Prof. Dr. Hüseyin Atay, Ýslam’ýn inanç esaslarýný inceleyen Kelam ilmi ve Kur’an meali açýsýndan hayatý önem taþýyan ilk çað Arapçasý’nýn dünyadaki sayýlý uzmanlarýndan. Ailesinde Nakþi þeyhleri de olan ‘hafýzlar sülalesinden’ gelen Hüseyin Atay, ayný anda hem kapanan medreselerin son müderris þeyhlerinden hem de yeni kurulan ilahiyat fakültelerinde öðretim alarak, her iki dünyayý da çok iyi tanýmýþ ender Ýslam alimlerinden. Rize’nin Güneyce beldesinden ABD’nin Harvard Üniversitesi’ne, Ýstanbul’daki medrese alimlerinden aldýðý derslerden ilahiyat fakültesi dekanlýðýna uzanan roman gibi kariyeri olan Atay’a, hayatý sorduk...
-1930 yýlýnda Rize’de doðmuþ bir çocuk, nasýl olurda kendi alanýnda dünyanýn sayýlý alimlerinden biri haline gelir? Yedi kuþak dedesinin hafýz olmasýndan mý yoksa ‘yeni bir þey yapmak’ arzusundan mý?
‘Güneyceli’nin olduðu yerde imama gerek yoktur’ derler çünkü herkes hafýzdýr. Kur’an-ý ne zaman okumaya baþladýðýmý bile hatýrlamýyorum çünkü altý ya da yedi yaþýndayken hafýzdým. O kadar kuvvetli bir hafýzdým ki o yaþta iki buluþum olmuþtu: Sayfadaki ilk satýrý bitirip ikinci satýra geçmeden önce yan sayfadaki ilk satýrý da okurdum. Ayrýca aþaðýdan yukarý okuyordum. O zamandan beri yeni bir þey yapma hevesim vardý. Yedi kuþak dedem hafýzdýr. Osmanlý dönemindeki soyadýmýz Sipahioðlu. Dedem Osman Niyazi’nin babasý Yusuf, onun babasý da Hacý Hüseyin’dir. Büyük dedesimin amcasý Osman Niyazi, hem alim hem þeyhtir ve Ziyaüddin Efendi’nin halefidir. (Nakþibendi tarikatý Gümüþhanevi dergahýnýn kurucusu Þeyh Ahmed Ziyaüddin Efendi, 1813-1893) Annem Ayþe Yýlmaz, Cevahiroðlularý’ndan. Benim iki dedem de Kafkas cephesinde þehit olmuþ, I. Cihan Harbi’nde.
-Beþ yaþýndaki bir çocuðun aklý köy meydanýndaki arkadaþlarýyla oynamakta deðil midir? Size ilk Kur’an dersini kim verdi, sizi nasýl bir methotla derslere odaklayabildi?
Kur’an okumaya iyi bir taþ ustasý da olan babam Hafýz Ýsmail ile baþladýk . Ama yanlýþ telaffuz nedeniyle beni bir kere dövünce amcam Hafýz Yusuf’la devam ettik. Babam çok disiplinliydi. Beyazýt Camii’nin imamlýðýný yaptýðý dönemde, ilk sýra tamamlanmadan ikinci sýraya kimse geçemez, saflar ip gibi dizilir, herkes ‘Sarý hoca’ diye ondan çekinirdi. Babam Beyazýt Camii’nin imamlýðýna baþlayýnca ben de Kumkapý Ýlkokulu’nda beþinci sýnýfa devam ettim.
-Rizeli taþ ustasý hafýz Ýsmail nasýl Beyazýt Camii’nin imamý oldu?
Beyazýt Camii’nin iki imamý vardý, ikincisi bizim Rizeli meþhur Osman Çifaruksaoðlu. Babam Kur’aný Araplar gibi telaffuz etmek için verilen tecvid derslerine niyet etmiþti. O sýrada birinci imam rahatsýzlanýnca, Hafýz Osman babama ‘Sen madem burada tecrit okuyacaksýn, bu imamýn yardýmcýlýðýný al’ demiþ. Babamýn imam maaþý 10 lira olduðu için ev tutamýyor, Beyazýt Camii’nde yatýp kalkmaya baþlýyor. Hiç unutmuyorum, Ýstanbul’a Almanlar’ýn Ruslar’a karþý taarruz baþlattýðý 22 Haziran 1941 günü geldim. Ýstanbul’un zenginleri Ramazan’da kendilerine hafýz tutar, Kur’an okuturdu ve camiye bunun içinde özel minderler gelirdi. 45’e kadar dört sene boyunca o kalan minderlerde camide yattýk.
-II. Dünya Savaþý’nýn sýkýntýlý yýllarý, babanýn kýsýtlý maaþý ve yanýnda küçük bir çocuk... Nasýl geçindiniz?
Babam Beyazýt Camii Ýmamý olduðu için cami cemaati arasýndaki fýrýncýlar bize bir tane karne bulmuþtu, onunla ekmek alýyorduk.Camii’nin eskiden lojmanlarý varmýþ ama o dönem yýkýlmýþ. Biz de o temeller arasýndaki arsaya mýsýr ektik. Topladýðýmýz mýsýrlarýn koçanlarýný Beyazýt Camii’nde padiþahlarýn namaz kýldýðý etrafý parmaklýklý alanda kuruttuk.
-Hünkar mahallinde mýsýrcýlýk...
Evet. Sonra koçanlarýný ufalayýp Edirnekapý dýþýndaki deðirmenciye gidip una çevirdik, mýsýr ekmeði yaptýk.
-Ortaokula giderken nasýl medrese þeyhleriyle derse baþladýnýz?
Ben Kumkapý Ýlkokulu 5’inci sýnýfa giderken Hafýz Nihat babama ‘Hüseyin ile Arapça okumaya baþlayalým’ demiþ. Ýmam Hacý Hasip Efendi vardý hem þeyh hem müderristi (Þehzadebaþý Damat Ýbrahim Paþa Camii imamý ve Nakþibendi þeyhi, 1864-1949).
-Medreseler kapanmamýþ mýydý?
Medreseler kapandý ama medreselerin son hocalarýndan özel ders aldým. Bu hocalarýn bazýlarý medreseyi bitirdikten sonra tarikatlara intisap ediyordu. Beyazýt Camii Müderrisi Mustafa Asým Efendi ve Fatih Camii Müderrisi Mustafa Gümülcineli’den cumartesi, pazar ve yaz tatillerinde ders aldým. Ortaokulda her sýnýfý birincilikle bitirdim ama babamýn karþý çýkmasýna raðmen liseye devam etmek istemedim ve Mustafa Gümülcineli hocamla okumaya devam ettim.
-Okul birincisi bir çocuk, okulu býrakýp neden medreseye yönelir?
Çünkü ortaokulda çok sýkýntý çektim. Birinci gelmek için caným çýktý. Benim okuduðum Kumkapý Ortaokulu o zamanlar Ýstanbul’un önde gelen okullarý arasýndaydý. Hoca bir soru sorar ve öðrenci bilemez. ‘Sýnýfýn en çalýþkaný kim?’ diye sorar. Ben de bilemezsem bana sýfýrý basardý. Diðer bilemeyen öðrencilere not verilmez ama bana sýfýr verilir, sonra benim de o sýfýrý düzeltene kadar caným çýkardý. Madem onlara sýfýr vermiyorsun bana niye veriyorsun?
-Okulda ve camideki sýnýf arkadaþlarýnýz arasýnda kimler vardý?
Kumkapý Ortaokulu’ndayken babasý komiser olan ve sonra kendisi de avukat Rahmi Özoðuz vardý, ona teneffüslerde yürürken namaz kýlmayý öðrettim.Camilerdeki derslerde üç öðrenciydik: Emin Saraç, Kemal Iþýk ve ben. Padiþahlarýn namaz kýldýklarý yer var ya, orasý üst katta çok tozlu ve kapýsý kilitli bir yerdi. Biz anahtarý alýp temizledik, hocamla ders yapardýk. Emin beni dedesinin arkadaþý Ali Haydar Efendi’ye götürdü (Ýsmet Efendi Dergahý’nýn ve Hacý Mahmud Ustaosmanoðlu Efendi’nin þeyhi Ali Haydar Güleryüz, 1870-1960). Emin ile Haydar Efendi’den derse baþladýk. Büyük bir hocaydý, hem þeyh hem hocaydý. Derse gittiðimizde tarikatla ilgili yanýndaki ak sakallýlarý ‘Gidin siz de dersinize çalýþýn’ diye savardý.
-Neden size bu kadar önem verirdi. ‘El verilecek’ öðrencileri miydiniz?
Biz zehir gibi okuyan gençleriz, onlar yaþlý ve bir yerlerden gelmiþ müridleri. Biz hafýzýz. Hem Beyazýt Camii Ýmamý’nýn oðluyum. Emin de hafýz. Bize çok önem verirdi. Biz Baðdat’a gittikten sonra Mahmud yanýna gitmiþ. Bize sadece ilim verdi, tarikattan hiç bahsetmezdi.
-Ailenizdeki isimler kuþaklar boyu kendisini Kur’ana vermiþ, siz de Türkiye’nin sayýlý alimlerinden birisiniz. Çocuklarýnýz da Kur’an eðitiminizi babalarýndan mý aldý?
Çocuklarýma baský yapmadým. Biraz Arapça öðretmeye baþladým ama sonra devam edemedik. Yaz bitip okullar açýlýnca mektebe gitti. Onlarý meslek seçimlerinde serbest býraktým.
-Babanýzýn size yaptýðý gibi beþ yaþýndayken Kur’an okutmaya baþlamadýnýz mý?
Caným o zaman baþka bir iþ yoktu ki! Babam da mecburdu.
-‘Hayat deðiþti’ diyorsunuz? Hayattan keyif aldýnýz mý?
Hayat deðiþti. 70 senedir mücadele ettim, hala mücadele halindeyim. Hayatta hiçbir imkaný kaçýrmamaya dikkat ettim. Benim bütün hayatým keyif. Ben en çok kitap okuduðum zaman eðlendim.Günde 16 saat okuduðum oldu. Þimdi hala araþtýrmalarýma devam ediyorum.
ÝLAHÝYATLARDA ÖÐRETÝM YOK, EÐÝTÝM VAR
-Kemal Iþýk ve Emin Saraç ile aranýzda rekabet var mýydý? Nasýl öðrencilerdiniz?
Ýkisi de iyi hafýzdý. En iyi Kur’an okuyanýmýz Kemal Iþýk’tý. Laleli Camii imamýndan tecvid okudu, sesi de güzeldi ve Beyazýt Camii müezzinliðine tayin edildi. Babamýn müezziniydi. Beyazýt Camii beni çok iyi yetiþtirdi. Orada devlet felsefesini, dünya devletlerini öðrendim. Bir alimin sana kitap okutmasýnýn önemi yok, önemli olan olaylarýn hikayesi. Benim sesim iyi deðil. Baþka hafýzlarýn sesi, dersin ki senelerce müzik okumuþ gibi nameli. Öyle olunca kendimi bilime verdim. Ýþte, benim o þanssýzlýðým böyle bir þansa dönüþtü. .
-Devletlerin felsefesi nedir?
Devlet milleti kullanmak için her þeyi yapar.
-Dini de kullanýr mý?
Baþta dini kullanýr. Þimdi bir þey söyleyeceðim, bazý kesimler yine çok rahatsýz olacak. Stalin’e dua etmeli. Stalin II. Dünya Savaþý bitince Ardahan ve Kars’ý istedi ve Türkiye NATO’nun kapýsýný çaldý. ABD ‘Sen demokrat deðilsin, biz seni NATO’ya alamayýz’ dedi ve bunun üzerine DP kuruldu, sonra dine ehemniyet verilmeye baþlandý. Anlatabildim mi? Bizim eski ulemanýn þöyle bir sözü vardýr: Cenab-ý Hak, bir dinsiz ile de bu dine yardým edebilir. 1927’den 50’ye kadar din yasaktý.
-Kendi alanýnýzda dünyanýn sayýlý akademisyenlerinden biri olarak gösteriliyorsunuz ama sizi seven kadar tepki gösteren cemaat ve tarikatlar da var.
Hepsi diyebilirsiniz... Medrese ile tarikat arasýndaki fark nedir? Medrese ilim ve öðretim yapar ama tarikat eðitim yapar. Eðitim nedir, eðitmekten geliyor. Bir þeyi bin defa yapacaksýn, onu yapmakta hiç tereddüt etmeden tekrar yapacaksýn. Asker gibi. Beni sevenler de var sevmeyenlerim de var ama sevmeyemlerim kim diye bakmam. Karþýlaþtýðýmda onlarýn benim sevmeyenim olduðunu bilmediðimden selam veririm ve þaþýrýrlar.
EÐÝTÝMÝM YEDÝ ALÝMDEN
-Sizin ilahiyat fakültesi öðrencilik yýllarýnýzdaki öðretim üyesi kadrosuna baktýðýmýzda, kendi alanlarýnda dünyanýn sayýlý uzmanlarýný görüyoruz. Ýlahiyat Fakültesi dekanlýðý da yapmýþ bir isim olarak, ilk ve son ilahiyat larda nasýl bir fark görüyorsunuz? ‘Eðitim var ama öðretim yok’ mu diyorsunuz?
Eðitim bile tam verilmiyor. O dönemdeki hocalar þahane adamdý.
-Rize’den Ýstanbul Medreseleri’ne, Baðdat’ta lise ve üniversite öðrenciliðinden ABD’de Harvard ve Chicago üniversitelerinde araþtýrma görevliliðine, Suudi Arabistan’da Kral Fahd Üniversitesi öðretim üyeliðinden Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Dekanlýðýna uzanan sýradýþý bir kariyeriniz var. Tüm bunlarý nasýl baþardýnýz?
1947 yýlýnda Ýstanbul’da Baðdat Külliyetuþ-Þeria Dekaný Hamdi Azami ile tanýþtýk ve bizi burslu olarak Baðdat’a okumaya davet etti. Kemal Iþýk’ý da ikna ettim, trenle Baðdat’a gittik. Sonra kardeþim hafýz Ýbrahim Atay da geldi ama Emin Saraç pasaport alýp gelemedi. Ben fakülte dýþýnda yedi alimden ders alýyordum. Emced Zehavi, Muhammed Kýzýlcý, Ýmam Azam Cami Ýmamý Abdülkadir Hatip, Takuyiddin Hilali, Abdullah Nakþýbendi, Süleyman Efendi ve Hacý Hamdi Azami’den fýkýh, kelam, mantýk, Arap edebiyatý ve hadis dersleri aldým. Böylece kendimi Ýslam ilimlerinde söz sahibi görebildim. Burada asýl beni yetiþtiren felsefe ve düþünceye verdiðim emeðimdir. Ýslam’ýn oluþum tarihini üçe ayýrýyorum: Kur’an’ýn Ýslam’ý, ulemanýn (bilginlerin) Ýslam’ý ve avamýn Ýslam’ý...