Yaklaþýk otuz yýldýr minyatür, resim ve sinema alanýnda çok deðerli iþlere imza atan bir sanatçý Reza Hemmatirad. Ýran kökenli ama Türkiye sevgisi nüfus kaðýdýnda T.C. yazan pek çoðunu cebinden çýkarýr. Ýstanbul Tasarým Merkezi, Klasik Sanatlar Merkezi ve Muhibbi Sanat’ta dersler veren Hemmatirad, usta-çýrak iliþkisine samimiyetle inanýyor. Çocukluk hayali olan sinema ateþi hiç sönmemiþ içinde. Mustafa Kutlu’nun tek çocuk hikâyesi Yýldýz Tozu’nu senaryolaþtýran ve 12 yýldýr yapýmcý bekleyen Hemmatirad’la muhabbet etmek deryaya dalmak gibi. Ýþte o sohbetin satýr baþlarý...
Minyatür ve resim arasýnda nasýl bir iliþki kurdunuz? Birbiriyle çatýþmýyorlar mý?
Aksine birbirini besliyorlar. Çünkü Batýlýlar da bizimkilerden beslenmiþ. Biz biliyoruz ki Fovistler, Expresyonistler, Empresyonistler bizim minyatür eserlerimizden etkilenmiþler. Minyatür de yanlýþ bir adlandýrma. Doðrusu Nakkaþidir. Nakkaþinin karþýlýðý da resim yapmak demektir. Lautrec, Gauguin, Van Gogh gibi adamlar bizim eski resimlerimizi Herat ekolü, Þiraz ekolü, Tebriz ekolünü, Japon ve Ortadoðu minyatürlerini müzelerden, eski kitaplardan bulup tarama dediðimiz tekniklerle yapýlan o minik minik yüzleri, rengarenk o degradeleri, tonlamalarý görüyorlar. Oradan yola çýkýp yeni renk teorileri ortaya koyuyorlar.
KÖKSÜZ AÐAÇ OLUR MU?
Sahip olduðumuz cevherin farkýnda deðiliz. Kopukluk yaþadýðýmýz için Batý sanayi devrimiyle birlikte bunlarý alýp götürdü. I. Dünya Savaþý’ndan sonra da ciddi bir etkileþim oldu Doðu ve Batý sanatý özelinde. Ama bizde sanatlar ikiye bölünmüþ. Halbuki ben kurslarýmda bütün batý sanatý müfredatýný çalýþtýrýyorum, temel sanat derslerini ortak veriyorum. Görseldeki bakýþ açýsýnýn temeli saðlam olmak zorunda. Gerisi teknik zaten.
Genel anlamda Güzel sanatlar eðitimi veriyorsunuz yani...
Kesinlikle. Güzel sanatlar eðitiminin de üzerine çýkýyorum. Ýlk ders günümde hep söylediðim bir þey var. Diyorum ki sizden bana, benden size bir hak var. Ben hakkýmý tek bir þartla helal ederim. O da benden öðrendiklerinizi baþkalarýna öðretirseniz. Görüyorum ki klasik sanatlarda hocalar bir þey öðretmiyorlar. Çünkü bir tahtlarý var, sarsýlmasýn istiyorlar.
Gelenek neden önemli?
Gelenek köklerimizdir. Köksüz aðaç olur mu? Kökleri en derinde olan aðaçlar ulu çýnarlardýr. Bizim o kadar derin köklerimiz var ama dallarý, gövdeleri o kadar baltalamýþ ve kesmiþiz ki kökler topraðýn altýnda kalmýþ, görmüyoruz. Arada bir filizleniyor, onu da kimi yobazlýk, kimi batýcýlýk, kimi doðuculuk diye kesip yamuk yumuk bir þey yapmýþýz. Halbuki kendi haline býrakýp, korusak yepyeni bir ulu aðaç büyüyecek.
Doðu’nun sanata bakýþýnda Batý’dan farklý olan nedir?
Derslerimin ilk gününde tahtaya kalemin ucuyla bir nokta koyarým. Bu nedir diye sorarým. Teknik anlatýmý kalemin ucunun kaðýdýn üzerine býraktýðý iz. Ama bu ayný zamanda baþlangýçtýr, sonuçtur, küçücük bir dünyadýr. Her þey olabilir. Batý dünyasý ise bir nokta baþlangýç, bir nokta sondur diyor. Geldik gidiyoruz. Aradaki ahlaki deðerleri sorgulamýyor. Biz ise geldiðimiz noktaya geri dönüyoruz diyoruz. Biz bir çemberin içinde yaþýyoruz. O çemberin ortasýnda bir merkeziyet var. Merkezdeki o nokta bizim için Allah’týr. Bizim doðudan baktýðýmýz felsefe böyle. Batý’da görsel sanatlar Yunan mitolojisine dayalýdýr. Dolayýsýyla her þey insanlaþtýrýlmýþ ve derinlik yok. Doðudan bakýþ daha kapsayýcý. Biz çok þey arýyoruz. Batý’da da arayanlar var. Onlar da filozoflarýdýr ve safsata yapmaya baþlýyorlar. Adam bütün hayatýný vermiþ bir yere kadar gelmiþ, ölmüþ hâlâ bir neticeye varamamýþ. Bizde Bektaþi diyor ki “Teslim ol kurtul babacým”. Çünkü biz bir zarfýn içerisindeyiz. Bedenimiz bir zarf. Ancak ölüp bu zarftan kurtulduðumuzda idrakimiz geniþleyecek ve bazý þeyleri anlayabileceðiz. Doðu’da olup Batý’da olmayan þey teslimiyet.
Çok yönlü bir sanatçýsýnýz. Sinema yaptýðýnýz tüm bu iþlerin neresinde duruyor?
Minyatür, fotoðraf ve benzeri þeyleri profesyonel olarak yapýyorum. Bunlarýn hepsini yaptýðým için þaþýrýyorlar ama aldýðým eðitim bunu gerektiriyor. Türkiye’de güzel sanatlar fakültelerinde böyle bir eðitim olmadýðý için insanlara garip geliyor. Burada mimar ya da endüstriyel tasarým yapan gençlerimizi görüyorum. ‘Çizebiliyor musun’ diyorum. Çoðu ‘hayýr’ diyor. ‘Niye, nasýl yapacaksýn bu iþi?’ dediðimde ‘Autocat var abi’ diyorlar. Ama teknolojinin aklý yok, kendi kendine yapmýyor. Siz ona direktif vermediðinizde yapamaz. Sinemaya gelince... O benim ana hayalim. Sekiz, dokuz yaþýmdayken yönetmen olacaðým demiþtim. Hâlâ o rüyamýn peþindeyim. Hiçbir zaman kendi filmimi çekecek param olmadýðýndan öyle bir risk alamadým.
Hayalinizdeki proje Yýldýz tozu ne aþamada?
Figen Yaman Coþar çok iyidir çocuk edebiyatýnda. Yazdýðým senaryoyu ona verdim, ‘Ýstediðini yap sonra senin elinden alýp ben istediðimi yaparým’ dedim. Çok karakter koyduk çok karakter çýkardýk. 2009 gibi çok temiz bir hale geldi. O günden beri yatýrýmcý bekliyoruz. Mustafa hocamýn bu filmi görmesini çok istiyorum. TRT üç sene bekletti, yapmadý. Geçen sene Kültür Bakanlýðý’na verdim. Oradan da destek çýkmadý. Bakanlýðýn özgün eserlere destek vermesi lâzým. Ticari tabanlý eserlere destek vermesi biraz abes.
Sinema ve dizilerde görsel tasarýmlar yapýyorsunuz. Sanat yönetmenliðinden farký nedir?
Türkiye’de sanat yönetmeni dekoratör olarak algýlanýr. Benim yaptýðým iþin Türkiye sinemasýnda adý konulmuyor. Production Designer veya Conceptual Artist deniliyor. Ancak bunlarýn hiçbirisi burada kullanýlmýyor. Gerek duymuyorlar. Production Designer bir senaryonun bütçeye göre nasýl en yüksek kalitede görselleþtirebileceðini tasarlayan kiþidir. Karakter tasarýmýndan kostüme, makyajdan dekor tasarýmýna, filmin konseptine ve rengine kadar her þeyi belirleyip bir kitapçýk hazýrlýyorsunuz. Bu set ekibi için kýlavuz oluyor. Son olarak Deliler filminin production designerlýðýný yaptým. Filmin yapýmcýsý Cemil Bey çok genç Azeri bir iþ adamý. Gerçekten büyük iyi niyetlerle Türkiye’ye geldi. “Türkiye’de Hollywood ayarýnda film yapmak istiyorum” dedi. Kendim ve ekibim adýna ona çok teþekkür etmek istiyorum. Allah emeklerini zayi etmesin.
Bizde ne kadar uygulanabiliyor bahsettiðiniz yöntem?
Sinema bir sanayidir ve burada hata yapma payýnýz yok. Her þeyi masa baþýndayken çok düzgün çözmeniz lâzým. Bizde ‘kervan yolda dizilir’ denilir. Senede 100 küsur dizi yapýlýyor, ABD’den sonra dizi ihracýnda dünyada ikinci sýradayýz. Ama artýk 5-6 diziyi satýyoruz. Sebebi bu profesyonellikten uzak yaklaþýmlar. Dünyadaki örneklerine baktýðýnýzda Production Designer projenin baþýndan sonuna kadar gidiyor ve dünya sinemasýnda baþarýlý bir iþ çýkmasýnda en önemli etkenlerden biridir bu alan. Türkiye’de bu alanda çalýþanlarý kullanmýyorlar. Kullandýklarý zaman da gereðini yerine getirmiyorlar.
Bu direncin nedeni nedir?
Biri gelip bilerek bir þey söylediði zaman yönetmenler bunu müdahale olarak algýlýyorlar. Ama iyi bir yönetmen sorun etmez. Ben Osman Sýnav’la altý yýl çalýþtým. Ondan çok þey öðrendim ama her konuda da bana danýþýrdý. Osman Sýnav’dan daha mý tecrübeliler?
“Sahip olduðumuz cevherin farkýnda deðiliz. Kopukluk yaþadýðýmýz için Batý sanayi devrimiyle birlikte bunlarý alýp götürdü.”
SÝNEMACILAR GÖRSEL ÝLE OYNUYOR
Mustafa Kutlu’nun hikayeleri çok insancýldýr. Bu da kendi karakterinden kaynaklanýyor. Çok temiz bir adamdýr. Temiz yazar ve çok duru anlatýr. O duruluk ne yazýk ki sinemada kaybolmuþ gitmiþ. hiçbir projede o duruluðu bulamýyorsunuz. Baðýmsýz sinema dediðimiz Nuri Bilge Ceylan gibi hocalarýmýz bile hâlâ o duruluðu yakalamýþ deðil. Görsel ile oynuyorlar. Çok güzel görseller yakalýyorlar. Ama kafalarý çok karýþýk. Ýran sinemasýndaki o duruluk yok.
Kutlu’nun Yýldýz Tozu hikâyesini çekecektiniz...
Evet, 12 yýl oldu Mustafa Kutlu hocamýz o projeyi bana verdi. Çok yönetmen istedi bu hikâyeyi, vermedi kimseye. ‘Gidin Reza ile helalleþin’ dedi. Tek kuruþ istemedi, bir sözleþme de imzalamadýk. Ama benim gerçekten ne kadar inandýðýmý gördü.