Toprağın üzerine sığamadık altına mı sığacağız
ABONE OL

Biz 15 Temmuz gecesi olanları anlatmaktan hiç yılmayacağız! Elimizden gelen desteği de onların üzerinden hiçbir zaman çekmeyeceğiz. Çünkü o gece bu memleketin kahramanları gerçek bir destan yazdı... O kahramanlardan biri de tankın altında kalarak şehit düşen Akın Sertçelik’ti. Eşinin 23 yıllık hayat arkadaşı, çocuklarının kahramanı, evlerinin aşçısı ve koruyucusu. O, hainlerin darbe girişimi yaptığı gece de vatanının koruyucusu oldu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısını duyar duymaz kendini sokağa attı. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi o ‘pijamalı yiğidimiz.’ Eşi Sema Sertçelik “Bu ailede vatan için üç can daha var” dedi ve o gece ve sonrasında neler olduğunu anlattı...

Üç ay geçti ama acımız hala taze. Başınız sağ olsun.

Dün akşam uçak sesleri duydum yine irkildim. Sonra doğudaki askerleri düşündüm, kuşunlar tepesinden geçen Suriyeli kardeşlerimizi... Her an ölüm korkusunu hissetmek... Düşünebiliyor musunuz psikolojilerini? Bizim bir canımız gitti de karşı taraf ne kazandı? Neydi paylaşamadıkları? Ne istediler de olmadı? Bizden çok daha iyi gelirlere, çok daha iyi yaşam şartlarına sahip insanlar, okumuş albay olmuş kişiler... Bunca insanın canını aldılar ne kazandılar? Toprağın üzerine sığamadık, altına sağacağız.

O gece neler yaşadınız?

Erken yatmıştık. Annesi “Ekmek alın” demek için aradı. Eşim TV’yi açtı ve Cumhurbaşkanımızın çağrısını gördü. “Ekmeksizlikten kimse ölmez ama vatansız ölür” dedim. Önce bayrağımızı astı. Sonra da “Haydi hep beraber gidiyoruz” dedim. Eşim önümden geçti, Biz hazırlanana kadar Ataşehir’den Libadiye’ye çıkmıştı. “Nasıl gittin oraya kadar” diye sordum. Niyetimiz Kısıklı’ya gitmekti. Köprüde olanlar hakkında bilgimiz yoktu. Eşim, “Siz eve çıkın, TV’yi açın bana oradan bilgi verin telefonla” dedi.

ELLERİNİ BEN TANIRIM, KOKUSUNU BİLİRİM!

Dinlediniz mi onu?

Eve geldik ama kızım “Çanakkale’de kurşun taşıyan kadınlar kadar olamayacak mıyız biz” diye çıkıştı. Sabaha kadar iletişim halindeydik eşimle. Arada bir çağrı atıyordu bana.

En son ne konuştunuz?

“Buralar kan, cihat meydanı gibi. Yaralı çok fazla var. Bol bol Kur’an-ı Kerim okuyup dua edin” dedi. Sabah namazını kıldıktan sonra uyuyakalmışım. Uyandığımda telefonumda çağrı göremedim. Telefonunu kaybetti diye düşündüm. Askerde İsmail Hakkı Karadayı’nın korumasıydı. Nişancıydı. Ama o gece yanında ne silahı vardı ne taşı sopası, yüreği ile gitti...

Nasıl öğrendiniz haberi?

İçimde bir şey var, her yer dar geliyordu. Biliyorum, cumhurbaşkanımız “Eve dönün” demeden gelmez. Dayanamadım evden ayrıldım. Ağabeyimle birlikte bir sürü hastane dolaştık. Sonra ağabeyimin ısrarıyla Yenibosna’da kimliksizlerin olduğu bir yere gittik. Gitmek istemedim ben içimizden kuşkuyu atmak istiyordum. Dua ettim. Orada gözü yaşlı insanlar gördüm, dayanamadım, ama girdim içeri. Çünkü oradakiler eşimi tanıyamaz, onun ellerini ben bilirim, onun yüzüne, gözlerine ben baktım, kokusunu ben bilirim. Kimse benim gibi tanıyamaz! Oradaydı...

ŞEHİDİMİN RUHU EVDE

Nasıl ayakta kaldınız?

“Bıraksam, hiçbir şey düşünmesem, iki çocuğum olduğunu unutsam” dedim, ama unutamıyorsunuz. Kendimi bırakmak gibi bir lüksüm yok. Sol gözüm bakarken sağ gözüm kıskanır, çocuklarımı kimseye emanet edemem. Onun mertebesi çok güzel. Biz birbirimize “Bu dünyalık sevmedik, ahrette de birbirimizi istiyoruz” derdik. İnşallah Rabbim ahrette de ayırmayacak. O önden kapıyı açtı... Bizim şehidimizin ruhu evimizde, yalnızca bedeni yok.

Yalnızlık çekiyorsunuzdur.

Biz hayatın yükünü beraber omuzlamıştık. Şimdi hiç tanımadığımız insanlar kapımızı çalıyor, başsağlığı için... Kimin ne niyetle geldiğini ilemiyorsunuz çoğu zaman. Biz Allah’a güvenip, sığınıyoruz. Çok fazla göz önünde olmak istemiyoruz. Çocuklarımın tekrar tekrar aynı acıyı yaşamalarını istemiyorum. Onların gözlerindeki acıyı ben hissediyorum “Anne sakın söyleme” der gibi bakıyorlar bana.

Onu hep yaralılar arasında aradım. Ağabeyimin ısrarıyla Yenibosna’ya gittik. Kapıdan girene kadar dua ettim.

HESABI SORULSUN

Adaletin yerini bulacağına inanıyor musunuz?

Bunları kim yaptıysa kaç cana kıyıldıysa hepsinin hesabı sorulsun. İdam istiyorum. Onlar 2 yıl sonra hapisten çıktıklarında hiçbir şey yapamam. Benim onlar kadar gücüm yok. Onların arkalarında olanlar belli. Bizim arkamızda bir tek devletimiz var. Onlar için asılmak çok büyük bir mükafat olur. Ölmeleri beni rahatlatır mı? Rahatlatmaz, öleni geri mi getirir? Getirmez. Ama onların hapisanede devletin ekmeği ile beslenmelerini istemiyorum. Evet maaş almıyorlar ama ekmek yiyorlar. Niye yesinler? Allah’a dua ediyorum iki cihanda da yansınlar diye. Eşim “Yaşasın cehennem!” derdi böyleleri için.

ÇOCUKLARA ŞEHİTLİK MERTEBESİNİ ANLATTIM

Peki ya çocuklar? Nasıl anlattınız?

Eşimi oradan alıp Karacaahmet’e getirdik. Şimdi başka bir işim daha vardı, çocuklara “Artık babanız yok” demek zorundaydım. Allah yardım etti. O gece söyledim. Çocuklara önce şehitlik mertebesini anlattım. Vatan için şehit olmak herkese nasip olmaz. İlk önce Irmak geldi, o çok ağladı. Hala ağlıyor. Hamza ise hiç ağlamadı.”Gurur duyuyoruz, baban şehit oldu” deyince yalnızca kafasını salladı. Ertesi gün babasının yüzünü gördüğünde “Yüzü gülüyor” dedi. Sonra ben “Asker olacağım” dedi. Günler bitti, aylar geçti hiçbir şeyin anlamı yok. Sadece çocuklarım var.

Çocuklarda babaları o gece dışarı çıktı diye bir kızgınlık oldu mu?

Hayır çünkü babaları onlara Cumhurbaşkanımızın bu vatan için yaptıklarını anlatırdı hep. “Cumhurbaşkanımız bu devlet için öyle çok şey yaptı ki... Bu nankör insanlar kıymetini bilmiyor” derdi. Bizim yolumuz belliydi. Çocuklar da o gece ne yapılması gerekiyorsa onun yapıldığını biliyorlar. Biz de orada olmak isterdik. Ama belki yakınında olsaydık dayanamayabilirdik. Rabbim bize böyle nasip etti belki o yüzden o bizden önce fırlayıp gitti. Bulduğumuza, yüzünü gördüğümüze şükrediyoruz. Ben mertebesini de kıskanıyorum.

Sizin vazifeniz devam ediyor.

İnşallah vatana ve babalarına layık evlatlar yetiştirebilirim. Bundan sonra tek derdim o. Çok şükür geçim sıkıntım yok. Allah Cumhurbaşkanımıza zeval vermesin. Çok vatan haini var. Kendileri de ölecekler, hem de hain olarak. Hem bu dünyada hem ahirette cehennemi yaşayacaklar.

Kılıçdaroğlu’nun kapısına gitmem

Devlet sizin yanınızda ama değil mi?

Cumhurbaşkanımız “Çocuklarına sahip çıkacağız” dedi, çıkıyorlar da. Allah razı olsun. Ben bir tek çocuklarımın eğitimiyle ilgili yardım istiyorum. Gerisi zaten olur. Onunla ilgili de yardımcı oluyorlar. Tabii ilk zamanlardaki yoğunluk yok. Bunu tahmin ediyordum ama çünkü o kadar çok şehit veriliyor ki! Hiç kolay değil işleri. Ben bekliyorum ki bunu yapanlardan hesap sorulsun, yapanların yanına kalmasın. Sabırla bütün şehit aileleri gibi biz de bekliyoruz.

Çocuklarınızın eğitimiyle de ilgilenildi ama değil mi?

İkisiyle de çok ilgileniyorlar. Tek ilgilenen devletimiz ve AK Parti.  Ataşehir’de tek bir şehit var. Burası CHP’ye ait. Ama onlardan yalnızca bir kez bir başkan yardımcısı geldi, 15 dakika oturdu gitti. O kadar. Üsküdar Belediye Başkanı’nın o kadar şehidi varken geldi kapımızı çaldılar, Kur’an-ı Kerim okudular. Allah onlardan razı olsun. Ama sonrasında çok komik bir şey oldu, anlatayım, bu konuda kendimle gurur duyuyorum. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ataşehir’de bir toplantısı vardı ve bizi protokol koltuğunda görmek istemiş. Ben de onlara “Biz sizi evimizde görmedik, size iki saat ayırıp da protokol koltuğunuza gelmem. Ataşehir’de bir tane şehidiniz var bir kapısını çalamadınız. Sizin Ataşehir Belediye Başkanı’nız nerede? Biz sizden bir başsağlığı bekledik, farklı bir şey istemedik.” diye cevap gönderdim.

Bunun üzerine telafi için bir şey yapılmadı mı?

Hayır yapmadılar, ben yanlış düşünüyormuşum. “Bu AK Parti’nin değil vatanın şehidi” dediler. Tabii ki vatan şehidi ama o zaman böyle düşündürmeselerdi. Onlar da AK Parti gibi ellerini taşın altına koyup şehitlere gazilere yardım etselerdi. O günden sonra arayıp soran olmadı. Ben de yollarını gözlemiyorum zaten. Benimle insanlar zaten ilgileniyorlar.

Ataşehir’de tek şehit var. Burası CHP’nin bölgesi. Ama onlardan bir kez başkan yardımcısı geldi, 15 dakika oturdu. Üsküdar’ın o kadar şehidi varken başkan ziyaretimize gelip Kur’an okuttu.

Bu vatan için üç can daha var

Nasıl biriydi Akın Bey?

Hep “Bugün savaş çıksa en önde giderim” derdi. Bin canı olsa binini de feda ederdi. Reis’in emrini yere düşürmezdi. O meydanlara çıkın diyorsa bir nedeni vardır derdi ve durmazdı. Ben de çok tez canlıyım. Çocuklarımız da bizim gibi. Hamza gece 01:00 civarı daha  sosyal medyadan mesaj atmış “Siz bize değdiniz, siz yandınız” gibi bir şey yazmış. Çok hoşuma gitti. Çocuklarım da inşallah babaları gibi mert olur. Cumhurbaşkanımız ne diyor “Kefeni giydim de geldim.” O’nun, kaybedecek hiçbir şeyi yokken bizim mi var? Allah’a bir can borcumuz var. Bu ailede vatan için üç can daha var. Seve seve veririz. Allah yolunda yürüyen, “Vatanım, milletim” diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Daha ne isteyelim? Rabbim onu korusun. Biz babamızdan öğrendik bunu. Ölene kadar da onun yolunda devam edeceğiz.