Dönem filmleri oyunculuğu besliyor
ABONE OL

Sinemamızın dönem filmleriyle ilgili özgüveni artmaya başladı. Artık hem teknik hem içerik anlamda çıtayı yükselten yapımlara her geçen gün yenileri ekleniyor. Bunlardan biri de Mahsusa. Bir süre önce çekimlerine başlanan film yüz yıl öncesinden bugüne uzanan bir Osmanlı polisiyesi. Filmin genç oyuncusu Barış Ordu’yla hem filmi, hem de kurtlar sofrasına dönen sektörde varolma hikâyesini konuştuk.

Yakın zamanda Mahsusa adlı bir filmde rol aldınız. Nasıl bir hikâye biraz söz edebilir misiniz?

Çanakkale savaşında gönüllü asker olan, 14 yaşındaki Ali Reşat cepheye katılır ve bombacı olur. Ali Reşat’ın namı, İngiliz ve Avustralya gazetelerine manşet olur. Bu namından sonra Osmanlı gizli servisi Mahsusa’nın dikkatini çeker ve teşkilatın önemli kadın ajanlarından Mebruke Hanım’ın önermesiyle teşkilata katılır. Fransızların elinde olan mühürlü kriptoyu gizlice almak üzere Şam’a gönderilir. Filmde amansız bir mücadelenin, derin ve duygusal bir aşkla buluştuğunu söyleyebilirim. 

Dönem filmleri ‘oyunculuk’ açısından nasıl bir imkân sağlıyor, zorlayıcı yanları var mı? 

Oyunculuğu geliştirme konusunda bulunmaz bir fırsat dönem filmleri. Çünkü kültürel ve fiziksel olarak insanı besliyor; mesela bu filmin geçtiği zaman dilimi 1908 ve 2008 yılları. Karakterin vasfı ve statüsünü bir yana bırakırsak 1908 yılında normal bir vatandaşın yürüyüşü, davranışı, tepkileri bile çok farklı. Bunlar için özel dersler ve eğitimler alıyoruz şu an. Dövüş ve silah eğitimleri aynı zamanda, bunlar genç yaşımda oyunculuğum için büyük bir artı diyebilirim, çünkü bu gibi oyunculuk teknikleri ve gelişimi için insanlar özel kurslarda dersler almakta. 

Bizde hep polisiye olmadığından yakınılır. Bu bir de Osmanlı polisiyesi. Nasıl bir ekip var bu işin arkasında? 

Bu konuda öncelikle filmin yapımcısı, senaristi Mehmet Çetin’e ve projenin Cast direktörü Elif Ocaklı’ya teşekkür ediyorum. Mehmet beyin önceki projelerine bakarsak Hürkuş gibi büyük bir dönem filmini hayata geçirmişti ve aynı zamanda Börü ve Dağ filmlerinin efektlerini yapmıştı. 

Ülkemizde bu tarz projeleri pek göremiyoruz çünkü dizi formatında hızlı ve basit konular işlemeyi seviyoruz. Tabi yapımcıların da haklı olduğu durumlar var. Bu tür projeler için ciddi bir bütçe ve profesyonel bir ekipman lazım. 

Mahsusa, evet Osmanlı polisiyesi ve Hollywood standartlarında çekiliyor. Şu an beş ayrı film platosu ile 82 kişilik VFX efekt uzmanı, aksiyon dövüş, silah ve eğitim uzmanları bu işe emek veriyor. Bildiğim kadarıyla minimum 10 milyon gibi bir bütçesi var. Türkiye, Amerika ve Almanya’da çekimlerin bir kısmı bitti. Benim açımdan da oyunculuk kariyerimde dönüm noktası olacak bir iş diyebilirim.  

Filmin vizyonu ile ilgili bir takvim var mı? 

Yapım aşaması tamamlanmadı henüz. Daha çok görsel efekte dayalı bir proje olduğu için bir yandan bilgisayar üzerinde çalışmalar sürüyor. Oyuncu olarak silah ve dövüş teknik eğitimlerimiz devam etmekte. Kasım ayında filmin yüzde 70’i bitmiş olacak. 2019 Eylül ayında vizyona girmesi planlanıyor. 

Genç bir oyuncu için sinema sektörü nasıl görünüyor? 

Mesleğini kamera karşısında icra edeceksen ve bu sinema ise muhteşem iş demek. Çünkü 100 yıl sonra bile insanlar raflardan çıkartıp izleyecek seni. Bir oyuncu için tiyatrodan sonra olmazsa olmazlardan biri de sinemadır. Çok güzel bir söz var; dizide herkes, sinemada bazıları, tiyatroda sadece oyuncular oynar. Ama eskiye göre oyuncu adaylarının sayısı on binleri bulduğu için kaliteli işlerde yer almayı bırak, iş bulmak imkânsız hale geliyor. 

Dizi oyunculuğuna nasıl bakıyorsunuz, bir oyuncu için kaçınılmaz mı yoksa tercih midir sizce? 

Dizi oyunculuğuna sıcak bakmıyorum deyip kandırmayayım kendimi, eğer tuzun kuruysa tercih meselesi oluyor. Diğer türlü tabi ki kaçınılmaz bir durum. İstanbul’da yaşayıp hem sanat yapacaksın hem de kendini iş ve beden ile doyururken istemiyorum dizi dersen bu çok gerçekçi olmaz. Aslında işin özü oyunculuğunu icra ettiğin müddetçe dizi eşittir tanınmak şart. 

Tiyatro eğitimi alırken sinemada da oynamayı planlıyor muydunuz? 

Evet sinema ilk hedefimdi. Ne kadar şanslıyım ki ilk sinema filmim okul bittiği gibi geldi. Film Kültür Bakanlığı destekliydi ve 2011 yılında Altın Koza Film Festivali’ne seçildi. İki hafta boyunca sektörün çok özel ve değerli sanatçıları ile bir aradaydım. Derken devamı geldi. Şimdi de bir yandan Mahsusa devam ederken başka bir filmin çekimleri için de Ankara’ya gidip geliyorum. Yaşadıklarım aslında hayal ettiklerim. Tabi böyle iki satır gibi hızlı ve kolay gelişmedi durumlar, sektörde olanlar bu düzenin ne kadar acımasız olduğunu bilir. 

Tiyatroda neler yaptınız? 

Tiyatro bir oyuncunun mesleki olarak beynidir. Daha iyi düşünmesini, dinç ve dinamik olmasını sağlar. Tiyatroya profesyonel olarak 2011 yılında Gazanfer Özcan Tiyatrosu’na seçilip girmiştim. Bir çok özel tiyatroda çalıştım. En son geçen sezon Devlet Tiyatrosu’na girdim. Önümüzdeki sezon bir dizi projesi var. Aynı zamanda tiyatroyu da devam ettireceğim. Kendi yazdığım ve oynadığım kadına şiddeti konu alan Prusya’nın Mavisi diye bir oyunumuz var, Eylül Sahnesi’nde onu devam ettirmeyi düşünüyorum.