Askeri üssümüz avantaj saðladý! BAE, yakýnda Türkiye-Katar ittifakýna girebilir
ABONE OL

Marmara Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi öðretim üyesi Prof. Dr. Giray Saynur Derman, "Körfez zirvesi sonrasý bölgede oluþan yeni dinamikler" baþlýklý çarpýcý bir yazý kaleme aldý.

Ýþte  AA'da yer alan analiz yazýsý;

20 Ocak 2017 tarihinde ABD baþkaný olarak göreve baþlayan Donald Trump, baþkanlýðýnýn ilk döneminde Körfez ülkelerine yönelik politikalarý da revize etti ve bu baðlamda Katar (ayný Ýran örneðinde olduðu gibi) diplomatik ve lojistik abluka altýna alýnmak istenen bir ülke haline geldi. Bölgesel politikalarda hedef ülke olarak gördüðü ülkelere gözdaðý vermek amacýyla (ve özellikle de Türkiye ile iþbirliði yüzünden) Katar’ý yalnýzlaþtýrmayý hedefleyen bir giriþimin parçasý olarak, Trump ayný yýlýn Mayýs ayýnda Suudi Arabistan ziyaretini gerçekleþtirdi. Bu ziyaretin hemen akabinde 5 Haziran 2017’de Suudi Arabistan, Birleþik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mýsýr, diðer adýyla “Arap Dörtlüsü”, “terör gruplarýný desteklediði” suçlamasýyla Katar’la tüm diplomatik iliþkilerini keserek kara, deniz ve hava yollarýný kapattýlar ve Katar’a ekonomik ambargo uygulamaya baþladýlar. Ablukanýn kalkmasý için Katar’a 13 þart öne sürüldü. Buna göre, Arap Dörtlüsü ülkelerine verdiði zarardan dolayý tazminat ödemek; Arap ülkelerinin iç iþlerine müdahale etmekten ve siyasi muhalefeti desteklemekten vazgeçmek; Ýran’la diplomatik ve askerî iliþkileri kesmek ve ABD’nin yaptýrýmlarýna uymak; Katar’daki Türk askerî üssünün kapatýlmasý ve askerî alandaki iþbirliðine son verilmesi; baþta Müslüman Kardeþler olmak üzere Arap Dörtlüsü’nün ve ABD’nin terör listesindeki örgütlere destek vermemek; El-Cezire medya kuruluþunun yayýnýna son vermek ve benzeri þartlarla karþýlaþan Katar bu þartlarý kabul etmediði gibi, bu süreçte iddia edilen tüm suçlamalarý da reddetti. Böylece Körfez bölgesinde ciddi bir kriz patlak verdi.

ABD Baþkaný Donald Trump’ýn ve Dýþiþleri Bakaný Mike Pompeo’nun Suudi Arabistanlý gazeteci Cemal Kaþýkçý’nýn öldürülmesinden sorumlu tutulan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ý himaye edici tutumu ABD içinde de, özellikle rakibi Joe Biden tarafýndan eleþtirildi. Trump’ýn yerine seçilen yeni ABD baþkaný olarak 20 Ocak’ta göreve baþlayacak olan Biden, yeni ABD dýþ politika parametrelerini belirtirken ABD’nin Riyad’la iliþkilerini de gözden geçireceðini ifade etti. Bütün bu geliþmelere göre, yeni ABD baþkanýnýn Körfez ülkelerine yönelik politikasýnýn dönüþecek olmasýný göz önüne alan Suudi Arabistan’ýn, ancak müttefiki ve en büyük destekçisi Trump’ý kaybettikten sonra Körfez krizinin çözümü için harekete geçtiði bariz bir þekilde ortada. Baþka bir deyiþle, Donald Trump’ýn Beyaz Saray’a geliþiyle ortaya çýkan “Körfez krizinin” çözümünde, Demokratlarýn temsilcisi Joe Biden’ýn geliþiyle birlikte ilk adým da atýlmýþ oldu.

Bütün bu siyasi deðiþim atmosferinde ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sonrasý yeni oluþan ekonomik dengeler sürecinde, Arap monarþilerinin Körfez, Afrika ve Ortadoðu’da yürüttükleri jeostratejik ve jeopolitik mücadeleden ve bu baðlamda Katar’a uyguladýklarý baskýlardan sonuç alamamýþ olmalarý, ABD’deki baþkan deðiþimi, demokratlarýn yeniden iktidara geliþiyle endiþelerin artmasý, hatta Katar’a hava sahasýný açan Ýran’ýn bu hava sahasýndan gelir elde etmesinin ABD politikalarýyla çeliþmesi, Ýran’ýn Katar’la ekonomik iliþkilerini sürdürmesi ve bunun sonucunda Katar’la Ýran arasýnda daha sýcak iliþkilerin geliþmesi gibi çeþitli faktörler, Basra körfezindeki iliþkilerde deðiþiminin tetikleyicisi oldu denilebilir. Katar ambargo sürecinde kararlý ve istikrarlý tutumu ile Türkiye Körfez’deki diðer aktörlerle iliþkilerini saðlamlaþtýrýrken, diðer taraftan da uluslararasý düzeyde ciddi bir diplomatik prestij elde etti. Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan ve Katar Emiri Þeyh Temim bin Hamed Al Sani’nin huzurunda, iki ülke arasýnda 10 anlaþma imzalandý. Bu siyasi geliþmelerin paralelinde günün kaybedeni Arap Dörtlüsü oldu ve Katar’la iþbirliðini yeniden tesis etme yolunda deðiþim sürecine girdiler. Bu çerçevede, Suudi Arabistan Dýþiþleri Bakaný Faysal bin Ferhan Al Suud da 5 Ocak 2021’de Suudi Arabistan’ýn El-Ula kentinde düzenlenen 41. Körfez Ýþbirliði Konseyi (KÝK) Zirvesi’nde, Katar’a ambargo uygulayan ülkelerin Katar’la diplomatik iliþkilerini yeniden tesis ettiðini ve ambargonun kaldýrýldýðýný, sýnýrlarýný ve hava sahalarýný Katar’a yeniden açtýklarýný ilan etti.

KÝK Zirvesi’nin açýlýþ konuþmasýný yapan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman “Bölgemizin kalkýnmasýna ve özellikle Ýran’ýn nükleer programýndan ve balistik füze programýndan kaynaklanan tehditler ile bölgenin istikrarsýzlaþtýrýlmasýna yönelik risklere karþý birleþmeye ihtiyacýmýz var” açýklamasýnda bulundu. Zirve’nin ardýndan Katar ile Arap Dörtlüsü arasýnda iliþkileri düzeltmek istediklerine dair bir beyanat imzalandý. Bu ortak beyanatýn söz konusu ülkeler arasýnda “dayanýþma ve istikrar” içerdiði açýklandý. Zirve sonrasý basýn açýklamasý yapan Suudi Arabistan Dýþiþleri Bakaný Faysal Bin Ferhan Al Suud ve KÝK Genel Sekreteri Nayif el-Hacraf tarafýndan, zirvede Körfez ülkeleri arasýnda iþbirliðinin güçlendirilmesi, askerî entegrasyonun ve tüm ortak ekonomik projelerin tamamlanmasý konularýnýn ele alýndýðý ifade edildi. Böylece krizin sona erdirilmesi için yürütülen çabalar sonuç vermiþ oldu ve üç buçuk yýl sonra, Katar ile Körfez ülkelerinin diplomatik, ticari ve turistik baðlarýný koparmasýna neden olan anlaþmazlýðý çözme yolunda uzlaþma için adým atýldý.

Fakat hâlâ bazý soru iþaretleri de mevcut. Zira halihazýrda oluþan dengelerin deðiþimi gereði, olasý çatýþmalarýn çözümü yönünde, Ýran ve Türkiye politikalarýna karþý baský unsurunu tekrar oluþturmak için Katar konusunun yeniden gündeme gelme ihtimali bulunuyor. Katar 2017’de uygulanan ambargoya raðmen bu süreçte Türkiye ile iliþkilerini daha da güçlendirdi. Geliþmeler henüz çok yeni ve netlik kazanmamýþ durumda ve tarihte yaþanan örneklerden ders niteliðinde çýkarýmlar yapacak olursak, bu kadar hýzlý bir dönüþümün, Körfez’de bazý dengelerin her an deðiþebileceði ihtimaliyle çeliþtiðini söyleyebiliriz.

BAE Dýþiþlerinden Sorumlu Devlet Bakaný Enver Gargaþ Suudi Arabistan’ýn “Arap Dörtlüsü” adýna KÝK zirvesindeki liderliðini ve Katar’a karþý yürüttüðü iyi niyetli çabalarý desteklediklerini ve ayrýca Kuveyt ve ABD’nin Arap Körfezi’nde dayanýþmayý güçlendirme çabalarýný takdir ettiðini Reuters haber ajansýna açýkladý. BAE KÝK’in Mýsýr ile iliþkilerinin Arap güvenliðini ve bölgesel istikrarý koruma adýna temel bir dayanak olduðunu teyit ederek bundan sonraki süreçte baþarýlý Körfez zirvelerinin yapýlacaðý ümidi içinde olduklarýný belirtti. Buna göre BAE oluþan yeni politik çizgide Katar’a karþý hasmane tutumunu dostane bir çerçeveye dönüþtürmüþ oldu. Oysa Katar BAE aleyhine 21 Aralýk 2017’nin ardýndan 3 Ocak, 14 ve 25 Þubat ve 4 Mart 2018 tarihlerinde hava sahasýný ihlal ettiði gerekçesiyle Birleþmiþ Milletler’e (BM) baþvuruda bulunmuþtu. Benzer þekilde Katar yönetiminin, Katarlýlarýn “terörü ve aþýrýlýkçý faaliyetleri desteklediði” gerekçesiyle BAE’den sýnýr dýþý edildiðini, ülkeye alýnmadýðýný ve hava sahasý ile limanlarýn Katar vatandaþlarýna kapatýldýðýný ifade ederek BAE’nin BM’nin 1965 tarihli Her Türlü Irk Ayrýmcýlýðýnýn Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararasý Sözleþmesi’ni ihlal ettiðini belirterek BAE aleyhine Uluslararasý Adalet Divaný’nda (UAD) açtýðý davalar da bulunuyordu.

BAE’nin Katar’a karþý diðer Körfez ülkeleriyle birlikte uyguladýðý ablukanýn diplomatik krizin bir parçasý olarak Katarlýlara acý çektirip cezalandýrmayý hedefleyici nitelikte olduðunu öne süren Katar yönetiminin iddialarýna karþý, BAE Katarlýlar aleyhine yapýlan uygulamalarýn ýrk ayrýmcýlýðý teþkil etmediðini savunarak aleyhine hükmedilen tedbir kararlarýnýn kaldýrýlmasýný talep etmiþti. UAD 2018 yýlýnda verdiði kararda BAE’nin komþusu Katar’a yönelik abluka kararýnýn uygulanmasýnda Katarlý vatandaþlara yönelik kýsmi hak ihlali olduðuna hükmetmiþti. Mahkeme BAE’nin bazý önlemler almasý ve bundan sonra iki tarafýn da ortamý gerecek hareketlerden kaçýnmalarý gerektiðini karara baðlamýþtý. UAD BAE’nin abluka kararýndan etkilenen ailelerin birleþiminin tekrar saðlanmasý, Katarlý öðrencilere eðitimlerini tamamlama imkâný verilerek bu öðrencilerin eðitimlerini baþka bir ülkede devam ettirmek istemesi durumunda tüm eðitim kayýtlarýnýn belgelenmesi ve Katar vatandaþlarýnýn BAE’deki tüm mahkeme ve yargý organlarýna eriþimlerinin saðlamasý gerektiðini belirtmiþti.

BAE son yýllarda yürüttüðü Türkiye ve Katar düþmanlýðý politikalarýndan hiçbir sonuç elde edemedi. Tam tersine iki ülke arasýnda daha büyük bir yakýnlaþma gerçekleþti. Bu baðlamda, BAE’nin Katar’la yakýnlaþmasýnýn temel amaçlarýndan birinin Libya meselesi olduðu düþünülebilir. Türkiye Katar’da sahip olduðu askerî üs sayesinde Basra körfezine stratejik olarak konuþlanmýþ oldu. Zira Türkiye Libya politikasýnda Katar’dan destek görmüþtür. Katar’ýn bu tutumu, Hafter güçlerine destek veren BAE, Suudi Arabistan ve Mýsýr’ý oldukça rahatsýz etmiþtir. “Türkiye’nin Körfez’deki etkisini zayýflatmak” için sürdürdüðü Libya politikasý baþarýsýz olursa BAE Katar ve Türkiye ile ittifak seçeneðini düþünebilir. Bu yakýnlaþmayla Ýran’ýn yalnýzlaþtýrýlmasý da diðer bir hedeftir. Müslüman Kardeþler hareketine olan desteðin azaltýlmasý konusu hem Mýsýr hem de BAE politikalarý için bir diðer unsur. Zira 2010’da Tunus’ta baþlayan ve daha sonra Mýsýr, Libya, Yemen ve Suriye’ye yayýlan Arap Baharý çerçevesindeki devrimler sürecinde Katar’ýn deðiþimleri ve toplumsal hareketleri destekleyen tavrý, baþta BAE olmak üzere statükocu aktörleri ciddi anlamda rahatsýz etmiþti. Bu aktörlerin Mýsýr’da Cumhurbaþkaný Muhammed Mursi’nin görevden uzaklaþtýrýlmasýna verdiði destek de aslýnda Katar’a bir uyarý mesajý olarak sunulmuþtu.

Yakýn tarihte oluþan geliþmeler örneðinde de görüleceði üzere, Yemen savaþý konusu bile hâlâ aktifken, Körfez’de her an dengeler deðiþebilir. Nitekim BAE bugün mevcut deðiþimden ve Katar’a uygulanan ablukanýn kalkmasýndan duyduðu memnuniyeti ifade ederken yarýn bir baþka strateji geliþtirebilir. Ýliþkiler kýrýlgandýr; bu sadece BAE için deðil, Arap Dörtlüsü’nün diðer ülkeleri için de geçerlidir. Fakat bütün bu olasý olumsuz koþullara raðmen, mevcut konjonktürde yakýn çevrede iþbirliði ve strateji deðiþikliði çabalarýnýn, bölgede barýþ yolunda olumlu adýmlar atýlacaðý konusunda bir ümit ýþýðý uyandýrabileceði söylenebilir.

[Prof. Dr. Giray Saynur Derman Marmara Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi öðretim üyesidir]