Yüreğimizin köşesinde çalınmış bir hayat
ABONE OL

“Mutluyum, çünkü inanıyorum…”

Hiç yılmamış, hiç vazgeçmemiş, kırılmış ama küsmemiş bir kadın Emine İlyas. Ki galiba kırılıp, yorulup, küsmemek de en zoru. 28 Şubat Öğrenci Derneği Genel Başkanı onun resmi sıfatı. Fakat çıktıkları yolu, hak arayışlarını anlatırken, resmiyetin donuk diliyle değil gönülle konuşuyor; 

“Bizim durumumuzu tam bilmeyen insanlar daha ne istiyorsunuz gibi tepkileri verebiliyor. Onları da anlıyorum. Bilmiyorlar. Bizim işimiz doğrusunu anlatmak. Yüreğimizin köşesinde gerçekten çalınmış bir hayat var. Adaletin tecelli etmesi tek beklentimiz.”

Derneğiniz ne zaman kuruldu ve kuruluş amacı nedir? 

Üniversitelerde ve kamu kurumlarında başörtüsü yasağı 2011 yılına kadar devam etti. 2011 yılında çıkan öğrenci affından sonra okullarımıza dönebildik. Çalışma hayatına geçmemiz açısından, 28 Şubat ile karşılaşmamış olsaydık mezun olacağımız yılların şartları ile mezun olduğumuz 2013 yılının şartları çok farklı idi. Benzer serencamları yaşayan bir arkadaş grubu olarak, adaletin sağlanması, eşitsizliklerin giderilmesi taleplerimizi dillendirmeye başladık. 28 Şubat Öğrenci Derneği, bu ihtiyacın karşılanması için 2017 yılında kuruldu.

Siz şahsi olarak 28 Şubat’ı nasıl yaşadınız? 

Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’nde 2. sınıftaydım. Yaz tatilinden döndüğümüzde herkeste bir tedirginlik vardı. Derslere girdikçe önümüze belgeler konuyor imza attırılıyordu. Başörtülü derse kim girmişse tutanak tutuluyordu. Ardından cezalar geldi. Herkes derslerine devam ederken bizler kapıda oturmuş ne yapacağını bilmez halde bekliyorduk. Fakültede yaklaşık 750 civarında başörtülüydük. Her geçen gün azalıyorduk. Malum, o günkü adıyla Fethullah Gülen Cemaati zaten yasak diye bir şey yaşamadı. Kapıda bekleyen 50 kişi kalmıştık. Ailemi arıyor her gün ağlıyor ve derslere alınmadığımı söylüyordum. O günlerde yasal olan yollardan haklarımızı arama peşindeydik. Fakat bu konuda bir tecrübemiz yoktu. Bir avukat bulup bizi savunmasını talep ettik. Mahkemeye başvurduk. Mahkeme başörtülü olarak eğitimimize devam etmemizin okulun huzur ve sükûnunu bozduğuna karar vermişti. 28 Şubat darbesi ile eğitim hayatım sona erdi.

1999 yılında evlendim ve 2000 yılında kızım dünyaya geldi. Benim için 1999 ve 2010 yılları arası yaşayabileceğim çok şey varken sindirildiğim yıllardır. Çevremizde yasağa boyun eğenlerin mezun olmalarını meslek sahibi olmalarını izliyorduk. 2010 yılında başörtüsü serbest olmaya başladı. O günlerde Başbakan olan sayın Cumhurbaşkanımızın Konya’da sema törenlerine katılacağını öğrendik. Akşam törenlere katıldık. Cumhurbaşkanımızın yanına gidip üniversitede eğitimime devam etmek istediğimi söyledim. O da ‘Bu konuda tüm sorunlar çözülecek inşallah’ diyerek bize ümit oldu. Çok geçmeden öğrenci affı çıktı ve üniversiteme kaldığım yerden devam ettim. 

Bu rahatlatan bir şey değil miydi?

Anlatması zor yıllar. 1997 ve sonrası. Satırlara hangi acı sığar ki? Aftan yararlandıktan sonrada tamamen bir yıkım yaşadım. Aradan 13 yıl geçmiş aynı yıllarda kazandığımız arkadaşlarımız mesleklerini yaparken ben hala 2. sınıfta okuyordum. Staj için gittiğim okulda müdür o dönem beraber okuduğum kişiydi. Bu insanı yaralıyor. 10 yıl ev hanımı olarak hayatıma devam etmek zorunda kalıp 30 yaşından sonra fakülteme dönebilmiştim. Mezun olduktan sonra normal mezunlar gibi sınavlara girdim, iş başvurularında bulundum. 2015 yılında KPSS sınavına bütün şartları zorlayıp çalıştım. Sınava girdiğim anda sorulara odaklanamadım. Sınav heyecanı hiç yaşamadığım bir şey. 28 Şubat döneminde başörtüsü nedeniyle mağdur olmuş şu an hâlâ istihdam edilmemiş kişilerle ilgili pozitif bir ayrıcalık tanınmadan mesleğimi yapamayacağıma kanaat getirdim. 

Kamu Baş Denetçisi Şeref Malkoç sizin konunuza nasıl dâhil oldu? 

Adalet ve eşitlik ekseninde haklarımızın teslimi ve kamuoyunun duyarlı hale gelmesi için siyasiler, bürokratlar ve sivil toplum örgütleri ile görüşmeler yapmaya başladık. Bu çerçevede, mağduriyetimizi ve taleplerimizi içeren başvuru dilekçemizi kamu deneticiliği kurumuna verdik. Baş denetici Şeref Malkoç, bu konu ile ilgili olarak bir çalıştay düzenledi. KDK hukuki çerçevesi ile birlikte değerlendirmesini yaparak raporunu hazırladı, taleplerimizin yerine getirilmesi için ilgili bakanlıklara tavsiye kararı niteliğinde bir yazı gönderdi.

“Tavsiye kararı” ne anlama geliyor, hukuki bir karşılığı var mı?

KDK’da alınan tavsiye kararı, gereğinin yerine getirilmesi için ilgili kurumlara gönderilir. İlgili kurum gereğini yapmazsa Meclis tarafından hesaba çekilir ve denetlenir. Yani tavsiye kararlarına uyulup uyulmadığının denetimi Meclis’e aittir. Denetim sonucu nasıl bir yaptırım uygulanacağına da Meclis karar verir.

Bazıları 28 Şubat diye söze başlayan birini görünce “Başörtülü kadınlar okuyabiliyor, çalışabiliyor. Meclis’e de girdiler. Daha ne istiyorsunuz” diyor. Bunları duyunca ne hissediyorsunuz?  

Bizim durumumuzu tam bilmeyen insanlar sorunuzda belirttiğiniz tepkileri verebiliyor. Ama anlatıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz; evet, başörtülü kadınlar şimdi okuyabiliyor ve çalışabiliyor. Meclis’e de girdiler. Ama 28 Şubat’ın okumalarına ve çalışmalarına engel olduğu başörtülü kadınların durumu ne olacak? Onları yok mu sayacağız? Biz dernek olarak, bugün başörtülü okunabilmesinin ve çalışılabilmesinin, 28 Şubat’ta direnişi seçerek okuyamayan ve çalışamayan kadınların çabalarının da bir sonucu olduğunu düşünüyoruz. 

“KIRIKKANAT ZEHİR SAÇIYOR”

Mine K.kanat’ın sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Yıllarca onları anlamaya çalıştık. Ama bu büyük hadsizlik. Demokrasi diye bağırarak başa kaktılar. Demokrasiden ne anlıyorlar? Eleştirinin de bir üslubu olur. Bu, insana yakışmayan bir tarz. Onun ağzını eğe eğe anlattığı şeyler bizim üzerimizden panzer gibi geçti. Kadın hakları diye yıllarca sokaklara dökülenler bu ülkenin kadınlarını neden, nasıl görmez? İzlerken dehşete kapıldım. Tekrar gelirlerse tekrar yapacaklarını söylüyorlar. Hiç ders almamışlar. İnsani ölçülerde saygıdan başka bir şey beklemiyoruz. Ailemde her türlü insan var. Hiç de zorlanmadan beraberce yaşıyoruz. Fitne tohumu ekmeye çalışıyor. Çok yazık. Hangi çağdalar? Zehir saçıyorlar.

"Başörtülü kadınlar okuyabiliyor, çalışabiliyor. Meclis’e de girdiler. Ama 28 Şubat’ın eğitim ve çalışma hakkını gaspettiği başörtülü kadınlar ne olacak? Onları yok mu sayacağız?" 

 

EŞİTLİK VE ADALET İSTİYORUZ HEPSİ BU...

Kimileri her ne olursa olsun bunun bir travma olduğunu bu yüzden ne yapılırsa yapılsın mutlu olunamayacağını söylüyor. Hayatınızdan memnun değil misiniz? Ya da gerçekten mutlulukları kayıp mıdır bu kadınların? Bulunamaz mı, geri getirilemez mi?  

Bizler, 28 Şubat zulmüne direnirken evet zorlanıyorduk, zorlandık ama mutluyduk. Çünkü inancımızın mücadelesini veriyorduk. İnancının mücadelesini veren insanlar mutludurlar. Bugün, haklarımızın verilmesi için mücadele ederken yorulduğumuz oluyor, kırıldığımız oluyor ama mutluyuz. Direnme bizi mutlu etmişti, hak arama mücadelesi de mutlu ediyor. Biz neden mutlu olmayalım? Eğer mutlu olmayacak birileri var ise, ellerinde imkânlar olduğu halde adaletin tesisine katkı vermeyenler, mağduriyetleri giderecek çaba içinde olmayanlar olmalı. 

Yarım kalan şeyler var mı? Varsa kimden ne bekliyorsunuz? Siyaset, medya, akademi... Hangi kişi veya kurumlardan nasıl bir beklentiniz var? 

Evet. Yüreğimizin köşesinde gerçekten çalınmış bir hayat var. Adaletin tecelli etmesi beklentimiz. Bizler, normal sürelerimizde mezun olabilseydik, KPSS’ ye hiç girmeden atanabilmemiz veya çok düşük puanlarla atanabilmemiz mümkündü. 28 Şubat’ın bir darbe olduğu mahkeme kararı ile belirlenmiş olduğuna göre, bu darbenin mağduru olan bizlere de eşitlik ve adalet eksenli bir pozitif ayrımcılık yapılmasını beklesek çok mu şey istemiş oluruz?