Noel Baba ve Gudizm?*’in aşırı hassas bünyelerde etkisi
ABONE OL

Yok yahu, ben şimdi size oturup Noel Baba’nın gelmişini geçmişini anlatacak değilim. Eminim siz zaten çoktan her şeyi biliyorsunuzdur. Pagan geleneği olarak doğan Noel meselesinin, Coca Cola reklamıyla bugünkü Noel Baba karakterine büründüğünü, o kırmızı berelerin, kıyafetlerin falan hep bir reklam objesi olarak bizlere sunulduğunu… Niye tekrarlayayım ki? Zaten yerim dar. Boş verelim şimdi ne idüğü belirsiz ren geyikli pembe yanaklı muhteşem ötesi sevimli suratlı beyaz sakallı dedenin ne olduğunu. Kendimizden bahsedelim. Neslimizden. 

Fark etmiş olmalısınız; biraz nihilist, biraz paganist, bolca narsist, yeri gelince hümanist, hatta çoğu kez dadaist ve egoist, kıvamlıca feminist bir nesil bu. İşin enteresanı, bu bahsettiğim nesil ‘yeni nesil’ de değil. Akıllı telefon kullanmayı bilen her hür kadın ve her hür erkek, bu izm’lerden nasibini alıyor. Yaş aralığı 11-99. Bu yatay zemin yüzünden, ‘Hüoooppp!’ diyen, nasihat eden, boyun eğen, arada kulak çeken, dinleyen, hatırlatan, hatırlayan… kimse de kalmıyor haliyle. Herkeste hemen hemen aynı seviyede bir homojenlik.(Homojenizm) 

Bakın artık ‘benim başörtülü bacım’ın çoktandır piyango bileti alması bu yüzdendir. Aşırı empatik yakınlaşmaların bünyede gudik kalmasından. Hakeza sevgililer günü sebebiyle hediye alma yarışına giren ‘benim imanlı gençlerim’ de aynı sebeple paralar harcamaktadır: Gudizm. Bugün, “Yılbaşı indirimi gelmiş, yihhhuuu!” diyen gün teyzelerim dahi, yarın hiç kıvırmadan, ‘ele dümdük’, komşusuna, eşine, çocuğuna yılbaşı hediyesi alacak. Ne dediniz? Zaten alıyor mu? Ooohh may gaaadd! Ben çok geriden takip ediyorum demek. Aslına bakarsanız, ben şu son ‘efsane Kara Cuma indirimleri’ne yine beş parasızken yakalanmış olmanın acısını çekiyorum. Öhöm… Evet var herkesin bi gudik noktası. Hayır yani tesettür markalarının bile bu ‘Kara Cuma’yı ‘hayırlı Cuma’ya çevirip çevirip sürümden kazanmasına sözünüz yok da, benim ‘bi’ indirim peşine düşmemle mi sıkıntınız var? 

Hah, işte onu diyordum. Yılbaşı partilerine yıllarca alternatif aramış, hatta üretmiş, epey de ses getirmiş bir neslin geldiği noktadır bu; artık aramamak. Yılbaşı akşamı illa bir şey yapılacak düşüncesinin geldiği nokta, yılbaşı akşamı saat 12’yi beklemektir. (Dansöz oynatanlar ve oynatmayanlar ayrımı yapabiliriz sanırım henüz. Hatta siz bize ‘12’de dansöz oynatan ve oynatmayan kanallar broşürü’ dağıtın. Uğraşmayalım. İçinizden ‘Yahu arkadaş ekrandaki dansöze ne hacet kimsenin böyle bir beklentisi kalmadı artık, yıl oluyor 2019 diyorsunuz, farkındayım. Nostaljik amaçlı hey gidi günler diyenleri n’apıcaz peki?) 

Evimizde baca da kalmadı artık, içinden noel baba düşecek diye hayaller kuracağımız. Ama hazır edelim; süt, kurabiye, havuç. Geyiklerimiz aç kalmasın. Hayır yani, illa inanmamız mı gerek? “Bir sempatik geleneği yaşatıyoruz yahu!” (Sempatizm) Hem Hallowen’i de ufaktan ufaktan içselleştirmeye başladık. Ne var ki? Açıkçası ben, torun torba sahibi olduğum yaşlarımda, kafama bir kukuleta geçirip, kesinlikle temizliğinden emin olduğum çorapların içine hediyeler koyarak kapı zilinin çalmasını bekliyor olacağım. Yani ben bu yaştan sonra anca bu kadar evrim geçirebilirim herhalde. Torunlarımın bu süreçten nasıl çıkacaklarına dair bir öngörü için şu an vakit harcamak istemiyorum. Fakat umarım piyango biletlerini en azından amorti edebilirler ve umarım hindi pişirmeyi öğrenebilmişlerdir. Takma dişlerimle bir yılbaşını olsun kazasız atlatmak en büyük dileğim olur sanırım o yıllarda. Amen. 

*Gudizm: Yaşadığı kompleksler sebebiyle abidik gubidik her tüketim çılgınlığı numarasına balıklama atlayanların mensup olduğu düşünce akımı. (Boşuna bakmayın Google’a. Bu da benim entelektüel dünyaya katkım.)