Þarkýlarýmda eski þehirlerin kokusu var
ABONE OL

Yeni þarkýlarýndan Haleyli ile hakiki müzik arayanlarý bir hayli heyecanlandýran Mehtap Demir, Etnomüzikoloji ve Folklor Anabilim Dalý’nýn kurucusu olduðu Ýstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarý’nda akademik görevini sürdürürken ortak projeler ve resitalleriyle müzisyenliðin hakkýný veriyor.

Bunca iþin üzerine bir kadýn Antropoloji doktorasý, müzikoloji masterý ve konservatuvar lisans ve lise eðitimi yapmýþsa biri, insan “Yaþamaya ne ara vakit buluyorsunuz” diye sormadan edemiyor. Sanatçý, “Eðlenceli karýþýk, koþturmalý bir yaþamým var benim. Hem akademi hem de konserler devam ediyor” diyor.

UMARIM SAYIMIZ ÇOÐALIR

Konservatuvara 11 yaþýnda baþlayan Mehtap Demir, Türkiye’de kabak kemanenin tek kadýn icracýsý olarak da anýlýyor. Bunu da þaka yollu soruyoruz elbette; “Hocam, bir baþka kadýn kemane sanatçýsýný siz de mi yetiþtirmediniz? Neden yok?..”

Demir’in cevabý, bir tesbitten öte bir isteði de anlatýyor...

“Tabii ki konservatuvarlardan mezun olan kemane öðrencileri var. Benim de öðrencilerim var. Onlarýn iyi olmalarý için elimden geleni yapýyorum. Üzülerek söylüyorum ki Türkiye müziðinde kurumlar ve özel performanslar içinde kemaneyi icra eden ve temsil eden þimdilik ben varým. Ýsterim ki Azerbaycan’da, Ýran’da olduðu gibi bizim de sayýmýz çoðalsýn.

Demir, “Ýlla ki bir tercih yapmanýz gerekseydi, enstrümanýnýzý mý yoksa þarkýcýlýðý mý tercih ederdiniz” sorusuna “Tabii ki enstrümanýmý isterdim” diyerek kemane ustalýðýndaki sýrrý da açýklýyor.

HEM FÝKÝR HEM ÝCRA

Tam bir proje insaný olarak ekibin bir parçasýný oluþturmayý, fikir paylaþýmý ve uygulama alanýnda olmayý çok sevdiðini vurgulayan Demir, son dönemde yaptýðý çalýþmalarý þöyle özetliyor...

“Hem ulusal hem uluslararasý projeler yapýyorum. Ýcracýlýðýn yaný sýra fikirler üretiyorum. Sözgelimi 2012-2015 arasýnda Benim Tatlý Kanaryam / My Sweet Canary adlý müzik belgeselinin yaný sýra konserlerle vardýk. Uluslararasý müzik ve film festivalllerinde Türkçe, Rumca ve Ladino dillerinde þarkýlar söyledik, Doðu Akdeniz müzik kültürünü tanýttýk. Yasmin Levy, Mor Karbasi, Giota Negka, Savinna Yanatou, Martha Fritzila, Ross Daly, gibi uluslararasý isimlerle ayný sahneyi paylaþtýk. Geçen yýl Yedi Cihan Kadýnlarý kapsamýnda önemli temsiller yaptýk... Hayat sürdükçe istekler de projeler de devam edecek. Yeter ki saðlýk olsun!

Mehtap Demir ile yaptýðýmýz keyifli sohbette saatler akýp gitti. Söyleþiyi bilindik akýþýyla yayýnlamaya kalksak sayfalar yetmezdi. Bu yüzden, önemli vurgularý, baþlýklarýyla özetlemeyi tercih ettik...

TEORÝ PRATÝÐE ASLA ENGEL DEÐÝL

Evet hem müziðin icracý hem de akademik tarafýyla ilgiliyim. Sanýlanan aksine bu iki alan birbirini tamamlar. Müzik, toplum ve kültür iliþkisi, üretiminde ve tüketimindeki unsurlar, kaynaklarý, tarihi ve bugün nasýl algýlandýðýný konu alan etnomüzikolojik bir çerçeve, icranýn kendisi, icracýnýn durumu, kendi deneyimlerim iyi üretim yapmamý saðlýyor.

KENT HALK ÞARKILARI

Anadolu Kokusu albümü  Fransýzca Le Parfum d’ Asie Mineaure Ýngilizce The Perfume of Asia Minor isimleriyle yayýnlandý. Albümde Eski Ýzmir, Ýstanbul gibi liman kentleri ve ticaretin yoðun olduðu bugün kozmopolit kültürlerin buluþtuðu kentlerin kokusunu hissedebilirsiniz. Burda bir halk þarkýsýnda Rebetiko etkisiyle zeybeðin ruhunu bile duyabilirsiniz.

CAFE AMAN VE ÞANTAT

Çalgýlý Kahvehaneler, müzikli mekanlar, genellikle Ermeni, Rum, Yahudi sazende ve þarkýcýlarýn icra ettiði, meddah gösterileri, saz aþýklarý, gölge oyunlarý gibi gösterilerin yapýldýðý mekanlardý. Ýþte Özellikle Ýzmir ve Atina’da bu kahvehanelerde amane denilen makamsal gazeller okunurdu. O yüzden amane okunan bu çalgýlý kahvelere ‘Cafe Aman’ deniliyordu. Avrupa’da, örneðin Fransa’da müzikli gösterilerin ve orkestralarýn olduðu bu mekanlara ‘Cafe Chantat’ denilirdi. Osmanlý kentlerinde ve Cumhuriyet’in ilk yýllarýnda konser mekaný gibi düþünülen bu mekanlarda iyi müzik vardý.

ANADOLU KOKUSU

Yeni albümüm Anadolu Kokusu’nda 19 eser var. 1920-30 yýllarýnda plaklara okunan halk þarkýlarý bunlar. Mahmure Handan hanýmdan bir Ýzmir türküsü var mesela. Ýzmir bülbülleri ilk defa duyacaðýnýz bir eser. Kanuni Garbis Bakýrcýyan’dan çok hoþ bir Saba þarký var, yine Ýzmir’den. Mualla Hanýmdan dinlediðim segah kasap oyun havasý var. Memo Güzellemesi, Selanik Menekþe Valsi, Aptaliko Kordon Zeybeði, Kapadokya Asmalar Türküsü, Deðirmenci ve Leblebici Kantolarý ile özel bir repertuvar oldu. 

Feyz almak lazým Ya Leyli adlý parçamda þiirini güfte yaptýðýmýz Bahtiyar Vahapzade, hayraný olduðum bir felsefeci ve þairdir. Hatta bir dizede;

Dondunsa tekâmül ve güzellikler önünde Bu hayrettedir Allah, bu hikmettedir Allah, liyakattedir Allah Hakikattedir Allah, sadakattedir Allah, muhabbettedir Allah der... Bu sufiyane yaklaþým ve iklimden feyz almak lazým. Sadece o da deðil... Hoca Ahmet Yesevi, Hayyam, Mevlana, Hafýz Þirazi gibi tasavvuf ehlinden etkilenmiþ. Bu mütefekkirlerden de bize feyz almak, anlamak, anda kalmayý öðrenmek düþer.