Bursa’da küçük kıyamet
ABONE OL

Nice sultanları, şehzadeleri, âlimleri bağrında saklayan kadim şehir Bursa, 1855 yılının Mart ve Nisan aylarında büyük bir felaket yaşadı. Mart ayının ilk çarşambası şehir fırtınanın etkisi altındaydı. O gün bardaktan boşanırcasına sağanak yağmurun yağdığını, yıldırımların düştüğünü, rüzgârın her yeri kasıp kavurduğunu mahalli meclisin hazırladığı mazbatadan anlıyoruz. Fırtına sürerken Bursa ahalisi yer altından top sesine benzer bir gürültü ile birlikte çok şiddetli bir sarsıntı ile karşı karşıya kaldı. Uzun süren deprem, şehirde neredeyse her yapıya zarar vermiş, çok sayıda insan hayatını kaybetmişti. Dağlık bölgelerden kopan kaya parçaları bir ipek imalathanesini yok etmiş, çıkan yangınlarda onlarca ev küle dönmüştü. Neyse ki hisariçinde çok büyük bir yıkım yaşanmamıştı. Burada enkaz altından birçok insan yaralı bir biçimde kurtarıldı. Tekrar bir depreme yakalanmak istemeyen halk panik içinde kırlara, bahçelere ve çadırlara sığınmak zorunda kaldı. Bu felaketten ne yazık ki tarihi eserler de nasibini aldı. Sultan Osman ve Orhan’ın Tophane’de bulunan türbesi çok ağır tahribata uğrarken Orhan Gazi Camii’nin minaresi şerefesine kadar yıkılmış, alt tarafı tahrip olmuş, etrafındaki yapılar da yıkılmıştı. 1855 depreminden zarar gören eserlerden biri de Ulu Camii idi. Caminin iki minaresi şerefesinden yıkılmış, yedi kubbesi de hasara uğramıştı. Bunun dışında birçok cami, kilise, medrese, hamam, imarethane vs. yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. Keçecizade Fuat Paşa, bu deprem ve akabinde meydana gelen ağır yıkımlardan sonra “Osmanlı tarihinin dibacesi (başlangıcı) zayi oldu” diyerek üzüntüsünü dile getirmişti.

İngilizler depremi daha önce öğrenmişti

Bir süre sonra artçı depremler azaldı ve halk ilk günlerde yaşadığı korku ve şaşkınlığı üzerinden attı. Tekrar evine ve işine dönen Bursa ahalisi, bu büyük depremin yaralarını tam da yavaş yavaş sarmaya başlamışken ikinci bir felaketi yaşayacağından elbette habersizdi. 12 Nisan1855 Perşembe akşamı bu kadim şehir, sanki bir ay önce hiç sallanmamış gibi büyük bir sarsıntıyla bir kez daha karşı karşıya kaldı. İkinci kez meydana gelen deprem daha evvel ağır hasar görmüş yapıların neredeyse hepsinin yıkılmasına neden oldu. Ayrıca Kayahan Çarşısı’nın birkaç yerinde çıkan yangın rüzgarın da etkisiyle söndürülememiş, toplam binden fazla ev ve dükkan yanmıştı. Artçı depremlerin arkasının kesilmemesi nedeniyle hasar gören yerlerin tespitine cesaret edilememiş, dolayısıyla zelzele haberi Bâb-ı Âli’ye geç ulaşmıştı. Cevdet Paşa, deprem haberini İstanbul’dan önce alan o yıllardaki müttefikimiz İngilizlerin, Bursa’ya iki gemi dolusu ekmek götürdüğünü, yaşanan bu durumdan da kendilerinin çok utandığını söylüyor. Depremden birkaç gün sonra Bursa’nın tamamen yok olacağına dair çıkan asılsız şayialar da kendi derdiyle baş başa kalan ahaliye tarif edilemez bir korku yaşatmıştı. Bursa halkı söylentilerin asılsızlığı ve İstanbul’dan geç de olsa gelen yardımlar ile ancak bir ay sonra gündelik yaşamına dönebilmiş, lakin şehrin yaralarını sarmak epey bir vakit almıştı.