Maaşlarını 250 yıl merasimle aldılar
ABONE OL

Osmanlılar çok erken tarihlerden itibaren düzenli bir merkezi ordu kurmayı başarabilmiş bu sayede komşu devletler üzerinde siyasi hakimiyetlerini uzun yıllar devam ettirebilmişlerdi. Kapıkulu adı verilen ve yaklaşık 250 yıl üst düzeyde hizmet gören ordunun mensupları, maaşlarını düzenlenen merasimlerle almış, tüm devlet erkanı da bu merasimlerde hazır bulunmuştu.

Kapıkulu askerlerine üç ayda bir verilen maaşa ‘ulufe’ veya ‘mevacib’ deniyordu. Askere dağıtılan bu maaşlar, Hicri ayların ilk ve son harflerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan isimlerle anılırdı. Mesela Muharrem ayında dağıtılan ulufenin adı; Muharrem, Safer ve Rebiülevvel aylarının ilk harflerinden oluşan ‘Masar’ idi. İkinci üç aylık ulufenin adı Rebiülahır, Cemaziyülevvel ve Cemaziyülahır aylarının ilk ve son harflerinden teşkil edilen ‘Recec’di.

Kapıkulu askerlerine maaşlar bir merasimle dağıtılırdı. O gün Galebe Divanı denilen bir divan toplantısı olur, eğer yabancı devletlerden gelen elçiler varsa onlar da aynı gün divanda sadrazamla görüştürülürdü. Bir taraftan yeniçerilerin maaşları sarı meşin torbalara doldurulup divan günü sadrazam ve vezirlerin önünde bulunan masanın üzerine onar onar dizilirken bir taraftan da vezirler divanda müzakerelere devam ederdi. Görüşmeler bittikten sonra padişahın onayıyla maaşların dağıtım işlemi başlar, defterdarın kontrolünde tüm Kapıkulu Ocakları’nın yoklaması yapılırdı. Ulufeler her bölük için ayrı ayrı hesaplanır ve ona göre keselere konurdu ancak dağıtımdan hemen önce çorba, pilav ve zerde verilir, askerlerin saray avlusunda güzel bir ziyafet çekmeleri sağlanırdı. Eğer yeniçerilerle devlet erkanı arasında bir küskünlük varsa verilen bu yemek alınmaz, buradan da yakında bir Yeniçeri isyanının başlayacağı anlaşılırdı.

65’İNCİ ORTA YOK OLSUN!

Tüm ağa bölüklerinin ulufelerini almalarının ardından dağıtım sırası cemaat ortalarına gelmekteydi. 17’nci yüzyıldan itibaren cemaat ortalarına yapılan bu dağıtım sırasında ilginç bir olay yaşanmaya başladı. Tüm ortaların adları ulufelerini almak için sayılırken sıra 65’inci ortaya gelindiğinde hep bir ağızdan “Yoktur” diye bağırılıyor, başçavuş da “Yok olsun” şeklinde karşılık veriyordu. Bunun sebebi Genç Osman’ı katledenlerin 65’inci yaya ortasına mensup olmalarıydı. Bu menfur olaydan sonra adları kütükten silinen 65’inci ortaya, ulufe dağıtımında lanet okunmaya başlanmıştı.

Para keseleri kışlalara gelince muhakkak bir kere sayılır, fazla çıkan paralar hemen iade edilirdi zira hazinenin haberi olmadan fazladan bir akçenin dahi kışlaya girmesi demek Kapıkulları için hakaret kabul edilirdi. Yeniçeriler maaşlarının geç veya ayarı bozuk ödendiği dönemler de bile hazineden yanlışlıkla ödenen fazla paraya asla tenezzül etmemişlerdi. Ulufelerin dağıtımından birkaç gün sonra padişah Yeniçeri kılığında yeniçeri ağası ve maiyetiyle birlikte ağa bölüğü kışlasına gidip taht odasında oturur, o da sanki bir askermiş gibi 40 akçe yevmiyesini kul kethüdasından alırdı. Bunun üzerine bir avuç altın ilave edip çuhadar ağa vasıtasıyla askere dağıtırdı.

Yeniçeri Ocağı’nın son dönemlerinde askerlerin künyeleriyle maaş miktarları yazılı olan hüviyet kağıtları adeta alınır satılır bir senet veya bankaların dağıttığı bir tahvil haline gelmiş, ocakla alakaları olmayan yüzlerce kişi geçimlerini bunlarla sağlamaya başlamıştı. Bu problem ancak ocağın kaldırılması ile son bulmuş, devlet yıllar sonra rahat bir nefes almıştı.