edebiyat tarihi ne yazardı’ dedirtecek cinsten… 

TİYSAV GENEL SANAT YÖNETMENİ MUSTAFA ODABAŞI 

TİYATROYA YENİ METİNLER KATMAK İSTEDİK

Tatar Çölü sahneye neden uyarlandı? 

Bir bekleyişin romanı olan Tatar Çölü’nü sahneye uyarlarken her şeyin bir sınırı olduğu duygusunu vermeye çalıştık. Bu oyunda umutla umutsuzluk arasında gidiş geliş söz konusu. Biz oyuna bazı gerilim unsurları da ekledik. Sürpriz bir son yapmaya çalıştık. Bütün bunları yaparken de izleyiciye yaşatmak istediğimiz duygu, gerilim içerisinde bir bekleyiş ama umudu kaybetmemek... Herkesin yaşamasını sağlayan aslında umut. 

Daha önce sahnelenmemiş eserleri tiyatroya aktarmayı özellikle mi tercih ediyorsunuz? 

Yüzyıllardır oynana gelen bir Shakespeare oyununu elbette sahneleyebiliriz. Bu bizim için kolay olur. Yapılacak işler hemen hemen bellidir. Ancak biz, Türk tiyatrosuna yeni metinler kazandırmak istiyoruz. Kendi kemik kadromuzla birlikte oyuncuları yepyeni bir tasarımın içine çekmeye çalışıyoruz. Alamut Kalesi, Gog, Tatar Çölü başta olmak üzere dokuz yetişkin oyunu çıkardık bugüne kadar ve hepsinin metinleri ilk kez tiyatrolaştırıldı. Tatar Çölü’nde yazarın açtığı yoldan ilerleyerek kendi bakış açımızdan farklı dokunuşlar, yorumlar yaptık. Tatar Çölü’nde her karakterde farklı duygular yaşayabilir insan. Kimisi ümidi, kimisi korkuyu, kimisi umutsuzluğu sembolize ediyor. 

TATAR ÇÖLÜ/YÖNETMEN ZUHAL ÖZTÜRK 

RİSK ALIYORUZ, ÖZENEREK YAPIYORUZ

Tatar Çölü ne anlatıyor? 

İnsanın içsel yolculuğuna odaklanıyor. Bazen umutlarımızın nasıl hayal kırıklıklığına dönüştüğünü anlatıyor. Bu tür oyunları sahneye taşımak gerçekten zor. Fakat tiyatro izleyicisine yeni şeyler kazandırmak istiyoruz, onları kendi zorlu yolculuğumuza ortak etmek istiyoruz. Bu anlamda risk alıyoruz, bunu isteyerek ve özenle yapıyoruz.  

Nasıl bir kadro ile çalışıyorsunuz? 

Sahnede 16 kişilik bir kadromuz var. Bunun gerisinde 7-8 kişilik bir teknik ekibimiz var. Kostüm tasarımlarımızı Reyyan Erdoğan yapıyor. Koreografimiz Pınar Ataer’e ait. Bütün oyunlarımızda 35 kişilik kendi kadromuzla çalışıyoruz. 

Vakfın başka faaliyetleri var mı? 

3 yıldır altyapı faaliyetlerini sürdürdüğümüz bir eğitim planımız vardı. Bu sene faaliyete geçirdik. Uzman hocalarımızla tiyatro eğitimi vereceğiz. Mülakatla öğrenci aldık. 400’ün üzerinde başvuru oldu. 12 yetişkin, 12 lise olmak üzere 24 kişiyle eğitime başladık. Başarılı olan öğrencilerimizi yurt dışına burslu olarak göndermeyi planlıyoruz. 

Tatar Çölü’nde teğmen Drogo’yu oynayan Abdül Süsler 20 yıldır tiyatro sahnesinde. Daha önce başka özel tiyatrolarda bulunan Süsler, son iki yıldır Tiyatral Sanatlar Akademisi Vakfı’nda çalışıyor.  

Yapımcılığını (Tiyatral Sanatlar Vakfı Akademisi) TİYSAV adına Raif İnan, Mustafa Odabaşı ve Fatih Kılıç’ın üstlendiği Tatar Çölü, bu akşam 20:00’de Kozzy Gazanfer Özcan sahnesinde perde açacak. Oyun15-16 Ocak’ta (İstanbul) Atatürk Öğrenci Yurdu’nda, 25-26 Ocak’ta Konya Büyükşehir Belediyesi’nde, 27 Ocak’ta ise İstanbul Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak..