Haluk Kesim. Sahnede anons etsem, “O biiiir radyocuuuuu, o biiiiir seslendirmen, o bir yazaaaarr; o hoþsohbet bir konuuukk!” diye yükselirdim galiba. Çünkü onun enerjisi yüksek, üstelik bulaþýcý. Yarýn Lig Radyo ve Alem FM’in medya sponsorluðunda çýkan yeni kitabý Baþarýya Engel Yok raflarda olacak. Aslýnda kitabýn etrafýnda konuþacaktýk. Fakat kafa üstü bir söz attý ortaya “…Kadýn gladyodur!” diye. Kayýtsýz kalamazdým, oradan baþladým. Pazar neþeniz bol olsun. Yarýn kitapçýya uðramayý da ihmal etmeyin…
Kadýn gladyodur derken? Kime bu sözler? Erkekleri mi kadýnlarý mý uyarýyor acaba?
Tabii ki erkekleri uyarýyorum. Gladyo nasýl içten içe sessizce, idare eder, yönetir, bazen fetheder bazen de manipüle eder; kadýn da bazen bunu yapar. Bugüne kadar hiçbir erkek tam olarak anlayabilmiþ midir acaba kadýnlarýn gerçekten ne istediklerine dair. Ben yirmi senelik evliyim. Karým her seferinde bana hangisini giysem, mavi elbisemi mi, kýrmýzý olaný mý diye sorar. On beþinci yýlda çözdüm olayý.
Neymiþ?
Mavi mi kýrmýzý mý dediðinde ben hangisini söylemiþsem ötekini giymiþtir. Þu yemeði mi bu yemeði mi yapayým diye sorar, söylerim, ama o kendi canýnýn istediðini yapar. Güya fikrimi soruyor.
Niye soruyor sizce? Yani madem cevaba göre davranmayacak…
Ama soruyor iþte. Ben de o arada kendimi önemli zannediyorum. “Benim de fikrimi soruyor!” Bana kendimi önemli hissettirmek için bütün bunlar. Kadýnlar bunu yapar aslýnda. Akýllý kadýn, erkeði önemli hissettirir.
Bu kitapta ne var?
Bu kitapta benim hayatým var. Bir engellinin neler baþarabildiði var. Ben bir engelli olarak hamdolsun çok þeyler baþardým.
Engelli olmasýna raðmen bunlarý yaptý, bir de engelli olmasa, ‘sakat’ Haluk Kesim neler neler yapardý demek mümkün mü peki?
Bak bu lafý röportaja yaz. Ama mutlaka yaz!
Sakat mý, engelli mi hangi ifade daha doðru bu arada?
Yahu ne bileyim annem! Ben sakatý kullanýyorum. Yazýyorum bazen mesela sosyal medyada. “Haluk Bey, lütfen! Hiç yakýþmadý! Sizin gibi duyarlý bir insan niye sakat dedi?” E, sakat çünkü. Bir ara özürlü deniliyordu. Neyin özrünü dileyeceðim ben? Üç yaþýnda çocuk felci geçirdim, özür dilerim mi diyeceðim? Ben engelli de deðilim, engelleyemiyorsunuz beni yahu! Yok öyle bir dünya.
Hiç mi zorluk yaþamadýnýz fiziki anlamda?
Ülkemizde þartlar fiziki engellilere uygun olarak inþa edilmemiþ. Bilirsin, kaldýrýmlarýn yüksekliði medeniyetin simgesidir. Ne kadar yüksek o kadar medeniyetten uzak. Bizdeki durum ortada. Veya alçak yerler de var ama oraya da araba çekiliyor. Bunlar çok yaþanýyor. Gidiyorum, bekliyorum, arabayý kaldýrtýyorum. Bana bir zarar vermiyor beklemek veya bunu anlatmak, öðretmek. Ha, kavga ediliyor mu, ediliyor. Kafa atmak gerekiyor mu, bazen gerekiyor. Mecburen ama!
‘Attým ama sor bir niye attým’ der gibisiniz?
Evet, sor bir niye yaptýn!
Niye yaptýnýz?
Ben dedim ki beyefendi orasý engelli park yeri, lütfen park etmeyin. Adam güldü. Bir daha söyledim. “Ne var, belki ben de beyin özürlüyüm!” dedi. Ben de yaklaþtým yanýna, o öyle olmaz böyle olur diyerek, kafam burnuna deðdi. Hýzlý bir þekilde deðmiþ. Beyefendi sevgiyle yaklaþmýþtý bana, ben de ona sevgiyle yaklaþtým, hýzlý yaklaþmýþýz… Bu bir aþk! Belki bir tedavi! Yýllar evvel olmuþtu bu olay. Artýk sanýyorum bir daha engelli yerine park etmemiþtir.
BAÞARIYA ENGEL YOK
Baþarýyý gerçekten engelleyemez kimse. Tabii ki insanlarýn bakýþ açýsýnda da bazý problemler vardýr. Farklýlýklarý olan insanlara nasýl davranmasý gerektiðini bilemez veya hoþlanmaz. Ama ben bazý seçimler yaptým. Mesela diyelim ki Zeynep beni seviyorsa ben onun yanýndaydým ama Ayþe beni sevmiyorsa onun yanýnda deðildim. Çok uðraþmadým. Kendimi sevdirmek zorunda deðilim ki. Herkes gibi yaþýyorum. Ben yýllarca engelli olduðumun farkýnda deðildim. Gerçekten. Ergen yaþlarýmda hoþlandýðým kýza çýkma teklif ettim. Bu arada sinemaya falan da gitmiþtik. Baktý, “Haluk olmaz, sen sakatsýn” dedi. Nasýl yani dedim. Nasýl yani dediðim, nasýl olur da reddedersin deðildi. “Nasýl? Sakat mýyým?” þeklindeki þaþkýnlýðýmdý. Bilmiyordum. Öyle bir arkadaþ ve okul çevrem vardý ki… Bana hiç kimse anlatmamýþ bunu. Bana göre bastonlu yürümek mesela, normal.
Aile geliyor bu aþamada aklýma. Hayatý böyle güzel saðlýklý o ailede kimler var? Yani nasýldý bu çocuðun ailesi olmak, onu hayata hazýrlamak onlar için acaba?
Beykozlu bir aileyiz. Babam eðitimli, janti bir adamdý. Annem beþ vakit namazýnda. Nuriye ve Orhan Kesim çifti. Üç yaþýmda çocuk felci geçiriyorum. Annem þunu biliyor: Bu Allah’ýn verdiði bir hediye. Kader. Hayýr ve þer bunun içinde. Beni hiçbir þekilde farklý yetiþtirmemeye gayret etti. Rahmetli ablam Huriye benim elim ayaðým oldu. Hülya ablam, Hüseyin aðabeyim elim ayaðým oldular. Ama beni yalnýz da býraktýlar baþarmam için. Babam “Biz öleceðiz, sen tek baþýna bunlarý yapmak zorundasýn” diye çocukluktan beri bunlarý anlattý. Babamý, en yakýn arkadaþýmý cenazelerinde ben yýkadým. Çok ölüm gördüm. Neyin ne olduðunu biliyorum. Bu dünyadan öte tarafa maddi bir þey götürülemediðini biliyorum mesela. Onlarý anlatýyorum bu kitapta. Tabii gülerek…