IV. Murat bile onu taklit etti ama idam sehpasından kurtulamadı
ABONE OL

ABAZA asıllı ve köle kökenli bir devlet adamı olan Mehmet Paşa, Celali isyanlarının ortalığı toz duman ettiği günlerde, devleti hayli uğraştıran Canbolatoğlu’nun yanında bir eşkıya idi. Sultan IV. Murat’ın doğuda asayişi sağlamak üzere Anadolu’ya gönderdiği Hüsrev Paşa’ya teslim olmak zorunda kalan Abaza Mehmet Paşa idam edilmeyi beklerken affedilmiş, padişahın en gözde musahipleri arasına girmişti.

YİĞİT, YAKIŞIKLI VE SÜSLÜ

Abaza Mehmet Paşa; yakışıklı, yiğit, işini iyi bilen bir kimseydi. Ancak onu farklı kılan en büyük özelliği giyim kuşamıydı. Paşa, döneminin adeta moda ikonuydu. Kendisini ve atlarını muhteşem bir şekilde süsler, çevresindekileri hayran bırakırdı. Tasarladığı kıyafetler o kadar beğenilirdi ki başta Sultan IV. Murat olmak üzere saray ahalisinin çoğu paşayı taklit ederdi. Abaza Mehmet Paşa’nın giyim-kuşam konusundaki bu şöhreti İstanbul halkının da dikkatini çekmiş, şehirde resmen bir Abaza tarzı kıyafet modası başlamıştı. Abaza kavuklar, Abaza biçimi kılıçlar, Abaza kesim kaftanlar halk arasında en çok aranan ürünler olmuştu. İstanbul’da şimdiye dek görülmemiş bir moda rüzgarı estiren Paşa, Sultan IV. Murat’ın yanından ayrılmaz, beraber yaptıkları geziler sırasında padişahın kendisini taklit ettiği apaçık ortaya çıkardı.

Sultan IV. Murat, Abaza Mehmet Paşa’yı çok seviyor ve onu yakın bir arkadaşı olarak kabul ediyordu. Ancak Mehmet Paşa, padişahın bu iltifatlarından öylesine yüz bulmuştu ki yine bir gezi sırasında sultanın yanına silahını kuşanmış bir şekilde gelme gafletinde bulununca azarlamış ve huzurundan kovulmuştu. Yıldızı yavaş yavaş sönmeye başlayan Mehmet Paşa’nın İstanbul’daki şöhreti de padişahı iyice düşündürmeye başladı. Bu arada Sultanın yeni musahiplerinden olan Bosna Valisi Bezirganzade Hacı Sinan, zamanında Paşa’dan çok çektiği için her fırsatta onu şikayet ediyordu. Fakat IV. Murat bir türlü cezalandırma yoluna gitmiyor belki de en doğru zamanı bekliyordu.

SON ANA KADAR AF BEKLEDİ

Paskalya günü İstanbul’da yaşayan Rumlar ve Ermeniler arasında şiddetli bir tartışma yaşandı. Konu Hıristiyanlık inancı ile ilgiliydi. Taraflar kendi aralarında anlaşamayınca Kudüs’te Hz. İsa’nın kabrinin bulunduğuna inanılan kutsal Kamame Kilisesi’ne temsilciler gönderilmesine karar verildi. Ancak bir süre sonra Ermeni tarafı, tartışmayı bir an evvel kendi lehlerine sonuçlandırabilmek için Abaza Mehmet Paşa’ya 50 bin kuruş rüşvet vererek yardımını istedi. Lakin bu rüşvet işi çabuk duyuldu. Önce Silahtar Ağa ardından da padişahın durumdan haberdar olması artık paşa için sayılı günlerin başlamasına neden oldu. Hemen saraya çağırılan Mehmet Paşa bizzat Sultan IV. Murat tarafından sorguya çekildi. Padişah “Ne kadar para aldın?” diye sorunca Abaza Mehmet Paşa donup kalmış, para aldığını gizleyememişti. Sadece aldığı miktarı ufaltarak “Sultanım on iki bin kuruş verdiler” demekle yetindi. Huzurdan kovulan paşa, birkaç gün sonra bostancılar tarafından yakalanarak sırça saraya hapsedildi. Padişah tarafından hala çok sevildiğini zannediyor, idam edileceğini aklından bile geçirmiyordu. Ancak bir gün kapalı kaldığı odada ölüm fermanı okununca yüzü sapsarı kesildi, dizlerinde derman kalmadı ama yine de itidalli görünmeye çalıştı. Fermanı getiren görevlilere “Hakka hamd-ü sena olsun, dünyada bir muradım kalmadı. Emir padişahımın, hiç gam değildir” dedi ve odanın bir köşesine çekilerek son kez namaza durdu. Paşa namazını kılarken ellerinde yağlı kementlerle cellatlar, kapıda bekliyorlardı. Nihayet Abaza Mehmet Paşa namazını bitirdi. Seccadesinden kalkarken havada bir kement uçtu ve boynunu sardı. Bir devrin yakışıklı, mağrur, kendisine has kıyafetleri ile padişah dahil herkesin taklit ettiği vezir, cansız bedeniyle bir köşede kalakaldı. Naaşı, 1634 yılında Kuyucu Murat Paşa türbesine gömüldü.