‘Yeni Türkiye’nin kapýlarýný açacak olan ‘Cumhurbaþkanlýðý Sistemi’nin millet kararýna sunulmasýna 56 gün kaldý. Vesayetçi ve eski Türkiye anlayýþýnýn nasýl bir çýrpýnýþ içerisinde olduðu aþikar. Önce Ýstanbul, ardýndan Denizli sonra Antalya’da referandum için kararýný ‘evet’ yönünde açýklayan baþörtülülere taciz ve saldýrýda bulunuldu. Referandum için kararýný ‘evet’ yönünde ifade eden II.Abdülhamid’in torunu Nilhan Osmanoðlu’na hakaretler yaðdýrýldý. Sanatçý ve futbolculara mahalle baskýsý uygulanýyor. Aslýnda bu çýrpýnýþlarýn bir sebebi var. Türkiye son 15 yýlda çok deðiþti. Zorbacý anlayýþ, vesayetçi kafa gördü ki; millete götürülen her karar kendilerine aðýr bir tokat olarak iniyor. Millet tarih ve özüne dönüyor.
NELER YAÞANMADI KÝ
Çok deðil tam 20 yýl evvel bu ülkede bir baþbakan, Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan hac ibadeti yaptýðý için bu ülkenin bir kuvvet komutanýnýn hakaretlerine maruz kalmýþ, dönemin Cumhurbaþkaný Süleyman Demirel de, haddini bildirmek yerine ‘Paþanýn öfkesi bir boþalmadýr’ diyerek, küfürbaz paþaya destek olmuþtu. Dönemin genelkurmay baþkaný ve kuvvet komutanlarý da ‘bundan daha aðýr sözler de gelecek’ diyerek hadsizliðe katký sunmuþlardý. Orduda namaz kýlanlar atýlýyor, eþi baþörtülüler barýndýrýlmýyordu. Çocuðunu kýþlaya gönderen analar, baþý örtülü ise babalar sakallý ise evlatlarýnýn gurur günü olan yemin törenine alýnmýyorlardý. Bu durum yakýn tarihlere kadar devam etti.
ÞEHÝTLERÝN RUHU ÞAD OLSUN
Geçtiðimiz hafta içi çok önemli iki kare düþtü ajanslara. Sosyal medyada da paylaþým rekoru kýrdý. Bu iki kareden birinde Cumhurbaþkanýmýz Sayýn Recep Tayyip Erdoðan ihramlý olarak Kabe-i Muazzama’dan çýkýyor, diðerinde ise Mescid-i Nebevi’de Genelkurmay Baþkaný Hulusi Akar ile birlikte omuz omuza namaz kýlýyordu. Fotoðraflar eski kafalýlarý rahatsýz etse de, milletin kahir çoðunluðunda sevince yol açmýþtý. Türkiye siyasal tarihi üzerine araþtýrmalar yapan, dahasý son çeyrek asýrdýr gazetecilikle iþtigal eden biri olarak böyle bir kareyi ilk kez görüyordum. Aðlama duvarýnda genelkurmay baþkaný görmüþtük, gittiði Ýslam ülkesinde kaldýðý otelde kendisine raký verilmediði için kriz çýkaran kuvvet komutaný duymuþtuk, ülkesinin þanlý tarihine gölge düþüren komutanlardan utanmýþtýk, ama Mescid-i Nebevi’de namaz kýlan bir komutana, hem de Genelkurmay Baþkaný resmine rastlamamýþtýk. Hamdolsun... Yani ‘Peygamber Ocaðý’ denilen kurumun baþýndaki Genelkurmay Baþkaný, asýl ‘Peygamber Ocaðý’nda, Mescid-i Nebevi’de, O’nun huzurunda idi. Üstelik baþkomutan ile birlikte omuz omuza... Bu fotoðraf aslýnda Türkiye’deki tarihi deðiþimi, dahasý aslýna dönüþü göstermesi açýsýndan son derece önemlidir. Zira bu fotoðrafýn ortaya çýkmasý için az bedeller ödenmedi. 15 Temmuz þehitlerinin ruhu þad olsun...
1948’DEKÝ O YAZI
Ne demek istiyorum. Kýsa bir, ‘Eski Türkiye’ yolculuðuna var mýsýnýz. Þimdilerde referanduma hayýr için þövalyelik yapan CHP’li Tek parti döneminde hac dahi yasaktý. Hakiki ezanýn yasak olduðu, çocuklarýn kulaklarýna bile ezan okumanýn suç sayýldýðý günlerde. hacca gitmek de yasaklanmýþtý. Gerekçe olarak yoksulluk, döviz kýtlýðý gösteriliyordu. Ancak ayný yýllarda Mekke ve Medine dýþýnda dünyanýn baþka þehirlerine gitmek serbestti, dahasý yurt dýþýndan milyonlarca lira karþýlýðýnda heykeltýraþlar getiriliyor ülkenin dört bir yaný heykellerle donatýlýyordu. 1948 tarihli Sebilürreþad sayýlarýnda “Hac Yasak Edilebilir mi?”, “Bu yýl Hac Niçin Yapýlmadý”, baþlýklarý dikkat çekiyordu. Sebilürreþad’ýn haberi, ‘Senelerce uygulanan yasaktan sonra...” diye baþlýyordu. Ayný derginin sayýlarýnda, 1947 yýlýnda Kütahya’da Takvacýlar Camii’inde, iç ezaný Arapça okuduklarý için iki kiþi hakkýnda 3’er ay hapis cezasý verildiði de yazýyordu.
HÜKÜMETÝN GEREKÇESÝ
CHP hükûmetinin Dýþiþleri Bakanlýðý, 22 Mayýs 1948 tarihinde Baþbakanlýða yazdýðý bir yazýda þu ifadelere yer veriyordu; “17 Ekim 1947 tarihli ve 3/6507 sayýlý Bakanlar Kurulu kararýnýn üçüncü maddesindeki ‘yeniden hacca gitmek isteyenlere müsaade olunmamasý’na dair hükmün, önümüzdeki hac mevsimi için de tatbiki [uygulanmasý] hususu Bakanlar Kurulu’nda görüþülüp, þifahen [sözlü þekilde] kararlaþtýrýlmýþ olduðuna nazaran; önümüzdeki hac mevsimi için vatandaþlarýmýzýn Hicaz’a gitmesine müsaade edilemeyeceði bildirilmiþtir” deniliyordu.
Kýsacasý hac 1948 yýlý için de uygun görülmemiþti. Dýþiþleri Bakanlýðý yazýsýnda, haccýn bu yýl için de yasaklandýðýndan söz ediliyor; fakat bir konuda hassasiyet gösteriliyordu. O da, meselenin yanlýþ anlaþýlmamasýný saðlamaktý. Türkiye’de o tarihlerde umre zaten bilinmiyordu bile. Hac ise yasak ve lüks sayýlýyordu. Bu durum o kadar tabu haline getirilmiþti ki, normal vatandaþlar kaçak yollardan, Ýran veya Suriye üzerinden turistik gezi gibi göstererek ancak Hacca gidebilirken, kamu görevlileri ve siyasiler itina ile bu ibadetten kaçýnýyordu. Bu durum uzun yýllar devam etti. Ta ki Özal ve Erbakan’lý yýllara kadar...
Bugünkü nesil bilmeyebilir, ancak bu ülkede yakýn zamana kadar dindar olmanýn aðýr bedelleri vardý.
KORKUDAN FOTOÐRAFINI YAKTIRDI
Bu korku o kadar etkisini sürdürmüþtü ki; 5’inci Cumhurbaþkaný Cevdet Sunay 1968’de Umre’ye gitmiþ, fakat Türkiye’de göreceði baskýyý hesap ederek umre görevini ifâ ederken çekilen ihramlý fotoðraflarýný yaktýrmýþtý. Yakýlan fotoðraflar ayný zamanda memleketimizin nasýl bir dönemden geçtiðinin de fotoðrafýdýr aslýnda. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, 1970’lerin ortasýnda ilk Hacca giden Konya Valisi Hazým Oktay Baþer de malum çevrelerin lincine maruz kalacaktý.
Cumhurbaþkaný Cevdet Sunay’ýn gizliden yaptýðý umre ziyaretinin benzerini darbeyle milletin yüreðinde büyük yaralar açan 7. Cumhurbaþkaný Kenan Evren gerçekleþtirecekti.
BEN DEÐÝL DEVLET LAÝK
Türkiye Cumhuriyeti’nin 46’ncý Hükümeti’nin Baþbakaný Turgut Özal da, 20 Temmuz 1988 tarihinde Hac görevini yerine getirmiþti. Ancak Baþbakanlýðý döneminde Türkiye’de büyük deðiþimlerin yolunu açan Özal da büyük bir eleþtiri bombardýmanýndan kurtulamaz. Eleþtirilerin ardý arkasý kesilmeyince de; “Devlet laik, ben deðilim” karþýlýðýný verir.
1970’lerin baþýndan itibaren liderliðini yaptýðý Milli Görüþ partilerinin baþýnda iken hac ve umre ziyaretleri tahkir edilen Merhum Necmettin Erbakan, Baþbakanlýðý döneminde de hac görevini yerine getirmiþti. Ancak, bugünlerde 20. yýlýný geride býrakan 28 Þubat postmodern darbesini yapanlar, hem medyasýyla, hem de cuntacý askerlerle Erbakan’ý hedefi almýþlardý. Ýlginç olaný ise Baþbakan Erbakan’a hakaret eden General Osman Özbek hakkýndaki iþlem dosyasý yine dönemin Cumhurbaþkaný Demirel tarafýndan sümen altý edilmiþti.