Gökhan Türkmen: Popüler kültüre hizmet etmiyorum
ABONE OL

Yeniden baba olmanın heyecanını yeni albümü ‘Sessiz’in kapağına taşıyan Türkmen, doğmamış kızının ultrason görüntüsünü kullandı. Ayrıca bu albümü satın alan ilk 500 kişi adına da Ege Orman Vakfı’nda bir fidan dikilecek. Çevresine ve yaşamına böylesine duyarlı olan ince ruhlu sanatçıyla Şişli Marriott’da buluştuk. Yaptığı işten emin olan Türkmen, “Yaptığım işi beğenmeyen olabilir ama sadece ‘Olmamış’ lafını kabul etmem. Çünkü saniyeler içinde söylenen o kelime için ben bir sürü emek veriyorum. Beğenmediyse eğer bir sebep söylemesi gerekiyor” dedi ve daha neler neler anlattı...

Yeni albümünüz hayırlı olsun.

Teşekkür ederim. Yazı albüm çalışmamla geçirdim. Şarkıların hikayesi kadar bir kayıt süreci geçti. Ben zaten bir albümden sonra hemen diğer albüm için çalışmalara başlarım. Keyifli bir süreçti iki ayda da kayıtları toparladık.

Bu albümünüz için diğerlerinden biraz daha özel diyebilir miyiz?  Çünkü kapağında doğacak kızınız Leyla Ada’nın ultrason görüntüsü var.

Her albümüm özel tabii ki ama yaş aldıkça bir şeyler değişiyor. Kafanızda hep daha öteye gitmeye çalışıyorsunuz. Diğer albümlerden farklı olarak hem şarkılarla hem kapağıyla üzerine koyabileceğimiz bir şey gerekiyordu. Albümün ismi ‘Sessiz’e karar verince kapağı ‘nasıl olmalı’yı düşünmeye başladık. Ben de henüz doğmadığı için aramızdaki en sessizin doğacak kızım olduğunu düşünerek onun kapak olmasını istedim. Kayıt süresi kadar uğraştık bu tasarımla. O yüzden önemli ve detaylı bir iş oldu.

Kapakta bu kadar değerli bir görüntü varken albümün ismini koymak zor olmadı mı?

Ben albümün içinde bulunan bir şarkının ismini vermeyi sevmiyorum. İlk önce isme karar verdik. ‘Sessiz’ dememizin sebebi de herkesin bağırdığı bir dönemden geçiyoruz. Herkesin kendi sesini duyurmak için bağırdığı kendimizi sakin bir şekilde ifade edemediğimiz bir dönemdeyiz. Bu gürültüde biraz sessiz olunması gerektiği kanaatinde bulunarak şarkılarımızla anlatmak istedik derdimizi.

 ‘Öyle Güzel Ki’ ve ‘Aşktır’ şarkılarını eşinize yazdınız değil mi?

 Evet. ‘Öyle Güzel Ki’ birlikte oluşumuzun ikinci ayında çıkan bir şarkı. Hatta düğünümüzde de ona sürpriz yaparak söylemiştim. Sonra albüme koymak istedik ve yer verdik. ‘Aşktır’ın da sözlerini önceden yazmıştım müziğini de balayında yaptım. 

Nasıl yazıyorsunuz şarkılarınızı?

Şarkının geleceğini hissediyorum. Yaşayarak algımın açık olmasıyla her gün bir mesai harcıyorum. Andan kopmama durumu ile etrafa kayıtsız kalmamamla birikiyor içimde bir şeyler. Tek yaptığım şey hayattan kopmamak.

Klipte Emre Kınay oynadı. Nasıl bir araya geldiniz?

Emre Kınay ile çok eskiden beri tanışıyoruz. Beni de çok sever. Hikayedeki o adamı oynayabilecek tek kişi oydu. Yoğunluğunun içinde vakit ayırdı. Üç saat içinde çektik.

Bu albümü alan ilk 500 kişi için bir de kampanya yaptınız. Nedir o bahseder misiniz?

Albümü alan ilk 500 kişi için onun adına bir fide yetiştiriyoruz Ege Orman Vakfı Melike Turgut Korusu’nda. Oranın bir orman olması için çabalıyoruz. Bence vatanını sevmek böyle işlerden başlıyor. Çevre ve doğa benim için çok önemli. Onu ayakta tuttuğunuz zaman yapamayacağınız hiçbir şey yok.

Albüm yapmak artık delilik işi değil mi? Herkes single yapıyor.

Single yapmak benim için daha delilik işi. Çünkü üç ayda bir sürekli bir şey üretmeniz klip çekmeniz gerekiyor. Ben bir önceki albümden bu albüme kadar olan yaşadığım her şeyi aktarabileceğim bir alan olarak görüyorum albümü. Albümümü alıp dinledikleri zaman benim o iki buçuk yıl ne yaptığımı nasıl yaşadığımı görüyorlar. Birkaç şarkıyla geçiştirmek olmuyor. Benim dinleyicim açıkçası tek şarkıyla yetinmiyor. Bir şarkımı dinledikten sonra diğerlerini de merak ediyorlar. Güven verebildiğim bir kitlem var.

Siz o güveni dinleyiciniz ile aranızda çok kısa sürede oluşturdunuz. Nasıl başardınız bunu?

Samimiyet bunun cevabı olabilir. Nasılsam oyum. Hiçbir zaman rol yapmıyorum. Şarkılarımda da kliplerimde de hep gerçek olan şeyi göstermeye çalışıyorum. Şarkılarımı satın alıyor sonuçta insanlar ve satın aldıklarına değsin istiyorlar. Ben de onlara değer verdiğim için en iyisini yapmaya çalışıyorum. Düşünsenize ben hobimden para kazanıyorum. Bu memlekette bir sürü insan işini sevmeyerek yapıyor. Ben şarkılarımı yaparken çok tutsun gibi bir dertle yapmıyorum.

Ama artık herkes tutacak şarkılar yapıyor. Bu işin bir matematiği var.

Bende bu işin matematiği, dünyada bu iş kaliteli ve iyi bir şekilde nasıl yapılıyorsa onu araştırmak. O da tutulan şeyin aynısını yapmak için değil, daha iyisini doğrusunu yapmak için. Şu lafı kullanırsam şarkım da dillere pelesenk olur hemen tutar diye düşünmüyorum.

Ama hit oluyorsunuz...

Benim yaptığım iş çok popüler olmuyor aslında. Ben popüler kültüre hizmet etmiyorum.

Siz pop sanatçısısınız neden popüler kültür bu kadar rahatsız ediyor?

Aynı şeyler yapılması yüzünden. Biri bir şey yapıyor diğer 40 akıllı da onun tuttuğunu gördüğü zaman aynısını yapıyor. Kimse orijinal olmaya çalışmıyor. Bu bir sürü psikolojisi. Herkes kendini garantiye almaya çalışıyor. Benim kendime söylediğim tek şey ‘Gökhan hep kendinle yarışacaksın.’ Hiç kimseyle yarış içine girmem. Benim büyük kitlelerim olsun herkes beni dinlesin gibi bir amacım da yok. Benim kitlem az olsun ama özel olsun. Yaptığım işin farklı olduğunu fark etsinler yeter. Benim hayranlarım beni sorgulasın, eleştirsin, olmamış desin.

Bu zamana kadar hiç olmamış yapamamışsınız diyen oldu mu?

 Olmadı ama olabilir o zaman da sadece olmamış lafını kabul etmem. Çünkü saniyeler içinde söylenen olmamış kelimesi için ben bir sürü emek veriyorum. Beğenmediyse eğer bir sebep söylemesi gerekiyor. Kimse kimseyi olduğu gibi kabul etmediği bir ülkede benim hisselerimle yaptığım bir işe sebepsizce laf söylensin istemiyorum.

Akustik şarkılar deyince akla siz gelir oldunuz neden?

Belki de akustik adı altında yapılan işlerin yanlış, bizim o işi doğru yaptığımızdandır. Memlekette akustik tek gitar olarak algılanıyor ya da iki gitarla üç kişinin yaptığı bir iş gibi algılanıyor. Bizim jargonumuzda akustik öyle bir iş değil. Tam tersi daha detaylı ve zor bir iş. Biz akustik bir konser veriyoruz dediğimizde sahnede 15 kişi oluyoruz. “Akustik konser yapmaya başlamışsınız o zaman fiyatınız yarı fiyat değil mi?” diyorlar. Parayla ölçülen bir anlayış var. Çünkü onlara göre akustik daha ucuz bir iş. Bu anlayışı kırdığımız için belki akla biz geliyoruz.

“Kimse kimseyi olduğu gibi kabul etmediği bir yerde hisselerimle yaptığım işe sebepsizce laf söylensin istemiyorum.”

EĞLENCE ANLAYIŞIM FARKLI

Diğer albümlerinizde iyi başarılar yakaladınız. Bir kaygı oluyor mu bu sefer başaramazsam diye?

Ben hiçbir zaman bir kaygıyla yapmıyorum. Önce kendim tatmin oluyorum. Yaptığım işin bir bütün olduğunu ve bir sanat olduğunu düşünüyorum.

Sizden bir gün eğlenceli hareketli bir şarkı duyar mıyız?

Benim sanatımın ve hayatımın içinde öyle bir anlayış yok. Eğlence anlayışım farklı. Bilgili, kültürlü insanlarla sohbet ederek bir şeyler öğrenerek eğleniyorum. Tabii ki yeri geliyor dans da ediyorum ama bu illa eller havaya bir müzikle olmuyor. Dansı çok sevdiğim için onun da bir anlamı olmalı. Pervazsızca hareketler yapan biri bana dans hissini katmıyor. İlla masalara çıkıp zıplayarak eğlenilecek diye bir kural yok dünyada da böyle bir eğlence tarzı yok. Bunlar yozlaşmanın ta kendisi.

30 yaşından sonra zekamda bile değişim oldu

Sizin karşı tarafa geçirdiğiniz en temel algı duygusallık. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Duygusalım tabii ki ama benim duygusallıktan kastım duyarlı olmak. Bu beni mutlu ediyor. Bu yüzden kafamı yastığa hep çok rahat koymuşumdur. Her şey çok basit olmamalı insan başkalarının yerine kendini koyabilmeli.

30 yaş sendromunu yaşıyor musunuz? Bu yaş size nasıl geldi?

Hayır yaşamadım. Ama 30 yaşına girdiğimde çok şeyin değiştiğini fark ettim. Zekamda bile değişim olduğunu gördüm. Bana çok iyi geldi bu yaş. Daha çok beslenmeme dikkat etmeye başladım. Çünkü çocuğunuz olduğu zaman onu daha çok görmek istiyorsunuz. Onunla daha çok yaş almak istiyorsunuz.

Bu sakin mizacınızın altında sinirlendiğiniz şeyler neler?

Yalan beni çok kızdırıyor hele ki boş yereyse. Yapmacık tavır da çok iğreti eder.

“Albümü alan ilk 500 kişi için bir fide yetiştiriyoruz Ege Orman Vakfın’da. Vatanını sevmek böyle işlerden başlıyor.”

Yaşayarak ve algımın açık olmasıyla her gün bir mesai harcıyorum. Andan kopmayarak ve çevremde olanlara kayıtsız kalmayarak içimde bir şeyler birikiyor. Sonra o birikenlerle şarkının geleceği zamanı hissediyorum. 

BEN HEP BABA OLMAK İSTEDİM

İkinci kez baba oluyorsunuz. Nasıl bir his baba olmak?

Ben hep genç yaşta baba olmak, kızlarımla birlikte bir şeyleri öğrenmek istedim. Her şeyi bilen bir baba olmak istemedim. Bazı şeylere “Kızım ben de seninle ilk defa görüyorum bunu. Neymiş o gel beraber öğrenelim” demek istedim. Bir şeyler öğretmeyi severim. Bu benim misyonum böyle düşünüyorum. Birilerine bir şeyler katmayı seviyorum. Birini yetiştiriyor olmak da müthiş bir duygu.