Gizemli İstanbul’un haritası
ABONE OL

İstanbul’u kazdıkça, toprak altından ayrı bir kent çıkıyor. Kimi zaman definecilerin açtığı tüneller kimi zaman metro ya da yol çalışmaları sırasında yeni sarnıçlar, üç imparatorluğa ait altyapılar ortaya çıkıyor. Arkeolog Dr. Kerim Altuğ’un yurtdışında da ses getiren doktora çalışması İstanbul’da Bizans Dönemi Sarnıçları ise Sultanahmet ve çevresindeki 158 sarnıcı ve onların yeraltındaki haritasını ortaya koydu. Hala gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen yüzlerce su sarnıcı, depo, kanal ve saray altyapıları hatta sadece sarnıçlar düşünüldüğünde bile, İstanbul’da toprağın 8-20 metre altında gizemli bir şehrin hala keşfedilmeyi beklediğini gösteriyor. Akademisyenler bu fikre temkinli yaklaşsa da bu yapıların temizlenerek tünellerle birleştirilmesi, yeraltındaki ayrı bir dünyanın kapılarını da açabilir.

KANALLARLA BAĞLANTILI

Tarihi Yarımada, üç tarafı Haliç ve Marmara Denizi ile çevrili olsa bile tarih boyunca tatlı su kaynağı açısından fakir bir topraktı ve Roma döneminden itibaren Belgrad ve Istırancalar’dan onlarca kilometre uzunluğunda su kemerleriyle şehre su taşındı. Gelen tatlı su, önce havuzlarda toplandı, sonra kanallarla sarnıçlara taşındı. Osmanlılar ‘Bekleyen su makbul değildir’ diyerek akan suyu tercih ederek yer üstündeki çeşme sistemine geçti. Son altı asırdır kullanılmasa da bu su kanalları, sarnıç ve su haznelerin büyük çoğunluğu yeraltındaki mevcudiyetini korudu. Antik dönemde 500 bin nüfusun bulunduğu şehirde neredeyse her evin altında bir sarnıç, mahzen veya altyapı bulunuyordu. Yani yer üstünde görülen kısmı kadar yeraltında da yapılaşma vardı.

İstanbul’daki sarnıçlar ve su yollarına ilişin yüzyıllardır sayısız araştırma yapıldı ve makale yazıldı. Ama ilk defa tüm sarnıç ve su hazneleri, sokak sokak belirlenerek bir haritası oluşturuldu. Dr. Kerim Altuğ’un İTÜ’de yaptığı doktora çalışmasında, Roma ve Bizans döneminde şehirde yapılan sarnıçları, tarihçeleri ve teknik özellikleriyle birlikte bir araya getirdi. Dr. Altuğ’un oluşturduğu haritadaki sarnıçların sadece bir kısmını tarihi yarımada üzerinde grafikle yerleştirmek istediğimizde, ortaya neredeyse bir yeraltı şehri çıktı. Sadece Topkapı Sarayı’nın altında ve çevresinde 43 tane irili ufaklı sarnıç ve su kanalı bulunuyor. Peki varlığı bilinen ve halen ayakta olan bu sarnıçlar birleştirilebilir mi? Dr. Altuğ “Bunlar zaten kanallarla birbirine bağlı” diyor ama işin turizm kısmını farklı uzmanlara sormak gerektiğini söylüyor. Sanat tarihçisi ve 25 yıldır turist rehberliği yapan Doç. Dr. Feridun Özgümüş ve Bizans Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice’ye bu fikri sorduğumuzda temkinli yaklaşıyorlar ama onlarla konuşurken öğreniyoruz ki sarnıçların yanı sıra Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait saray, kilise ve bina altyapılarından oluşan ve bazen yüzlerce metreye ulaşan yapılar zaten yeraltında bulunuyor.

SARAY’A KADAR GİDEBİLİR

Doç. Dr. Özgümüş anlatıyor: Sultanahmet ve çevresinde, daha toprak altında henüz varlığından haberdar olmadığımız sarnıçlar, hamamlar, saray, kilise kalıntıları, ayazmalar var. yeraltındaki yapıların büyük çoğunluğu toprakla dolmuş. Son yıllarda benim bulduğum çok sayıda sarnıç ve saray altyapısı var toprağın altında. Emin değilim ama tahmin ediyorum ki Roma dönemi Büyük Saray’ın altyapısı temizlendiğinde ucu Topkapı Sarayı’nın birinci avlusuna kadar ulaşabilir. Çünkü orada sarnıç ve su sistemleri var. Beyazıt tramvay durağının karşısında bir işhanı vardır. Altına indiğinizde, tahminimce Sultanahmet’e kadar ulaşan bir sistem var. Aradaki bağlantıları kimi zaman kopmuş. Sultanahmet’te yaşayan bir kent var, Anadolu’daki ören yerleri gibi arkeolojik kazı yapmak mümkün değil. Genellikle metro çalışmaları sırasında kurtarma kazısı yapılabiliyor. Burada su sarnıçları ve saray altyapılarının turizm için birleştirilmesine, yapıların korunabilmesi için çok sıcak bakmam.”

SU YOLCULARI  BU KANALLARA GIRERDI

İstanbul’un yeraltındaki gizemli dünyasına ve turizm hayatına katılması beklenen son yapılardan biri Şerefiye Sarnıcı. Yapının, M.S 428-443 tarihleri arasında İmparator II. Theodosius tarafından yaptırıldığı var sayılıyor. Yaklaşık 1565 yıllık yapı Constantinus ve Theodosius sarnıcı olarak da anılıyor. Sarnıçtaki sütunların ebatları 45x25 metre. Çatı 9 metre yüksekliğinde 32 adet mermer kolon tarafından destekleniyor. Restorasyon amacıyla, üzerinde bulunan eski Eminönü Belediyesi ek binası yıkılarak park yapıldı. Yerebatan ve Binbirdirek sarnıçları arasındaki bağlantı gibi bu sarnıcın da Binbirdirek Sarnıcı’na bağlantılı olduğu belirtiliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce restorasyonuna başlanılan Şerefiye’nin bir yıl içinde kültür merkezi şeklinde hizmete açılması bekleniyor.

ÜZERİNDE İMPARATORİÇE SARAYI MI VARDI?

Şerefiye’deki tüm sütunların bu yapı için yapıldığını, Yerebatan Sarnıcı’nda olduğu gibi Roma yapılarından devşirme sütunlar bulunmadığını belirten Dr. Kerim Altuğ, oluşturduğu sarnıç haritası ve ilgili makalesinde Şerefiye ve çevresine ilişkin şu bilgileri veriyor: “Şerefiye’den Beyazıt’a giderken Mese üzerindeki Kafar Han’da bulunan sarnıç, aynı hattı takip edince gene Mese üzerinde Tiyatro Caddesi’ne cephesi olan Yüceller İş Merkezi’ndeki altyapı, gene aynı paraleldki caddede bulunan Aydın Saray İş Hanı’nın altındaki Roma Dönemi kalıntıları, Antik Otel’deki altyapı ve son olarak Soğanağa Mahallesi’ndeki Star İş Hanı’nda bulunan altyapılar, hep aynı fonksiyon için yani üzerlerindeki forumlara ve binalar teras meydana getirmek için yapılmışlar”

Bölgedeki sarnıçları en iyi bilen isimlerden biri olan Doç. Dr. Feridun Özgümüş’ün, Şerefiye’ye ilişkin farklı bir tezi bulunuyor: “Şerefiye sarnıcı için bazıları İmparotiçe Pulkheria Sarayı’nın altyapısı olduğunu savunuyor. Benim görüşüme göre, burada dördüncü yüzyıla ait Filoksenus Sarayı’nın altyapısı bulunuyor ama kesin bir şey söyleyemebilmem için araştırmamın bitmesi gerekiyor.”

125 SENEDİR RESTORASYON İÇİN BEKLENİYOR

İstanbul deyince ilk akla gelen isim olan sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, Şerefiye’nin 125 senedir restorasyon için beklediğini söylüyor: “Şerefiye Sarnıcı’na ilişkin ilk bilimsel makaleler, Alman arkeologlar tarafından bulunduğu 19’uncu asrın sonlarında yayımlandı. Burada, Abdülhamit dönemi paşalarından birinin konağı vardı, Üzerinde yükselen belediye binasında vaktiyle ders bile verdim. İstanbul’daki sarnıçların su sağlama dışında, binayı sabitleme görevi de bulunuyor. Biliyorsunuz, İstanbul engebeli bir arazi üzerinde ve heybetli yapılar açılan bu altyapı unsurlarıyla düzleniyordu. Bunlara ya yağmur suyu ya da kanal suları gelirdi. Osmanlılar da o kanallardan faydalanmış, vakıf sularını bağlamış. Osmanlı’nın su yolcuları, son yüzyıla kadar o kanallara girip bakımlarını yapıyordu.