AK Parti Sözcüsü Çelik: Türk Donanması ile şaka yapmaya kalkmayın
ABONE OL

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, baroların yapısında yapılması planlanan değişikliğe ilişkin, "Savunmanın bütün unsurlarını yönetimlere yansıtacak, dolayısıyla savunma erkini daha da güçlendirecek bir model üzerinde çalışıyor arkadaşlarımız." dedi.

Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç'ın "FETÖ konusunda hiçbirimiz masum değiliz." şeklindeki açıklamasına ilişkin değerlendirmesi sorulan Çelik, "Çeşitli siyasilerin çeşitli fotoğrafları var bunlarla, bunların sivil toplum örgütü gibi hareket ederek kendisini gizlediği zamanlarda. Pek çok partiden, siyasi partilerden, sağdan soldan, akademisyenlerden, şuradan buradan. Kastedilen şey odur zannediyorum." ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun barolara ilişkin yapılması planlanan değişiklerle ilgili değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine ise Çelik, şöyle konuştu:

"Türk siyasi hayatıyla ilgili özel bir 'Vikipedia' yapmak lazım. Öyle bir 'Vikipedia' yapsanız bence 'totaliter zihin' diye bir madde açılsa bu iyi bir örnek olur. Totaliter zihinde devletle sivil toplum örgütü, kamu kurumuyla meslek örgütü arasında fark yoktur, üstelik devlet memuruyla vatandaş arasında fark yoktur. Şimdi kendisinin 'İki tane olmaz.' diye verdiği iki örnek devlet memuriyeti yapan, kendi özel niteliği olan, devlet aygıtı içerisinde görevi olandır diğeri ise meslek örgütü. Tutuyor bu örnekten yola çıkıp bir meslek örgütüyle ilgili bir modelleme içerisine girmeye çalışıyor."

- "Tabandaki çoğulculuk yukarıya gidildikçe tekelciliğe dönüşüyor"

CHP sözcüsünün de bugün yaptığı açıklamada, bunların sivil toplum örgütü olmadığını, kamu kurumu olduğunu söylediğini aktaran Çelik, "Avukatlar Türkiye'de devlet memuru olarak maaş mı alıyor, böyle bir statüleri mi var? Dolayısıyla bu nüansları iyi bilerek konuşmak lazım." ifadesini kullandı.

Çelik, şöyle devam etti:

"Yapılmak istenen şey şu; bir çoğulculuk gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Yani tabandaki çoğulculuk yukarıya doğru gittikçe bir tekelciliğe dönüşüyor. İkincisi, burada bir mecburiyet oluşuyor. Bir mecburiyet ve bir tekelcilik üzerinden yıllardır bu yapılarla ilgili eleştiriler biliniyor. Şimdi bunu kendi içerisinde bu meslek örgütlerine insanlar kendilerinin takdir ettiği yönetimler çerçevesinde farklı barolara üye olabilecekler. Bu çoğulculuğun olmasında hiçbir mahzur yok. Bunun meslek örgütlerinin faaliyetlerini yerine getirmesi, avukatlık mesleğinin yani savunmanın nitelikleri açısından hiçbir zarar verici tarafı yok.

Yani şimdi Kılıçdaroğlu'nun örneğinden gidersek Türkiye'de çok sendika da olmaması lazım, sendikaları da teke indirmek lazım ve bu şekilde devam etmek lazım. Yani 'Totaliter zihin nedir?' derseniz hiçbir kavramı yerli yerine koymadan, her şeyi arkaik bir zihin içerisinde eşitleyen bir şey bu."

Konunun Türkiye'nin bölünmesine getirildiğini belirten Çelik, "Ne zaman sistemle ilgili bir tartışma yapsanız bunların aklına bir rejim krizi çıkarmak, Türkiye'nin bölünmesiyle ilgili bir kaygı oluşturmaktan başka bir iş gelmez. Siyasi argüman üretemiyorlar, siyasi argüman temelinde bir tartışmayı yürütemiyorlar. Yani bununla ilgili olarak işlerine geldiği zaman hiçbir şey değişmesin, işte 'statüko sosyetesi' diyoruz ya ama işlerine gelmediği zaman da her şey değişsin. Böyle bir model yok. Verdiği örneğin başıyla sonu birbiriyle uymuyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Demokratikleştirici bir model"

Yaptıkları çalışmanın baroların meslek örgütü faaliyetleriyle ilgili seçimleri sonucunda oluşan iradenin yönetimlere yansımasını sağlayacak bir model olduğuna işaret eden Çelik, "Demokratikleştirici bir modeldir. Savunmanın bütün unsurlarını yönetimlere yansıtacak, dolayısıyla savunma erkini daha da güçlendirecek bir model üzerinde çalışıyor arkadaşlarımız." diye konuştu.

Bir gazetecinin, ABD'li bir senatörün Türkiye ve ABD arasındaki S-400'lere ilişkin sıkıntının aşılmasına yönelik teklifini hatırlatarak buna ilişkin değerlendirmelerini sorması üzerine Çelik, bir başka ülkeden silah alan ülkenin bunu kullanmak amacıyla aldığını söyledi.

Çelik, Türkiye'nin de hava savunma sistemini ihtiyacı olduğunu, Patriot almak istediğini ancak olumlu cevap alamaması üzerine S-400'de karar kılındığını hatırlattı.

Silah sisteminin bir başka ülkeye satılması halinde bu satışın son kullanıcı olarak yapıldığını belirten Çelik, "Bir ülkede F-16 varken o tutup da bunu başka ülkeye satamaz ya da bu böyle bir silah sistemi aldığınızda bu şekilde bir hukuki yol da yoktur." dedi.

Ömer Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Cumhuriyeti açısından bakarsanız da Türkiye Cumhuriyeti köklü bir devlettir. Bütün ülkelerle ilişkilerini hesap ederken, adımlarını atarken buna göre atar. 'Bizim aldığımız bir silah sistemini başkası alsın, işte bu yoldan CAATSA yaptırımları delinsin.' gibisinden bir yaklaşım tabii ki Türkiye Cumhuriyeti açısından doğru kabul edilecek bir yaklaşım olarak gündeme gelmez. Burada doğru olan şudur; nasıl S-400'ler konusunda bu iradeyi ortaya koyduysak Patriotlar konusundaki irademizin müttefikimiz ve dostumuz Amerika Birleşik Devletleri tarafından değerlendirilmesini bekleriz. Onu değerlendirirlerse Patriot da söz konusu olur."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Mümtazer Türköne'ye ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise Çelik, "Burada Adalet Bakanlığı gereken değerlendirmeyi yapacaktır. Bir usul ve yöntem açısından gereklilik gördüğü zaman bununla ilgili gerekli değerlendirmeyi yapar. Benim herhangi bir şekilde hukukun alanına giren bir konuda 'Şöyle davranacaklar, böyle yapacaklar, şöyle olsun ya da şu şekilde hareket ederler.' gibisinden Adalet Bakanlığının, yargının görev alanına giren konularla ilgili istikamet verici bir açıklamada bulunmam hem siyaseten hem hukuken doğru olmaz." dedi.