Arakan bölgesinde yaşayan Müslümanlara karşı Budistlerin yaklaşık 100 yıldır süren sistematik saldırıları var. Yakın zamana kadar cunta yönetimi sürüyordu fakat bugün de orada yaşananlara dair büyük bir karartma var. Kaçabilen Arakanlılar’dan edindiklerimize göre etnik temizlikten haberdarız. Bölge kapalı bir bölge şuan ve bu yüzden hiçbir şey resmi olarak teyit edilebilmiş değil. Myanmar’da 4 milyon civarında Müslüman yaşıyor ve bunlar belirli aralıklarla göçe zorlanıyor öldürülüyor ve amaç bölgenin Budistleştirilmesi. Çok kültürlü ve barışçıl bir biçimde yaşatılabilmesi açısından zor bir bölge. Azınlık Müslümanlar üzerinde büyük bir baskının katliamın tecavüzlerin Müslüman görünürlülüğünün yok edilmesi üzerinden kendini gösteren bir sorunsal var. Maalesef Müslüman ülkeler yeterince duyarlılık göstermiyorlar. Birleşmiş Milletler yardım etmiyor, Bangladeş hükümeti zaten fakir ve kabul etmiyor ve 300 bin insan ilkel koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Orada yaşanan dramla ilgili Türkiye’nin ve İslam ülkelerinin devreye girmesi gerekiyor. Türkiye elçilik açtı kısmi rahatlama oldu ama hala orası basına kapalı, denetime açık değil ve orada olan şey Myanmar hükümetinin vicdanı ile alakalı bir süreç.
Myanmar’ın Arakan bölgesinde yaşayan Müslümanların en büyük sorunu 82 yılında çıkarılan vatandaşlık kanunu ile vatansız ilan edilmeleridir. Türkiye’de çok az Arkanlı var ve Türkiye BM mülteciler sözleşmesi gereğince doğudan gelenlere mültecilik statüsü vermiyor. Bu Türkiye için ayıp bir durumdur. Yapılması gereken BM güvenlik konseyinin Irak yada Afganistan’da olduğu gibi bir karar alarak oraya müdahale etmesi lazım. Öncelikle bu insanlara vatandaşlık hakkı verilmeli. İkincisi gözetim altında güvenle vatanlarında yaşanmalarının sağlanması gerekiyor. Myanmar hükümeti ırkçılık yapmaktadır ve BM nin bu duruma son vermesi gerekiyor. Myanmarlı sığınmacılara da ciddi anlamda destek verilmelidir.
MAZLUMDER'in bir sloganı vardır. Kim olursa olsun mazlumdan yana zalime karşıdır. Dolayısıyla biz kimlikle ilgilenmiyoruz. Mazluma karşı kimliği açısından körüz. Her kimlik mensubunun kapısını çalabileceği bir kuruluştur. MAZLUMDER kurumsal olarak Diyanet işleri başkanına karşı.
Biz mağdurla acılarla aramızdaki mesafeyi hep belirli bir açıdan korumaktayız. Hiç bir şekilde acı yarıştırmayız.
BAŞBAKAN: AÇLIK GREVİ YOK, ŞOV VAR
Cezaevlerine bizim doğrudan avukatlarımızın girmesi mümkün değil ama durumu takip ediyoruz. Yaklaşık 700 civarında insan açlık grevinde. Yaşadıkları süreci biliyoruz. Ölüm orucu açlık grevinden farklıdır ama alınan sınırlı gıdalar onların yiyip içip yan gelip yattıkları anlamını taşımaz. Kalıcı hasarlar oluşursa Türkiye çok daha vahim bir tabloyla karşılaşır. Dolayısıyla insanların inatla eylemlerini sertleştirecek açıklamalarda bulunulmasını politik olarak doğru bulmuyorum.
MAZLUMDER’in vizyonunda kurulduğu bugüne hiçbir değişiklik yoktur. Biz diyoruz ki insanların meşru ve doğal haklarını elde etmek için kendi canlarını pazarlık konusu yapmayacakları bir siyasal sisteme ihtiyacımız var. Taleplerden 3ü temel insan haklarıdır. İnsanlar anadilde eğitim de savunma da yaparlar. Siyaset bunu temin etmelidir. Bu garantiyi kurması gerekir. Türkiye aksini söylerse kendi hukukunu çiğner. Bunları karşılamıyor olmak siyaset kurumunun ayıbıdır. Ya da insanların bu talepler için canlarını pazarlık konusu yapmaları da siyaset kurumunun ayıbıdır. Öcalan ile ilgili ise bir hüküm verilmiştir. Doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir. Bu hükmün infazı yürütmenin konusu yani siyasetin konusudur. Yani açlık grevindeki insanların 4 talebinden 3ü meşrudur derhal karşılanmalıdır, pazarlık konusu yapmak ayıptır. Öcalan’ın infaz koşulları ile ilgili konu ise siyasetin konusudur, siyasetçiler kendi aralarında bunu konuşsunlar.
Ben kendim açlık grevi yapmadan başkalarına açlık grevi yapın demezdim. Kendi iradeleriyle açlık grevine gittiklerine dayanarak burada kendi iradesi olduğu müddetçe ona müdahale edilmemesi gerekir. Ama bilincini kaybederse kişi müdahale edilebilir.
“28 ŞUBAT KARARLARI İPTAL EDİLSİN”
Yargıyı talimatla işletirseniz, bu adil yargılanma şartının yerine gelmediği bir yargılanma sürecidir. Eğer böyle bir durum varsa da o yargılama yok hükmündedir. Dolayısıyla 28 şubat yargılanmalarının hepsi adil olmadıkları için yok hükmündedir. Biz MAZLUMDER olarak 28 Şubat kararları yok hükmünde olsun şeklinde bir karar çıkartılması için Meclise sunmak üzere 100 e yakın imza topladık.
MAVİ MARMARA DAVASI
Birçok arkadaşımızın yaralanmasına vurulmasına şahit olduk. Bu davada eksik taraf var. İsrail’de kabine dışında bir de savaş kabinesi var. Savaş kabinesini dahil eden bir iddianame hazırlanmadı. Suç tek tarafa yüklendi. Askerleri bu suçu işletmeye sevk eden o siyasi iradedir aslında.
YASAKLI CUMHURİYET KUTLAMALARI
Gösteri ve ifade özgürlüğü nasıl engellenebilir? Törenler ve ritüellerin devletin belirlediği koşullarda olacağı tipinde bir dayatma nasıl yapılabilir? Buna kesinlikle hakları yoktu. Kimse ben devletin sahibiyim istediğimi yaparım diyemez.