AK Parti hükümeti Türkiye’de gelmiş geçmiş en başarılı hükümet olmuştur
ABONE OL

İNGİLTERE eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, AK Parti hükümetinin Türkiye'de savaş sonrası dönemde gelmiş en başarılı hükümet olduğunu yazdı.

Straw, İngiltere'de "Last Man Standing: Memoirs of a Political Survivor" isimli yeni anı kitabının "Hasta Adam Karşılık Veriyor: Avrupa ve Türkiye" bölümünde AK Parti ile ilgili düşüncelerini anlattı. Straw, kitabında şu ifadelere yer verdi: "AK Parti'nin ruhunu anlamak için çok zaman harcadım. Bazıları, AK Parti'yi 'İslamcı' olarak niteliyordu. Ama Erdoğan, Gül, Yaşar Yakış ve bu partiden tanıdığım daha yüzlerce kişi, nasıl Batılı siyasetçiler Ortaçağ haçlıları olmaktan uzaksa, onlar da İslamcı cihat yanlısı olmaktan uzaktı. Bugün hala AK Parti'yi 'İslamcı' olarak etiketlemeyi sevenler için kafa karıştıran çelişki şu; geleneksel Batılı ekonomik testlere göre, Erdoğan'ın hükümeti gelmiş geçmiş en başarılı savaş sonrası Türk hükümeti."

AK Parti hükümeti 2002 yılında göreve geldikten sonra ekonomide yaşanan iyileşmelere değinen Straw, mevcut tahminlere göre, Türkiye'nin 2020 yılında Avrupa'nın en fazla nüfusa sahip ülkesi olacağını, 2050 yılına kadar da dünyanın en büyük 12'nci ekonomisi olacağını bildirdi. "Hasta adam artık iyileşti. Ekonomik güçle birlikte diplomatik güç de geldi" diye yazan Straw, Türkiye'nin ABD'den sonra NATO'da en fazla askere sahip ülkesi olduğuna dikkati çekti.

Kaybedecek olan AB, Türkiye değil

Müzakere sürecinin başlamasından bu yana, Angela Merkel, Nicolas Sarkozy gibi Avrupalı siyasetçilerin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktığını anımsatan Jack Straw, kitabında şunları kaydetti: "33 müzakere başlığının, 17'si engellenmiş durumda. Hiçbir aday ülkeye böyle davranılmamıştır. Acil sorun Kıbrıs'tır. Bu sorun, Fransa, Almanya ve İngiltere tek ses olursa çözülebilir. Türkiye'nin AB üyeliğinin engellenmesinin arkasındaki asıl tatsız neden, Müslüman bir ülke olmasıdır. Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 'Avrupa'nın kendisine sınır çizmesi gerektiğini' söylediğinde, coğrafi sınırları kastetmemişti. Öyle olsaydı, Malta veya Güney Kıbrıs'ın alınmaması gerekirdi. Kastettiği dini sınırlardı. Tüm bunda kaybedecek olan AB'dir, Türkiye değil. Türkiye'nin AB'ye duyduğu ihtiyaçtan çok, AB'nin Türkiye'ye şu anda ihtiyacı vardır."

TONY, ERDOĞAN’I İKNA ETTİ

Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başladığı 3 Ekim 2005'te, İngiltere'nin AB dönem başkanlığını yürüttüğünü anımsatan Straw, müzakere süreci başlamadan önce yaşanan yoğun diplomasi trafiğinden de kitabında bahsetti. 3 Ekim günü, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasıyla ilgili anlaşma sağlanmadan önce, Güney Kıbrıs'ın NATO gibi uluslararası kuruluşlara üyeliğine ilişkin bir paragraf konusunda Türkiye'nin itirazı olduğunu ifade eden Straw, şöyle yazdı: "25 üye ülke imzalamaya hazırdı ancak şimdi de Türkiye deşiyordu. Abdullah Gül'e farklı kelimeler ve anlatım biçimiyle konuyu önerdim olmadı. Condeleezza Rice telefon trafiğini yürütüyordu. Son olarak, Londra'da olan Tony'den (Blair) Erdoğan'ı aramasını istedim. Tony, Erdoğan'ı ikna etti. Erdoğan, Abdullah'ın (Gül) kabul etmediği anlatım biçimindeki halini kabul etmişti.” Anlaşma sağlanmasının ardından, Gül'ün Lüksemburg uçağına bindiğini anlatan Straw, Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakerelerine başlamasını "tarihi bir an" diye değerlendirerek, "Dışişleri Bakanı olduğum dönemde en çok gurur duyduğum kişisel başarımdı ve bu, Türkiye'ye olan kalıcı ve sürekli ilgimi sağladı" diye yazdı.