Akşam Gazetesi Kültür Sanat Editörü Bedir Acar, rafine bir dil, çarpıcı hayal gücü ile gerçeğin bin bir yüzünü ironik ve fantastik bir kurguyla gözler önüne sermesi ve yeni gerçekleri yeni anlatım biçimleriyle ifade etmesi nedeniyle Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü'ne layık görülen Naime Erkovan ile Necip Fazıl'ın kuşaklar boyu süren etkisi üzerine konuştu.
Necip Fazıl'ın eserlerinde yer alan, unutamadığınız bir an, sahne var mı?
Sanırım liseyi bitirdikten sonra O ve Ben eserini ilk kez okumuştum. Öylesine canlı sahneler kalmıştır ki bende, hâlâ top oynayan çocuklar görsem, Necip Fazıl'ın kenarda durup ağabeyi ve arkadaşlarını oynarken izleyen o küçük ve mahzun kız kardeşini görürüm. Kısa bir ömür biçilmiş olan ve elinde elmasıyla duran küçük kızı, Necip Fazıl adını duyduğumda hatırlarım daima. Özgüven ve zekâsının gururunu bakışlarında dahi taşıyan adamın, bir vapur yolculuğundan sonra fani apoletlerinden feragat edip ebedî yola talip olan bir çilekeşe dönüşmesini görürüm her fotoğrafına denk geldikçe. Nefis ve iman, dünya ve öteler arasında çokça yara alan ama düşmeyen bir kahraman görmekle yaşı ilerledikçe bir yandan artan ulvi öfkesini diğer yandan sesine yerleşen hüznü işitirim sesini her duyduğumda. Bunların ötesinde Necip Fazıl benim için bir çağ, tarihî bir şahit, 80'li yıllara kadar ümmetin bu topraklarda verdiği varlık ve izzet mücadelesidir.
Necip Fazıl'ı başkalarından ayıran en temel özellikleri nedir sizce?
Her insanın yolu ve imtihanı elbette eşsiz ancak sorgulayan ve başkaldıran insanın imtihanı daha çileli oluyor. Necip Fazıl, toplum hayatını fazlasıyla etkileyen yasakların ve katı kuralların hüküm sürdüğü bir dönemde hem davasını yürüttü hem de kendi nefsiyle mücadelesini sürdürdü. İnsan bunlardan tek bir tanesi için bile müthiş bir güce ihtiyaç duyarken o iki ayrı yatakta akmaya çalışan bir nehir hâline geldi. Gün oldu coştu, gün oldu sakince aktı, gün oldu yatağından taşıp etrafını suya gark etti. Ve nihayet mücadelesi ve çilesi bitince yolun bir yerinde nehir ikilikten kurtulup tek bir yatakta birleşti. Huzur bulacağı ummana boyun eğen ve iman eden bir ruhla tamamlanmış olarak kavuştu. Her iman eden, böylesi bir çileyle karşılaşsa çok az kişi belki de davayı göze alır. Yalnızca Necip Fazıl gibi müstesna kalpler göğüsleyebilir böylesi bir çileyi.
Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hem fikir hem de edebî sahada etkin bir rol oynamış böylesi güçlü bir isim adına ödül verilmesinden daha adil bir davranış olamazdı. Şiirden polisiyeye, denemeden tiyatroya, hikâyeden romana kadar edebiyatın birçok alanında sanatını ortaya koymuş olması, takdire şayan. Fakat tek bir şeyin eksikliğini duyarım hep. O da eser verdiği her kategori için bir ödül verilmeyişidir. Gerçekleştirilebilse Necip Fazıl'ın ne kadar velut bir yazar olduğunu bu yolla genç nesillere daha iyi gösterebiliriz kanaatindeyim.
Ödülün size tevdi edilmesi hakkında neler söylersiniz?
Yıllardır sanatımı, dolayısıyla işçiliği hayatımın merkezine aldım. Onu daha iyi nasıl icra edebilir, kelimelerimi daha etkili nasıl kullanabilirim diye düşündüm yalnızca. Değerli jüri üyelerinin sessiz ama kararlı bir şekilde sürdürdüğüm işimi takdir etmiş olmaları bu anlamda kıymetli benim için. Dilerim üstadın dava bilincinin ve onun adına tevdi edilen ödülün güzel gölgesi düşer daima sanatıma.