Kýbrýs'ta Türklerin Rumlar tarafýndan uðradýðý baský ve zulmün önüne geçmek, Ada'daki barýþ ve huzuru tesis etmek amacýyla Türk Silahlý Kuvvetlerince (TSK) gerçekleþtirilen Kýbrýs Barýþ Harekatý 20 Temmuz 1974'te gerçekleþtirildi.
Üzerinden 50 yýl geçen harekata iliþkin AA muhabirine deðerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Afyoncu, harekatýn adým adým planlandýðýný anlattý.
Osmanlý Devleti'nin 1571'de Kýbrýs'ý büyük bir askeri harekatla Venediklilerden aldýðýný belirten Afyoncu, bu savaþta bir donanma kaybedildiðini ve 70 bin þehit verildiðini anýmsattý.
Kýbrýs'ýn 307 yýl Osmanlý hâkimiyetinde kaldýktan sonra 1878'de hükümranlýk hakký Osmanlý Ýmparatorluðu'nda kalmak kaydýyla Ýngiltere'ye devredildiðini hatýrlatan Afyoncu, Ýngiltere'nin 1914'te Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda tek taraflý kararla adayý ilhak ettiðini, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ise Lozan Antlaþmasý'yla 1923'te Ada üzerindeki Ýngiliz egemenliðini tanýdýðýný kaydetti.
Prof. Dr. Erhan Afyoncu, adanýn yakýn tarihine bakýldýðýnda Rumlarýn Kýbrýs'ý Yunanistan'a baðlama gayesiyle birçok katliam yaptýðýný, bu katliamlarýn ardýndan Türkiye'nin altý defa müdahaleye niyet ettiði, uzun süreli planlamanýn sonunda yedincisinde ise 1974'te Kýbrýs Barýþ Harekatý yapýlarak, Kýbrýs Türkleri katliamdan kurtarýlýp, Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti'nin kurulduðunu anlattý.
KKTC'nin baðýmsýz bir devlet olarak dünyada yerini almasý için çalýþmalara devam edildiðini söyleyen Afyoncu, "Kýbrýs, Hristiyan dünyasýnýn iþgal ettiði bir topraðýn geri alýndýðý harekâttýr. Bu açýdan da önemlidir. Kýbrýs Harekatý, Ýslam dünyasýnda çok büyük bir sevince sebep oldu. Libya'dan Pakistan'a kadar Türkiye'ye her yerden yardým edildi, hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin prestiji arttý." diye konuþtu.
Türkiye'nin aslýnda 1964 yýlýnda Kýbrýs'a çýkmayý düþündüðünü ama yeterli taarruz silahlarýnýn ve çýkarma gemilerinin olmamasýndan dolayý adaya çýkarma yapýlamadýðýný belirten Afyoncu, o dönemde hava indirme birliklerinin sayýsýnýn az ve deniz piyade sýnýfýnýn olmadýðýný ifade etti.
Kýbrýs'a çýkýlamayýnca Türk Silahlý Kuvvetlerinin adým adým adayý almayý planladýðýný belirten Afyoncu, süreci þöyle anlattý:
"Çýkarma gemisi yaptýk, hava indirme birliklerimizin sayýsýný artýrdýk, Deniz Piyade sýnýfýný kurduk, birçok yeni silah ve techizat temin ettik. 1974'teki Kýbrýs Harekatý Türkiye Cumhuriyeti'nin ayný zamanda haklarýný dýþarda aramasýnýn da bir ön adýmýdýr. Bugün de Türkiye Irak'ta, Suriye'de, Libya'da Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini sýnýrlarýnýn dýþýnda koruyor. Biz buradan o bölgelere toprak alalým diye gitmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin sýnýrlarý dýþýndan gelen saldýrýlarý göðüslemek için oralara gidiyoruz."
Kýbrýs Barýþ Harekatý'nýn önemine vurgu yapan Afyoncu, "Biz 1974'te Kýbrýs'a çýkmasaydýk, 1821'de Mora'da 25 bin Türk vardý, Yunanlýlar hepsini katlediyorlar. Eðer harekat olmasaydý Kýbrýs Türkleri diye bir þey de kalmayacaktý. Mora gibi olacaktý. Ayný Yunanistan'daki, Balkanlar'daki Türkler gibi olacaktý. O açýdan 1974 Harekatý Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli askeri harekatlarýndan birisidir." bilgisini paylaþtý.
Dünyanýn deðiþik bölgelerinde devletler bölünürken Kýbrýs'ta iki toplumun bir araya getirilmeye çalýþýldýðýna dikkati çeken Afyoncu, "Türkiye Cumhuriyeti de aslýnda bunu istedi. Annan Planý vardý. Rumlar niye yanaþmadýlar, çünkü hepsini istiyorlar. Þu anda da Türkiye Cumhuriyeti iki devletli yapýdan yana -ki doðrusu da bu- iki devletli yapýnýn tanýnmasý için faaliyet gösteriyor. Bugün þöyle bir durum da var. 1974'te tek bir baðýmsýz Türk devleti vardý, þu anda 7 baðýmsýz Türk devleti var. Bunlar, zaman içerisinde büyüyecekler ve haklarýný daha iyi koruyacaklar." ifadesini kullandý.
Türkiye-Yunanistan iliþkilerini de deðerlendiren Afyoncu, "Ýkili iliþkiler hep gergin geçiyor. Bunun en önemli sebeplerinden birisi aslýnda Türkiye-Yunanistan deðil, iki devleti kapýþtýrýp silah satmak isteyen emperyalist devletler." açýklamasýnda bulundu.
Yunanistan'ýn nüfusunun Türkiye'nin 8'de biri olmasýna raðmen Türkiye kadar uçak ve fýrkateynleri bulunduðunu belirten Afyoncu, þunlarý kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin Yunan topraklarýnda gözü yok, biz iyi iliþkilerden yanayýz. Bir yumuþama süreci baþladý ama burada önemli olan þey þu. Ne zaman bir yumuþama süreci baþlasa Yunanistan bunu kendi çýkarlarýný artýrmak için kullanmýþtýr ve genelde de Yunanlýlarýn kazanýmlarý aramýzýn iyi olduðu dönemlerde olmuþtur. 1936'da karasularýný 6 mile çýkarýyorlar, bana göre çýkmamasý lazýmdý çünkü Lozan'a göre karasularý 3 mildi. Biz iyi komþuluktan yanayýz. Yalnýzca Yunanistan'la deðil bütün komþularýmýzla iyi komþuluktan yanayýz çünkü bizim komþularýmýzla çatýþmamýzýn, ne komþularýmýza ne de bize faydasý var. Maalesef þöyle bir durum var, Yunan kimliði Türk düþmanlýðý üzerine inþa edilmiþ. O yüzden Yunan ordusu ve Yunanistan baþbakanlarý aslýnda Ege'deki kapýþmanýn kendilerine faydasý olmadýðýný bildikleri halde bunla ilgili bir þey yapamýyorlar."