Bahriye Nazırı Damat Halil Paşa’nın oğlu olan Mahmut Paşa, 1855 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İki yaşında babasını kaybetti ve bir dönem babasının kahyalığını da yapan Konya Valisi Ali Kemali Paşa’nın himayesinde iyi bir tahsil gördü. Eğitiminin ardından Babıali’nin çeşitli kademelerinde memurluk yapan iki yıl da Paris sefaretinde görev alan, Mahmut Paşa, Sultan II. Abdülhamit’in büyük kız kardeşi Seniha Sultan ile evlenerek Osmanlı Hanedanına damat olarak girdi. Bu evlilikle beraber vezaret rütbesi alan Mahmut Paşa, adliye nazırlığına getirilmiş, aynı zamanda padişahın müşavirlik görevini de üstlenmişti. Bir süre sonra Sultan II. Abdülhamit’in hal edilmesi ve yerine Sultan V. Murat’ın getirilmesi için uğraş veren Skalyeri komitesi ile ortak çalıştığı iddiasıyla gözden düştü ve görevlerinden azledildi. Lakin bu suçlamanın asılsız olduğu ortaya çıkınca kendisine evkaf nezareti ile şurayı devlet azalığı teklif edilmişti. Yaşananlara çok gücenen ve sarayın bu süreçte arkasında durmadığını gören Mahmut Celalettin Paşa, bu görevlerin hiçbirini kabul etmemişti.
JÖN TÜRKLERE KATILIYOR
Bu olaylardan sonra artık resmi hiçbir görevi olmayan Damat Mahmut Paşa, Kuruçeşme’deki yalısına çekilerek ailesi ve oğulları ile daha çok vakit geçirmeye başladı. Bir taraftan saraya, devletin kötü gidişatı ile ilgili raporlar göndermeyi de ihmal etmedi. Ancak yaptığı ikazların hiçbir surette dikkate alınmadığını hatta kendisine bir cevap dahi lütfedilmediğini görünce Avrupa’ya gidip Sultan II. Abdülhamit idaresine karşı Jön Türklerle birlikte hareket etme kararı aldı. 1899 yılının Aralık ayında oğulları (Prens) Sabahaddin ve Lütfullah ile Marsilya’ya giden Mahmut Paşa, burada Osmanlı Konsolosluğu’nun talebiyle tevkif edilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Yıldız Sarayı, Mahmut Celalettin Paşa’nın, II. Abdülhamit’in yeğenlerini İstanbul’dan kaçırdığını, derhal yakalanıp iade edilmesini Fransız yetkililerden istedi. Ancak Fransız hükümeti bu talebi reddetti. Marsilya’dan Paris’e geçen Damat Mahmut Paşa, burada maddi açıdan tükenme noktasına gelmiş Jön Türklere yeni bir enerji katmıştı. Fransa’dan yayın yapan fakat ekonomik sıkıntılar nedeniyle kapanma noktasına gelen Osmanlı Gazetesi Mahmut Paşa sayesinde yeniden hayat bulmuş, kendisinin ve oğullarının yazılarıyla birlikte Sultan II. Abdülhamit’e karşı yürütülen sert muhalefet kaldığı yerden devam etmişti. Bunun üzerine II. Abdülhamit, yaverlerinden Ferik Ahmet Paşa’yı bir heyetle beraber Cenevre’ye Mahmut Paşa ile görüşmeye gönderdi. Uzun müzakerelerden sonuç alınmadı ve Paşa İstanbul’a dönmeyi reddetti. Avrupa’da aktif bir politika izleyen Mahmut Paşa, bu arada Fransa’dan Mısır’a geçmiş, Kahire’deki Jön Türklerle irtibat kurmuştu. Ancak Paşa’nın Mısır’da yürüttüğü neşriyat nedeniyle Saray ile arasının açılacağından endişe eden Hıdiv Abbas Hilmi, kendisine İstanbul’a dönmesini ısrarla tavsiye etmiş, oğulları ile birlikte Mısır’dan ayrılmasını sağlamıştı.
Önce Paris’e, ardından da Korfu’ya geçen Mahmut Paşa, burada da sarayın takibi altındaydı. Yunan hükümetine yapılan baskı neticesinde Korfu’dan da ayrılmak zorunda kalan Paşa, Roma’ya gitmiş, bu arada sağlığını da iyice kaybetmişti. Buradan Brüksel’e geçen Mahmut Paşa’nın sağlığının iyice kötüye gittiği anlaşılınca Sultan tarafından kendisine, tedavi için özel bir trenle İstanbul’a getirilmesi teklif edildi. Ama o, yurda dönmeyi bir kez daha reddetti. (Kendisinin gitmeyi kabul ettiğini lakin oğlu Prens Sabahattin’in araya girmesiyle teklifi reddettiği söylenir.)
İLK ÖNCE PARİS’TE DEFNEDİLDİ
Damat Mahmut Celalettin Paşa, Brüksel’de 17 Ocak 1903’te vefat etti. Sultan II. Abdülhamit, eniştesinin cenazesini İstanbul’a getirmek istiyordu. Bunun için Paris Elçiliği görevlendirilmiş, naaşın bir an evvel yurda getirilmesi emredilmişti. Fakat oğulları cenazenin yurda getirilmesi konusunda bir türlü ikna edilemiyordu. Nihayet Mahmut Paşa’nın naaşı 30 Ocak günü Paris’te Türk mezarlığına defnedildi. Ancak buna rağmen Saray, cenazenin İstanbul’a getirilmesi konusunda ısrarcıydı.
Sonunda bu mesele Fransız mahkemelerine intikal etti. Osmanlı diplomatları paşanın cenazesini alabilmek için Seniha Sultan’ın mahkemeye yazılı ifade vermesi de dahil tüm hukuki yolları deniyordu. Ancak Prens Sabahattin ve kardeşi, babalarının cenazesini vermemekte kararlıydı.
Fransız kamuoyunu da bir ara meşgul eden bu dava sonunda mahkeme, konunun dini muhtevasını da düşünerek yetkisizlik kararı aldı. Bu karar, Mahmut Paşa’nın cenazesinin İstanbul’a götürülemeyeceği anlamına gelmekteydi. Damat Mahmut Paşa’nın cenazesi yurda ancak İkinci Meşrutiyet ilanından sonra, 2 Ağustos 1908’de gelebildi. Prens Sabahattin o tarihte İstanbul’a gelmiş, babasının naaşını da toplanan büyük kalabalık eşliğinde, Eyüp’te aile kabristanına defnetmişti.