Üniversite yýllarýnda Salih Mirzabeyoðlu’nun çýkardýðý Akýncý Güç dergisi vesilesi ile Üstad Necip Fazýl Kýsakürek’le tanýþmýþ Kazým Albayrak. Uzun yýllar Üstad’ýn ideallerini anlatmak için yayýnlar yapan, akademik çalýþmalara imza atan ve O’nun fikir çilesine talip olan bir isim ayný zamanda. Kazým Albayrak’a Üstad’ýn Akýncýlar üzerindeki etkisini, gençlere yüklediði misyonu sorduk.
Üstad Necip Fazýl Kýsakürek ile nasýl tanýþtýnýz?
Üstad ile tanýþmam hayatýmda ehemmiyetli bir döneme tekabül ediyor. Üstad’a beni götüren þey Akýncý Güç dergisiydi, yýl 1979... O sene, Akýncý Güç dergisini Salih Mirzabeyoðlu çýkarýyordu. Akýncý Güç büyük bir teveccüh kazanmýþtý. Dergi, Üstad’a ulaþtýrýlýyor ve çok makbul karþýlanýyor. O zaman Ülkücülerin çýkarttýðý Ortadoðu Gazetesi’nde, Üstad “Müjdelerin Müjdesi” baþlýklý bir yazý yazýyor ve “Onlar benim ardýmdan gelmeyecek, ben onlarýn arkasýndan koþacaðým!” diyor. Sonra Salih Mirzabeyoðlu ile Akýncý Güç kadrosunu davet ediyor. On kiþi kadar Üstad’ýn yanýna gittik, baþka misafirleri de vardý. Yay gibi bir sofra etrafýndayýz, akþam yemeði ikram etti. Yemekten sonra Üstad imam oldu, namaz kýldýk. Üstad’ýn bize imam olmasý baþka bir þeydi. Ýnsan yaþlansa da bazý þeyleri ömür boyu unutmuyor. O namazdan aldýðým zevki baþka hiç bir þeyden almadým.
Gençliðin Üstad’a bakýþý neydi?
Biz Yüksek Ýslâm Enstitüsü boykotlarýnda bulunmuþtuk. Boykotlarda liderlik yapmýþtým. Basýnda maalesef karalama yazýlarý olmuþtu. Ergün Göze Tercüman gazetesinde, bizim aleyhimizde yakýþýksýz benzetmelerde bulundu. Ergün Göze de bizim Üstad’a misafir olduðumuz gün oradaydý. Biz de meseleden Üstad’a bahsettik. Üstad Ergün Göze’ye döndü: “Sen bu gençler hakkýnda böyle yazmýþsýn! Neden?” dedi. Öfkeliydi, Üstad’ýn imân öfkesi meþhurdur. Ergün Göze, kem küm etmeye baþladý, “Bana yanlýþ bilgi verildi.” dedi. Savunma psikolojisine girdi. Üstad bir ukbada yaþýyordu o dönem. Hatta, hasetçilerin “siz onu dirilttiniz!” þeklinde eleþtirileri oldu. Üstad’ý tekrar heyecana itti Salih Mirzabeyoðlu ve Akýncý Güç kadrosu...
Üstad’ýn hâl ve beklentileri nelerdi?
Üstad Necip Fazýl Kýsakürek büyük bir aksiyon adamýdýr, son nefesine kadar, hiçbir zaman davasýndan yýlmadý ve dönmedi. Bazý þartlar yüzünden biraz ümitsizlik oldu. “Akýncý Güç hiç beklemediðim zamanda bir ýþýk gibi fýþkýrdý!” diye karþýladý. Bu Üstad’ýn ifadelerinden belliydi. “Iþýk” yazýsý var Üstad’ýn, çok önemli. Büyük Doðu yayýnlarýna çok gidip-geliyorduk. Üstad’ýn çýkardýðý kitap-dergi formatýndaki Raporlar’ýn kapaðýnda da “Necip Fazýl ve Yeni Dostlarý” ifadesi yer alýr. Raporlar’da 7 ila 13. sayýlarda Salih Mirzabeyoðlu ve Akýncý Güç kadrosundan arkadaþlarýn bazý yazýlarý yayýnlandý. Sýk sýk, arkadaþlarla Üstad’ýn yanýndaydýk. Üstad’ýn bize karþý alâkasý, muhatap olmasý çok güzeldi, yakýndý. Üstad’ýn “bir genç arýyorum, gençlikte köprübaþý” mýsrasý vardýr ve “aradýðým genci buldum!” þeklinde Salih Mirzabeyoðlu’na atýf yapar. Üstad iltifatý esirgeyen biridir, bunu herkes bilir! Necip Fazýl bütün entelektüellerde telif hakký olan biridir. Fakat neden Necip Fazýl ve Büyük Doðu tartýþýlmaz ve neden lif lif açýklanmaz?
Büyük Doðu’nun misyonu nedir?
Üstad, Batý’ya karþý Ýslâmcýlarýn ve Türkün bozulma muhasebesini yapan bir kiþi. Batý tefekkürü ve Ýslâm tasavvufu kanatlarý arasýnda yükselmemizi temin ediyor. Osmanlý’nýn yýkýlýþýndan itibaren Batý’ya karþý olan savaþýmýz sürüyor. Bu mücadelenin fikir reçetesi Necip Fazýl’dadýr. Bizim bunu araþtýrmamýz, tahlil etmemiz lâzým. Necip Fazýl’ýn verdiði konferanslardan gençlik mevzuuna devam edeyim. Mesela Ýdeolocya Örgüsü’ne ek yapmýþtýr Necip Fazýl, bu eki de Akýncý Güç kadrosuna ithaf etmiþtir. Bakýn, bir gençlik kadrosuna ithaf ediyor bu kitabý da getirdim (Kâzým Albayrak, Ýbda Mimarý Salih Mirzabeyoðlu’nun Marifetname isimli eserinin ön kapaðýný gösteriyor.) burada yazan ifade, Üstad’ýn Akýncý Güç kadrosunda tüm gençliðe ithaf ettiði þeydir. Ne diyor? “Ýslâm’ý yenilemek”, hemen ardýndan “Ýslâm yenilenmez, anlayýþý yenilemek gerek” iþte bizim ihtiyacýmýz olan da bu anlayýþ.
Üstad’ý nasýl anlamak gerekiyor?
Üstad’ýn misyonu beþerî iliþkiler ve hatýralardan ibaret deðildir. Necip Fazýl sadece þair deðil, mütefekkir ve aksiyon adamýdýr. Üstad’ýn bu cephesini Salih Mirzabeyoðlu sayesinde tanýdým. Yine Üstad’ýn kitaplarýnda önemli gördüðüm bir baþka husus da edep. Din edep demektir, edep de hadlere riayet demektir. Bu kuru bir söz deðil, fikirde edep, sanatta edep, siyasette edep. Ve insan olarak edep. Üstad’dan öðreneceðimiz çok þey var. Üstad’ýn, Kumandan Salih Mirzabeyoðlu’nun “Kültür Davamýz” isimli eseri için söylediði söz: “Bu kitap cumhuriyet sonrasý kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi, ilk çileli nefs murakabesi!” Bunu rehber ettik, istikamet çizgisini kaybetmemeyi, Üstad’dan öðrendiðimizi söylemek istiyorum.
Gençlerin Necip Fazýl’a nasýl bakmasý gerekiyor, bu hususta neler söylemek istersiniz?
Büyük Doðu ideolojisinin satýr satýr araþtýrýlmasý lâzým. Her bahsin üzerine de ayrý ayrý tefekkür edilmesi lâzým. Necip Fazýl’ýn hayatý, bizim için büyük bir rehberdir. Elhamdülillah Müslüman’ýz. Ýslâm’ý doðru öðrenebilmemiz için, Ýslâm’a muhatap anlayýþýmýzýn da düzgün olmasý lâzým. “Arýnma çaðýnda Ýslâm” derken Üstad bunu kastediyordu. Büyük Doðu büyük bir ideolocya örgüsüdür, bir dünya görüþüdür. Çaðýmýzda Batý ve Doðu’daki hâdiselere nasýl bakacaðýz, bunun anahtarýdýr. Batý tefekkürünü de bilmemiz lâzým, Üstad bunu tahlil ve tenkid etmiþtir. Bizce ne yapmamýz gerektiðini ortaya koymuþ. Sadece klasikleri tekrar ederek bir yere varamayýz.
Biz bu hazineyi nasýl yürüteceðiz?
Gençliðin, bizim ve devletin de problemi budur. Bizi kuþatan dünya görüþünü anladýktan sonra, her alanda derinleþmemiz lâzým. Ýdeolocya örgüsü bizim için bir rehber özelliði taþýr. Üstad’ýn sahip olduðu þey; ilmin üzerindeki tefekkür boyutudur. Ýlmin gayesi ne, baðlý olduðu fikir mihraký nedir? Ehl-i Sünnet’in ölçüleri yok, ilim yapýyor, sonra da baþýboþluk oluyor. Bu sefer de modernist akýmlara gidiliyor. Doðrusunu bilmemiz lazým, Üstad bu açýdan önemli bir ilim hikmet adamýdýr. Sahih kaynaklarý ölçü almýþtýr. Necip Fazýl’ýn Ýman ve Ýslâm Atlasý eseri, ilmihâl tarzýdýr, fakat çaðýn insanýna hitap edecek þekildedir. Eski ölçüleri süzerek vermiþ, “Mektubat’tan süzülme” diyor Üstad. Bunlar doðru yol için pusuladýr. Salih Mirzabeyoðlu Necip Fazýl’ý tanýmlamak için þöyle der: “Beþ asýrlýk tarihimizle birlikte çaðýmýzýn nabzýný yakalayan, ideali aramayla topraða baðlanma arasýndaki bir berzahta kývranan insanoðlunun oluþ ýstýrabýný Ýslâm’ýn hakikatine nisbetle heykelleþtiren adam...Davasýnýn aþkýný, vecdini, estetiðini, dost ve düþman kutbunu iþaretlendirme, bunu sadece âlim olan kiþi yapamaz. Üstad’ýn misyonunu görmek lâzým. Âlimin iþi bu deðil. Metinlerden-kaynaklardan fýkýh, dil derleyip bunu koymak tamam, amenna. Beþ asýrlýk tarih muhasebesini kim yapacak? Ýslâm, Osmanlý’nýn son döneminde burada bozuldu, burada düzelecek.
Peki bugün gençliðin bu düzelmeye hizmet etmek için neye ihtiyacý var?
Gençliðin aþka ihtiyacý var. Ýman ve dava aþký, iþte Üstad Necip Fazýl Kýsakürek ve onun izinden yürüyen Ýbda mimarý Salih Mirzabeyoðlu. Büyük Doðu davasýný, nisbetle sürdürdüðü için böyle söylüyorum. Nisbet davasý deðil mi bu zaten? Davanýn aþkýný, vecdini, estetiðini, dost ve düþman kutuplarýný bilmek gerek.
Üstad, Akýncý Güç dergisi ile ilgili Ortadoðu gazetesine ‘Müjdelerin Müjdesi’ baþlýklý bir yazý yazýyor. Sonra Salih Mirzabeyoðlu ve kadrosunu davet ediyor. O tanýþýklýktan sonra Büyük Doðu Yayýnlarý’na çok sýk gidip gelmeye baþladýk.
ASIL KAVGA ÝÇÝMÝZDE; RUH-NEFS KAVGASIDIR
Dost ve düþman kutuplarý... bunu açsak biraz...
Düþmanýn yoksa olmaz. Düþman ihdas edelim de demiyorum ama iman ve küfür mücadelesi kýyamete kadar sürecek. Asýl kavga içimizde; ruh-nefs kavgasý ve ölene kadar bu sürecek. Mevki-makam bizi aldatabilir, pörsüyebiliriz. Dünya telaþesi, geçim derdi... “Para” diyorlar, e buldun sonra ne yapacaksýn? Daha çok kazanacaksýn... Bu böyle olmaz. Üstad dost ve düþman kutuplarýný iþaretliyor; içimizdeki düþman nefsimizdir, dýþýmýzdaki düþman ise Batý’dýr. Batý bugün büyük eserlerini koydu, bizim ise daha büyüklerini koymamýz lâzým, Batý tefekkürü ve Ýslâm tasavvufu arasýnda. Müslümanlarýn sanat, ilim ve estetik bahislerinde en üstte olmasý lâzým. Ýstanbul Gülhane Parký’nda “Ýslâm, Bilim ve Teknoloji Müzesi” var. Dikkatimi çeken ne oldu biliyor musunuz? O devrin Müslümanlarýnýn ne kadar çalýþkan olduðu. Astronomi, geometri, fizik, týpta ne kadar ileriymiþiz! Þimdi “her þey Batý’dan gelsin”, bu Müslüman’a yakýþmaz. Müslüman ezilmez, hâkim fikre mahkûm tavýr yakýþmaz. Batý tefekkürü ve Ýslâm tasavvufu derken, bunu pusula deðerinde Üstad meydana koymuþ. Bu bize yol aldýrýr, yanýltmaz. Baðnaz olmayalým, hür irademiz ve aklýmýzla bunu yapalým. Basiretli bir teslimiyetten bahsediyoruz. Üstad üç tehlikeden bahsediyor bize, “olmadan olmuþ görünmek”, “þeyh taslaðý”, “ulemâ taslaðý”, “akademisyen taslaðý” yani çok bilmiþ kimseler. Bunlar televizyonda çok boy gösteriyor, meþhur olmak için þeriat ölçülerimize devamlý kazma vuruyorlar. Düþmana kazma vurmuyorlar da bunlarla uðraþýyorlar. Bu tavýr Müslüman’a yakýþmaz.
Büyük doðu ve estetik?
Üstad, tiyatro için ne kadar didinmiþ, tiyatro mevzuunda niçin sahalarda yokuz? Ayný þekilde sinema sahasýný da doldurmamýz lâzým. Kaba olmamak lâzým. Üstad’ýn vasiyetidir, “15. Ýslâm asrýnýn yenileyicisi Ýslâm’da estetik plâný baþa alsýn.” Estetik, hesap-kitap yaptýrmaz, yakalayýcýdýr, fethedicidir. Necip Fazýl, çaðýn sorunlarýna bakmýþ, görmüþ, tesbit etmiþ. Sivil medeniyet mefhumuna baðlý bu çaðda Üstad, Müslümanlarýn silahlarýný o þekilde dizayn etmiþ. Düþmaný tahlil etmiþ, bizim eksiklerimizi de tesbit etmiþ, “Bu silahlarý alýn, savaþýn” diyor. Bu bir mirastýr. Psikolojik üstünlük bizde, Üstad “Bana Batýlý olmamak þerefi yeter” diyor. Niçin bunu demiþ? Ýþin temelini psikolojik olarak vermiþ, eziklik vardý. Osmanlý’nýn Kanunî döneminden itibaren (Viyana’dan itibaren de diyebiliriz) eziklik hâkimdi. “Beþ asýrlýk bozulma” derken niçin böyle söylemiþ Üstad? O zamandan itibaren bozulmuþuz, yenilik yok diye...