Seyyar Sahne yaklaşık iki senedir bir Dostoyevski klasiği olan Yeraltından Notlar'ın uyarlamasını sahneye taşıyor. Tek kişilik bir oyun bu... Roman'ın "isimsiz anti kahraman"ını canlandıran, son dönemin en dikkat çeken oyuncularından biri olan Nadir Sarıbacak...
Daha önce Seyyar Sahne'nin gene bir romandan (Oğuz Atay) uyarlama olan Tehlikeli Oyunlar adlı tek kişilik oyununu seyretmiş ve çok beğenmiştim. Hikmet Benol'a Erdem Şenocak hayat veriyordu. Sanıyorum üç - dört sene önceydi bu (Bir parantez: Erdem Şenocak; Tehlikeli Oyunlar'ı sahnelemeye devam ediyor).
Tehlikeli Oyunlar etkisiyle Yeraltından Notlar'ı çok daha önce seyretmem gerekirdi ama bir türlü denk getiremedim. Nihayet, 17 Ocak akşamı İst / Bahçelievler'de yeni açılmış alternatif bir mekanda -1001 Sanat'ta Nadir Sarıbacak'ın performansını görebildim.
YERALTINDAN NOTLAR'A GİRİŞ
Uyarlama filmlerin / oyunların, illa uyarlandıkları metnin ruhunu taşıması gerektiğine inananlardan değilim: Uyarlama yeni bir yorum, yani, yeni bir ruh getirir çünkü. Fakat nedense Yeraltından Notlar'a tam tersinde bir beklenti ile gittim... Metnin güçlü altmetni ve göndermeleri ile alakalı olmalı bu. Ne kastediyorum, buna geçmeden evvel; özet geçerek orijinal metni bir inceleyelim:
Yeraltından Notlar'ın yazıldığı tarih 1864... Roman, o dönemde toplumcu eylemcilerin başucu romanı olan, Lenin'in yıllar yıllar sonra öve öve bitiremediği Çernişevski'nin 'Nasıl Yapmalı?' adlı kitabından bir yıl sonra -iki bölüm şeklinde Çağ dergisinde yayımlandı. Bir çok eleştirmen, Yeraltından Notlar'ın 'Nasıl Yapmalı?'ya edebi bir cevap niteliği taşıdığına inanır. Çünkü Dostoyevski, Yeraltından Notlar'da 'Nasıl Yapmalı?'daki iyimser havayı dağıtmış -insanın içindeki insanı anlatarak Çernişevski'nin 'rasyonel egoist' kavramına açıkça saldırmıştır. Bunun haricinde, mesela omuz atma sahnesi ile hayat kadını Liza direkt 'Nasıl Yapmalı?'dan alınmış ve parodileştirilmiştir.
Dostoyevski, romanın ilk bölümünde 1860'ların toplumcu eylemcilerini (rasyonel egoistleri), anti- kahramanının geçmişini aktardığı ikinci bölümünde ise 1840'ların -batı özentisi- romantik liberallerini tefe koyar. 'Nasıl Yapmalı?'dan parodileştirerek aktardığı hayat kadını Liza sahnesi, aynı zamanda 1840'ların liberallerinin sık kullandığı bir metafordur: Kendilerini kötü yoldan dönmüş hayat kadınlarına benzetirler. Bir taşla iki kuş...
Peki Dostoyevski tüm bunlardan nasıl bir sonuca varmıştır, bakalım: "Romanın ilk bölümü Çağ dergisinde yayımlandığında, Dostoyevski ağabeyine yazdığı bir mektupta onuncu alt bölümün -yani kitabın özünün ifade edildiği en önemli kısım- sansür engeline takıldığından şikayet eder ve şöyle der: Nerede herşeyden şikayet ettiysem, sırf biçim gerektirdiği için küfrettiysem, hepsine göz yumdular; ama tüm anlattıklarımdan inanmanın ve İsa'nın gerekli olduğu fikrini çıkardığımda beni susturdular!"*
TUTUNAMAYAN HİKAYESİ DEĞİL
Bütün bunların ötesinde, romanın birinci katmanında, yalnız ve obsesif bir 'yeraltı adamı' karşılar bizi. Bu 'yeraltı adamı' sanki bir fare deliğine çekilmiş ve bize oradan -bilincimizin çook çok derinliklerinden- seslenmektedir. Fakat bu şekilde kestirip atamayız: Bizdeki karşılığı 'tutunamayan' olan ifade şekli oldukça yetersiz kalır ve indirgemeci bir okuma olur. Ayrıca, "varoluşçuluğun habercisi" ya da "Meursault'un atası" gibi yorumların sırrını da anlamak mümkün değil. Aksine, bu isimsiz antikahraman iki dönemde de (romantik 1840'lar ve rasyonel 1860'lar) modaya uymuş (çok kitap okumaktadır) ve neredeyse -bir obsesife yaraşır şekilde- sonuna kadar da gitmiştir. Fakat, "birinci bölümdeki akılcı bireyin derin anlayışı, ikinci bölümdeki romantik bireyin duygusal dürtüleri gibi felakete ve beklenmedik bir güldürüye yol açar."**
Zeki Demirkubuz'un "Yeraltı" uyarlaması, romanı, bu indirgemeci okumanın kurbanı yapmış -Demirkubuz, filmini, bir tutunamayan hikayesinden öteye taşıyamamıştı. Tabii ki de bu yorumun bir benzerini sahnede görmek beni hayal kırıklığına uğratacaktı. Dolayısıyla Seyyar Sahne'nin Yeraltından Notlar uyarlamasına -uyarlama filmlerin / oyunların, illa uyarlandıkları metnin ruhunu taşıması gerektiğine inanmama rağmen- en azından orijinal metindeki göndermelerin yeniden yorumlanması beklentisi ile gittim.
YERALTI UYARLAMARINDAN NE BEKLEMELİYİZ
Bütün bunlardan "Ne yani? 2000'lerin İstanbul'unda Çernişevski'nin 'Nasıl Yapmalı?'sına mı cevap verilecek?' gibi bir soru ortaya çıkabilir. Çıkmasın. Çünkü, sadece, altmetnin de yeniden yorumlanmasından ve göndermelerin güncellenmesinden bahsediyorum. "Rus kemalizmine" neredeyse bir reddiye ve materyalizmin getireceği çöküşe karşı bir uyarı olan Yeraltından Notlar'ın(bu da benim indirgemeci yorumum) Türkiye versiyonunda / uyarlamasında "Türk kemalizmine / aydınlanmacılığına / kültürel iktidarına" bir saldırı niteliği taşımasını bekliyorum, hepsi bu.
Bu açıdan, Seyyar Sahne'nin Yeraltından Notlar'ı beni hayal kırıklığına uğrattı. Mesela, orijinal metindeki "aydın / akılcı birey" eleştirileri, oyunda "normal insan" eleştirilerine, ikinci bölümdeki "batıcı / liberal" eleştirileri de salt "şımarık" eleştirilerine dönüştürülmüş. Artı: Yeraltı adamı neden yeraltında; cevap oldukça havada kalıyor. Daha ilk an'dan "Ben hasta bir adamım..."daki meydan okumanın vurgu değişiklikleri ile "acıma bekleyen bir adamın acziyetine" dönüştüğünü görüyoruz.
Fakat bütün bunlara rağmen performansı bittikten sonra Nadir Sarıbacak'ı ayakta alkışlamaktan kendimi alamadım. Çünkü oyuncunun bu yetersiz metne bile nasıl can verdiğini, Dostoyevski'deki klasik ikiliği ve kahramanın gelgitleri ile obsesyonunu nasıl ustaca yansıttığını gördüm. Oyunu gözümü kırpmadan ve koca iki saatin nasıl geçtiğini anlayamadan seyrettim. Sarıbacak; hikayeyi kimi zaman anlattı, kimi zaman da canlandırdı. Bu iki aktarış şekli arasında (hem anlatan hem de anlatılan) sezdirmeden gitti geldi. Üstelik sadece "isimsiz anti kahramanı" da değil; ikinci bölümdeki şımarık arkadaşları ile Liza'yı da canlandırdı.
Yeraltından Notlar'ın Şubat ayı içersinde üç gösterimi yapılacak: 6 ve 7 Şubat'ta Sahne Pulcherie, 19 Şubat'ta da 1001Sanat'ta.
*,**: Richard Pevear - Yeraltndan Notlar Üzerine