Küba’ya gidin lakin...
ABONE OL

Türk Hava Yolları, uzak mesafelere seyahatlerde yaşanan aktarma eziyetini kaldırmak ve yolcularını dünyanın hemen hemen her köşesine en hızlı şekilde ulaştırmak gayesiyle başlattığı yeni hamlesinin ilk ayağı olarak Küba’nın başkenti Havana’ya geçtiğimiz hafta direk uçuş gerçekleştirdi. Aktarma sebebiyle 1 gün sürdüğünü öğrendiğim yolculuk artık direk uçuşla artık 14 saate düştü.

Havana’ya aktarmasız yapılan ilk yolculukta bir grup gazeteciyle birlikte ben de yer aldım. THY’nin davetine icabet edip İstanbul’dan Havana’nın yolunu tuttuk. İstanbul’da kış kıyamet sürerken Havana’da bizi oldukça sıcak bir hava karşıladı. Kıta değiştirme sebebiyle Jetlag sendromuna giriyorum. Benim için salı günü bitmek bilmiyor.

ABD’nin hemen 200 km. altında yer alan Küba 1959’dan beri Sosyalist bir rejim hüküm sürüyor. Türkiye’de birçok Solcunun, adı anılınca dalıp gittikleri ve birgün ‘emekli’ olup yerleşmek istedikleri Küba’ya daveti de Küba efsanesini yerinde görmek amacıyla kabul ettim.

Sömürmek amacıyla kıtalar dolaşan Kristof Colomb’un, “Bu gözlerin gördüğü en güzel topraklar” olarak tanımladığı Küba’da tek isim var: Fidel Castro. Tabiî ki bir de Che.

Castro ve Che Küba’da hayatın ta kendisi olmuş. Kasım ayında ölen Fidel Castro’yu hatırlatacak heykel ve fotoğrafların sokaklarda hemen hemen olmayışı dikkatimi çekiyor. Öğrendiğim kadarıyla Castro öldükten sonra hiçbir yerde fotoğrafının asılmamasını vasiyet etmiş. Fidel Castro’nun ölümü yaklaşık bir ay halktan gizleniyor. Gerekli güvenlik tedbirleri alındıktan sonra öldüğü açıklanıyor. CIA tarafından düzenlenen 100’e yakın suikastı atlatan Castro’nun ölümünü fırsat bilip ülkeyi karıştırmak isteyecek ABD’ye karşı böyle bir tedbir alınmış.

Küba hasretiyle yanan Türkiye’deki Solcuları buradan ikâz edeyim. Öyle yüzlerce televizyon kanalı yok, hatta onlarca bile yok. Haber dinlemek, internete girmek gibi şeyleri de unutmanız gerek. Devlet sizin bünyenize uygun gördüğü haberleri veriyor, yan etki yapacağını düşündüğü haberleri de saklıyor. Ziyaretimiz sırasında, Küba’nın ‘kutsal’ mekânlarından bir puro fabrikasına gittik. İşçi kardeşlerim puroları sararken, tepelerindeki hoparlörden gelen anonslara göre bağırıyorlar ve arada bir de ayağa kalkıyorlardı. Bu yayın devletin radyosuydu ve sabah haberleri işçilere dinletiliyordu. İşçiler sevindikleri habere sesli bir şekilde tepki veriyorlardı. Sanırım haberin muhtevasına göre sevinerek tepki vermek ve devlet başkanının adı geçince ayağa kalkmak mecburiydi. Küba’da devlet demek her şey, her şey demek devletin demek! Solcu yoldaşlar Küba’ya giderken Türkiye’ye dönüş biletlerini de önceden alsalar kârlı çıkarlar; zararın neresinden dönülse kârdır!

Havana ormanları görülmeye değer. Ağaçları, ağaçların şekilleri, özellikle kökleri çok ilginç. Bir kökten 10 farklı ağaç çıkmış gibi... Küba’da mevsim olarak iki iklim olduğundan bahsettiler: Sıcak ve çok sıcak. Ben çok şükür ki sadece sıcak bölümüne denk geldim. Gün içerisinde hava ne kadar sıcak olursa olsun yağmurun, kısa bir süre de olsa mutlaka yağması da dikkatimi celbetti.

Davetlerinden dolayı THY yönetimine ve hususiyetle de THY Basın Müdürü Yahya Üstün Bey’e çok teşekkür ederim. Hayırlı yolculuklar...

Fidel Castro’nun ölümü halktan bir ay gizleniyor. Güvenlik tedbirleri alındıktan sonra öldüğü açıklanıyor.

İNSANLIĞIN TUTSAK OLDUĞU YER GUANTANAMO

2002 yılında Küba’nın Guantanamo körfezinde ABD, tehlikeli gördüğü Müslümanlar’ı tutsak etmek için kamp kurdu. Birkaç gün sonra Başkanlığı bırakacak olan Barack Obama’nın ‘kapatacağını’ söylediği ama kapatmadığı Guantanamo kampında yüzlerce Müslüman ağır işkencelerden geçirilip tutsak edildi. 14 senedir, Nazi kampından beter Guantanamo kampında tutulan insanların sesini duyan, adaletsizliği, zulmü umursayan yok. Havana ziyareti vesilesiyle de kendi duyarsızlığımı da hatırladım!