Kekeç, 'Özkök'ün söyledikleri bir bakıma doğru ama burada örneği veren insanda bir problem var. Sen uçların arasında sıkıştırıldık bu iki dile mahkum muyuz diye sorma hakkına sahip misiniz? Aynı mantıktan yola çıkarsak biz de şu soruyu sorma hakkına sahibiz. Biz Ertuğrul Özkök ve Mehmet Yakup Yılmaz'ın dilinin arasında sıkışmaya mahkum muyuz diyebiliriz.
'Vay Şerefsiz' diye manşet atmış adamın buna hakkı yok
Ben de o zaman bu soruyu soruyorum. Sen ötekinin dilinden üslübundan yakınıyosun ama 'Vay Şerefsiz' diye manşet atıyorsun. Manşette hedef gösterdiğin insan çok sevdiği ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış. Ülkesinden ayrı kaldığı dönemde rahatsızlanmış, hastalanmış ve ölmüş. Sen o insanın ölümüne neden olmuşsun. Sen '411 el kaosa kalktı' diye manşet atmışsın, irade-i milliye'yi gasp eden o odağı servis etmişsin gasp suçunu işlemişsin. Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili eleştiri bile sayılmayacak. sadece Mustafa Kemal'in durumu sorgulanabilir diyen ama bunu kendine göre bir üslup ile anlatmaya çalışan Atilla Yayla'yı hedef göstermişsin. Hedef göstermek senin alışkanlıkların arasında var bu bize çok da şaşırtıcı gelmiyor. O yakındığın üslupla adamla dalga geçmişsin Keşanlı Galileo demişsin. Atilla Yayla'ya taktığı lakap bu. Ama kendisi bir yazısında insanlara lakap takan bu şerefsiz alışkanlıkla ödeşelim diye yazı yazıyosun ama bir taraftan lakap takıyosun. Burada Atailla Yayla'yı mı aşağılıyosun, Keşan ilçesini mi aşağılıyosun, Galileo'yu mu aşağılıyosun? Sen zaten şikayet ettiğin bu üslubu fazlasıyla sergileyen bir insansın.. Senin Şamil Tayyar ve Emin Çölaşan'ın uslubundan yakınma hakkın yok. Sen bir kere yaptıklarının hesabını ver, onların diyetini öde.