Yıldıray Şahinler: Kendimi iyi bulduğumda sırtımı okşayıp ‘Aferin kerata’ derim
ABONE OL

Onu tiyatrodan ve yönetmen koltuğundan yıllardır tanıyoruz. Ama ‘Al Yanak’ karakterinin tatlı sert tavırlarıyla gönüllerde taht kurdu Yıldıray Şahinler. İş Sanat’ın 11 Aralık’ta perde açacak çocuk oyunu ‘Çocuklar İçin Müzikli Masallar’ın yönetmenliğini üstlenen Şahinler ile yeni oyunu ve yeni dizisi hakkında merak edilenleri konuştuk. Bir oyuncunun en zor anlarından birisinin de sonrasında kendisini izlemek olduğuna dair konuştuğumuz Şahinler “Kendimi izler, eleştiririm de. İyi bulduğumda da sırtımı okşayıp ‘Aferin kerata’ derim” diyor.

‘Çocuklar İçin Müzikli Masallar’ önümüzdeki hafta minik sanatseverlerle buluşuyor. Projeye nasıl başladı?

İş Sanat’ta çocuklar için sade, mutluluk verici, hayal dünyalarını geliştirici, onlara güzel masallar anlatırken klasik müziği de sevdirecek bir iş yapmak düşüncesi vardı. Ben buna oyun ve oyuncular eklemek istedim. Sanırım ortaya güzel bir iş çıktı.

Minikleri nasıl bir oyun bekliyor?

Çocuklarla bir masal yolculuğuna çıkmak istiyoruz. Sevdikleri, tanıdıkları bir oyuncu ablaları ya da ağabeyleri her gösteride bizimle olacak ve onlara masallar anlatacak. Biz de pantomimle, maskelerle, ışıkla ve canlı piyanoda çok güzel klasik müzik eserleriyle o masallara renk katacağız.

İlk konuğunuz Hande Doğandemir’in oyuna katkıları nasıl olacak?

Konuktan çok ev sahibi olacak. Küçüklere çok tatlı masallar anlatacak. Bu masallar, aynı zamanda onları düşündürecek onları iyi insan olmaya çağıran masallar.

Bu oyunda yönetmen koltuğunda görüyoruz sizleri ama oyunculuk da bir yandan devam ediyor. Son dönemde ‘İçerde’ dizisi ile gündemdesiniz. Nasıl gidiyor çekimler?

Son derece yoğun ve bir o kadar keyifli. Büyük zevk alarak oynuyorum.

Al Yanak karakteri ile ciddi bir kitleye ulaştınız...

Alyanak, sanırım senaristlerinin bile düşünmediği değişik bir adam oldu. Çok boyutlu, hem sevimli hem itici hem komik hem acımasız hem cesur hem korkak hem açık sözlü hem entrikacı bir insan çıktı ortaya. Oynamaktan büyük keyif alıyorum. Senaristler de olağanüstü güzel şeyler yazıyorlar. Bu karakterle ilgili olarak, benim de inanamadığım kadar büyük sevgi ve takdir görüyorum. Tek tek teşekkür edemediğim herkese buradan sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim. Bana büyük güç verdiniz, sağ olun.

Al Yanak’la benzeşen yanlarınız var mı?

Sanırım pek yok.

Dizide şu an zor zamanlar geçiriyorsunuz. Yoksa Al Yanak ölüyor mu?

Bunu söylemeye yetkim yok. (Gülüyor)

Yönetmenlik mi oyunculuk mu daha ağır basıyor?

Son zamanlarda tiyatroda daha çok yönetmenlik ilgimi çekiyor. Kamera karşısında oynamayı daha çok sevmeye başladım.

Bir oyuncu olarak daha sonra kendinizi izleyebiliyor musunuz?

Ben kendimi izlerim. Eleştiririm de. Kendimi iyi bulduğumda sırtımı okşayıp ‘Aferin kerata’ da derim (Gülüyor).

‘Bezirgân’ nasıl gidiyor?

Dört yıldır kapalı gişe oynanıyor. Yönettiğim oyunların içinde bence en iyisi. Moliere’in Tartuffe oyunundan uyarladık. Cem Davran, Erkan Can, Bahtiyar Engin gibi çok iyi oyuncular harika bir performans gösteriyor. Türkiye’nin son yıllarına ışık tutan, gelmekte olan tehlikeyi yıllar öncesinden öngördüğümüz bir oyun olduğu için ayrıca gurur duyuyorum. Bu uyarlamayı yurt dışında bir tiyatroda yapıp yönetseydim, sanırım tiyatro dünyasında büyük ses getirirdi. Bunu bir gün yapmayı çok isterim.

Sizi çok fazla dizide göremiyoruz. Tiyatroya ağırlık vermenizin özel nedeni var mı?

Asıl işim tiyatro. Dizi sektörü çok yorucu. Ancak sevdiğim karakter olursa oynuyorum.

“Asıl işim tiyatro. Dizi sektörü çok yorucu. Ancak sevdiğim karakter olursa oynuyorum.”

‘İLK GENÇLİĞİM’ OYUNU BENİM İÇİN ÇOK FARKLI

Bütün oyunculuk kariyerinizi temel alırsanız kendinizi en iyi bulduğunuz oyunculuğunuz hangi oyunda?

Dün çekim yaparken sokakta bir hanım bana adımla seslenip ‘İlk Gençliğim’ oyunumu unutamadığını söyledi. 1990-94 arası oynamıştık. Bir oyuncu için tiyatroda oynadıklarınızla hatırlanmak gurur verici bir şey. O oyun gibi çok kişinin hatırladığı bir oyunum da ‘Çıkmaz Sokak Çocukları’dır. Bu ikisinin bendeki yeri çok ayrıdır.

EMEKÇİLER ÖVGÜYÜ HAK EDİYOR

Türkiye’de şu anki dizi, tiyatro ve sinema sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Koşullar o kadar zorlu ki, iki saatlik anormal uzun dizileri bir hafta içinde çekip yayına yetiştirmeyi başaran bu sektörün emekçileri her türlü övgüyü hak ediyor. İnanın bana, diziler 40-50 dakika gibi normal sürelere gelse, herkes kendi işinde dünya standardının üzerine çıkar. Tiyatroda ise özel tiyatroların karşı karşıya olduğu sahne bulma sıkıntısı ve aşırı vergiler sorunu çözülse çok daha fazla sayıda ve yüksek kalitede işler çıkması işten değil.