Başkan Erdoğan: Moskova'dan kaçan Hafter'e hak ettiği dersi vereceğiz
ABONE OL

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçildiğini belirterek, Türkiye'nin bu dönemde attığı adımların, ortaya koyduğu iradenin, giriştiği mücadelenin gelecek yarım asrı, hatta bir asrı biçimlendirecek öneme sahip olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen asra damgasını vuran küresel sistemin, tüm bölgeleri ve ülkeleri içine alacak şekilde temelinden sarsıldığına işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de iç politika-dış politika ayrımlarının ortadan kalkmış olmasıdır. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu, her şeyin birbirini etkilediği bir zamanda yaşıyoruz. Rabbimizin yardımı ve milletimizin desteğiyle şu ana kadar bizi hedeflerimizden kopartacak bir felaketle karşılaşmadık. Türkiye'ye diz çöktürmek, milletimizin zihnine ve bedenine pranga vurmak için her şeyi denediler ama hamdolsun başaramadılar. Başka bir ülkenin başına gelse asla altından kalkamayacağı nice badireyi, milletimizle birlikte göğüsledik ve etkisiz hale getirdik."

Bölgede, Türkiye'yi dışarıda bırakmaya, hakkını ve hukukunu gasbetmeye yönelik her oyunu çok daha büyük hamlelerle boşa çıkarmayı sürdürdüklerini dile getiren Erdoğan, Suriye'den Libya'ya kadar Türkiye sınırları dışında attıkları adımların ülke güvenliği ve çıkarlarını korumaya, dostların ve kardeşlerin mağduriyetini engellemeye yönelik olduğunun altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tarihinin hiçbir döneminde sömürge, katliam, zulüm, mazlumu ezme, güçlüye teslim olma lekesi bulunmayan bir millet olarak, bize yakışan tavır ne ise onu ortaya koyuyor, onu sergiliyoruz." dedi.

Askeri güç kullanımının adeta açık artırmaya çıkarıldığı bir dönemde böyle bir duruş sergilemenin de kolay olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

"Çocuk, kadın demeden milyonlarca masumun hayatının milyar dolarlar karşılığında pazara çıkartıldığı bu utanç tablosundan Türkiye, haysiyet sembolü olarak ayrışmıştır. Bunun için hem Suriye'de hem Libya'da hem de Irak'ta son dönemdeki gelişmelerle tarihimizin, medeniyetimizin, ahlakımızın ve elbette ülkemizin bekasının gerektirdiği her şeyi yapmakta kararlıyız.

Bir kez daha altını çizerek söylüyorum. Biz Suriye'de, Libya'da, Akdeniz'de macera peşinde değiliz. Hele hele emperyal heveslerimiz hiç yoktur. Gözümüz petrol ve para hırsıyla kör olmuş da değildir. Bizim tek amacımız kendimizin ve kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini korumaktır. Türkiye'nin güvenliğinin Libya'nın, Suriye'nin, Irak'ın, Balkanlar'ın, Kafkasya'nın güvenliğinden geçtiğinden hala anlamamış olanlara diyecek bir sözümüz bulunmuyor. Ama hamdolsun milletimiz bu gerçeği görüyor ve bizi destekliyor."

- Bahçeli ve Baykal'a teşekkür

Erdoğan, Cumhur İttifakı'ndaki ortakları MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, izledikleri politikaya verdiği güçlü destek için şahsı ve millet adına teşekkür etti.

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a da Libya konusunda gösterdiği "devlet adamı" tavrı için ayrıca teşekkür eden Erdoğan, "Daha dün, 'Doğu Akdeniz'de herkes var, Türkiye yok.' diyen birileri bugün ülkemizin Doğu Akdeniz'de attığı adımlara karşı çıkıyorsa da işte böyle vicdanlı siyasetçiler, yapılan işin hakkını maalesef ancak teslim edebiliyor." dedi.

"Külliyeye giden CHP'li" veya "Putin İstanbul Havalimanı'na inemedi" yalanına sarıldıkları kadar ülkenin menfaatlerine sahip çıkmayanları da millete havale ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hayata geçirdiğimiz milli politikalara destek olan herkese de teşekkürlerimi sunuyorum. Tarih, bu kritik dönemde kimin nerede durduğunu, kimin ülkenin ve milletin bekası için fedakarlık yaptığını, kimin de zalimlerin ve hainlerin safında yer aldığını kaydediyor. Evlatlarımıza bırakacağımız en şerefli miras, hiç şüphesiz verdiğimiz işte bu destansı mücadeledir. Bundan bir asır önce de milletimiz varını yoğunu ortaya koyarak İstiklal Harbi verirken birileri manda peşinde, birileri Sevr güzellemesi yapıyor, birileri işgalcilere yaltaklanıyordu. İstiklal Harbimize Kafkaslar'dan Afganistan, Pakistan ve Hindistan'a kadar dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimiz imkanlarıyla ve dualarıyla destek verirken ülkemizde birileri yine küçük hesaplar peşinde koşuyordu. Sonuçta kazanan millet oldu, kazanan istiklal aşkı oldu. İnşallah gelecekte bugünler anlatırken, saflar aynı netlikte ortaya konulacak, ülke ve millet için çalışanlar hayırla yad edilirken ötekiler de hak ettikleri yere kaydedilecektir."

Şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere acil şifa dileyen Erdoğan, şehitler için Fatiha Suresi'ni okudu, vatandaşları da Fatiha okumaya davet etti.

ABD'den Rusya'ya, İran'dan Avrupa ülkelerine kadar herkesin içinde olduğu Suriye sahasında, en küçük bir kazanım için dahi büyük mücadeleler vermek gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırmakla sorunu tümüyle çözmediğimizin elbette farkındayız ama ilk aşamayı başarıyla tamamladık. Şimdi hem kazanımlarımızı tahkim etmek hem de terör örgütünü tamamen ortadan kaldırmak için çalışıyoruz." ifadesini kullandı.

Terör örgütünün, Barış Pınarı Harekatı bölgesinde küçük çaplı da olsa hala saldırılarını sürdürdüğünün altını çizen Erdoğan, "İmzaladığımız mutabakat metinlerinde bize verilen sözlerin tam manasıyla yerine getirilmesi şartıyla ahdimize bağlıyız. Maalesef şu anda bize verilen sözler ile sahadaki durum arasında yer yer oldukça ciddi düzeylere varan farklılıklar bulunuyor. Muhataplarımıza, ülkemize yönelik tehditlerin sürmesi halinde harekatlarımıza kaldığımız yerden devam edeceğimizi açıkça söylüyoruz." diye konuştu.

- "Vicdanı olanların seyirci kalması mümkün değil"

Türkiye'nin Suriye'deki varlığının, kendi güvenliğinin yanı sıra Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve halkın tamamının huzurunu sağlamaya yönelik olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu ülkede konjonktürel çıkarları için bulunanlarla bizim aramızda işte böylesine temel bir fark vardır. Suriye'deki gelişmeler bizim için beka meselesi vasfını sürdürdüğü müddetçe geri adım atmamız mümkün değildir. Son dönemde İdlib'de yaşanan gelişmeler, bölgedeki her adımın ülkemizi nasıl doğrudan ilgilendirdiğini bir kez daha gösterdi. Rejimin artan saldırılarından kaçan ve sayıları 400 bini bulan İdlibli kardeşimiz, ülkemiz sınırlarına doğru harekete geçti. 3,4,5 yaşında kadın yaşlı demeden, o çocukların çırılçıplak ayaklarıyla o çamur yollarda nasıl çırpındıklarını televizyon ekranlarında hep birlikte izliyoruz değil mi? Vicdanı olanların acaba bu tabloya seyirci kalması mümkün mü? Olmaması gerekir ama vicdansızlar var mı bu dünyada? Var ama elhamdülillah Türkiye gibi, bizler gibi vicdan sahibi olanlar da var. Bizler Kızılayımızla, AFAD'ımızla bu bölgede şu anda bir taraftan çadırları dikiyoruz diğer taraftan gıda yardımcılarını gönderiyoruz, diğer taraftan da onların güvenliği için ne yapabiliriz, bunun çalışması, gayreti içindeyiz. Onları kendi başına bırakamayız. Onları bu karda kışta yalnız bırakmamak için 'Biz sizin yanınızdayız.' diyoruz. Bu bizim insani, vicdani, ahlaki, hepsinden öte İslami görevimizdir."

Türkiye'nin, şu anda yaklaşık 4 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yaptığını belirten Erdoğan, "Biz geldiğimizde 'Bunları Suriye'ye göndereceğiz.' diyenlere sesleniyorum. İşte bu ifadeler sizlerin vicdanının kilometre taşlarıdır." dedi.

Eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "güvenli bölge" teklifi yaptığını, ABD Başkanı Donald Trump ile de bunları konuştuğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Ama hep lafta. 'Hadi yapalım.' diyoruz ama adım atılamıyor. Bunu Sayın Putin'e de Merkel'e de Macron'a da söyledim. Bunlarla ilgili yaptığımız hazırlıkları, plan, proje bazındaki bütün kitapları, kitapçıkları kendilerine takdim ettik. 'Bak biz dersimizi çalıştık, her şeyimiz hazır. Gelin bu plan, proje bazında hep birlikte adım atalım. Burada Uluslararası Donörler Toplantısı mı yaparız, nereden ne gibi destekler gelecek, bunları görelim. Biz de bu işin inşaatını üstlenir ve süratle bu bölgede inşaatları yaparız. Bütün alt yapısıyla yaparız. Okullarıyla, evleriyle, hastaneleriyle, mabetleriyle, her şeyiyle bunu yaparız. Türkiye'de bu güç var ama gelin para noktasında da sizler bize gereken desteği verin.' dedik. Henüz olumlu bir netice yok. Olsa da olmasa da bizim şu anda zihinsel bir arka planımız var. İnşallah şöyle biraz daha mesafe alalım, aldıktan sonra onunla ilgili adımı da atacağız."

- "4 yaşındaki çocuktan terörist mi olur?"

"Dünya'nın, halen Suriye'de, İdlib'de seyirci" olduğunu, çözüm arayışında olmadığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunların tek çözümü, varil bombalarını bu savunmasız insanlara atmaktır. Yaptıkları hep bu. 'Siz bomba yağdırıyorsunuz, nedir bu hal?' diye sorduğunuzda da söyledikleri 'Bunlar terörist.' Bunlar senin vatandaşın. 4 yaşındaki çocuktan terörist mi olur? 5 yaşındaki çocuktan terörist mi olur? İnsaf edin. 'Gelin, bu işi birlikte çözelim' dediğimizde cevap aynı: 'Bunlar terörist.' Öyle veya böyle, bugün TBMM'de şu anda grup toplantı salonumuzdan dünyaya sesleniyorum, bu duyarsızlığınız nereye kadar devam edecek? Ele ele verip bu mazlumların, mağdurların yanında ne zaman yer alacaksınız? Birleşmiş Milletler acaba ne zaman bu konuda görevinin bilincinde adımını atacak? Onlara da bunu söyledik. Ben bir taraftan söylüyorum, Dışişleri Bakanım bir taraftan söylüyor. Bütün bunlara rağmen atılan bir adım yok."

- "Ateşkesi bozma girişimlerini bizzat önlemekte kararlıyız"

"Karşımızda halkının tamamını temsil eden meşru bir yönetim olmadığı için İdlib'deki süreci Rusya ile yürütüyoruz." diyen Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Rus muhataplarla hem telefonla hem yüz yüze hem de heyetler aracılığıyla gerçekleştirilen yoğun görüşmeler sonucunda, İdlib'de yeni bir ateşkes ilanına muvaffak olduklarını dile getirdi.

"Kalıcı bir ateşkes olması" temennisinde bulunan Erdoğan, "Bundan önceki ateşkesleri bozan hep rejimdi ancak bu defa durum farklı. Ateşkesin, sınırlarımıza yığılan 400 bin insanın yeniden kendi evlerine dönmesini sağlayacak şekilde yürütülmesi şarttır. Siyasi sürecin ilerlemesini engellemeye çalışan rejimi, şiddete ve kan dökmeye dayalı yöntemlerden vazgeçirmek herkesin sorumluluğudur. Gerekirse rejimin ateşkesi bozma girişimlerini bizzat önlemekte kararlıyız. Artık herkes bu işin şakasının olmadığını, Türkiye'nin 'yaparım' dediği bir şeyi mutlaka yapacağını görüp kabul etmelidir." değerlendirmesini yaptı.

- "Akçakale'yi de açmanın gayreti içindeyiz"

Suriye'de, İdlib başta olmak üzere Türkiye'nin kontrolünde olan veya olmayan her yerdeki mazlumlara yardım ulaştırılmasına destek vermeyi boyunlarının borcu olarak gördüklerine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Birleşmiş Milletler yardımları da büyük ölçüde ülkemiz üzerinden Suriye'ye ulaşıyor. Suriye rejimi bizim muhatabımız olmadığı için bu yardımları kendi sivil toplum kuruluşlarımız ve uluslararası yardım örgütleri eliyle doğrudan mağdurlara ulaştırma prensibiyle hareket ediyoruz. Cilvegözü, Öncüpınar, buralardan girerek bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bir taraftan Akçakale'yi de açmanın gayreti içindeyiz ama ne yazık ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Akçakale'yle ilgili olumsuz bir karar çıktı. Şimdi onu da olumlu hale çevirmenin ayrıca görüşmelerini yapıyoruz. Bu kapıları değerlendirerek istiyoruz ki bir an önce bu mazlum, mağdur insanlara bu yardımları ulaştıralım. Bu konuda tıkanıklıkların çözümü için taraflarla görüşüyoruz. Tamamen insani duyarlılıklara dayalı bu meselenin çözümü için herkesi siyasi saiklerle değil, vicdanıyla hareket etmeye davet ediyoruz. İklim şartlarının zorlaşmasıyla iyice sıkıntıya düşen milyonlarca insanı yüzüstü bırakmadık, bırakmayacağız. Rabbim, bırakınız dostlarımızı, düşmanlarımızı dahi böyle bir imtihanla karşı karşıya bırakmasın diyoruz."

Bu yöndeki çabaların, istenilen netice alınana kadar sürdürüleceğini belirten Erdoğan, "Suriye meselesi, insanlığın zalim ile mazlum arasında safını seçmesini gerektiren bir safhaya ulaşmıştır. Dünün zalimlerini nasıl bugün nefretle anıyorsak, bugün masum Suriye halkının acılarına seyirci kalanları veya yarasını deşenleri de insanlık vicdanı aynı şekilde yaftalayacaktır. Biz, gerekirse bedel ödemek pahasına, inancımızın ve tarihimizin bize gösterdiği yerde durmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, gündemdeki bir başka önemli meselenin de Libya'daki gelişmeler olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin Libya'ya ilgisinin sadece ekonomik, askeri, diplomatik ve siyasi sebeplere bağlı olduğunu düşünenlerin yanıldığına dikkati çeken Erdoğan, Libya'nın, harita üzerinde biraz uzak gözükebileceğini ancak Türkiye için asla yabancı bir yer olmadığını dile getirdi.

"Barbaros'un yadigarı" Libya'nın, asırlar boyunca Osmanlı'nın önemli bir parçası olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye ve Türk milleti olarak, Libya ve Libya halkı ile çok derin tarihi, insani, sosyal bağlarımız vardır. Bunun için Libya'da yaşananlara kayıtsız kalamayız. Kimse bizden, ülkemizden yardım isteyen Libyalı kardeşlerimize sırtımızı dönmemizi bekleyemez. Libya'yı kana ve ateşe bulayanlar, sadece yönetimi ele geçirmeye çalışmıyor, aynı zamanda ülkemize karşı kinlerini de sergiliyor. Bu ülkede, darbeci Hafter'e tabi olmayan Arap kardeşlerimiz var. Hafter onları yok etmek istiyor. Bu ülkede Hafter'in hedef aldığı Berberi, Amazig, Tuareg kardeşlerimiz var. Hafter onları da yok etmek istiyor. Libya'da, Hafter'in etnik temizliğe tabi tuttuğu, Barbarosların, Turgut Reislerin torunları olan ve sayıları 1 milyonu aşan Osmanlı bakiyesi Köroğlu Türkleri var. Hafter onları da yok etmenin peşindedir.

Kuzey Afrika boyunca her yerde olduğu gibi Libya'daki ecdat torunlarına sahip çıkmak en başta gelen görevlerimizden bir tanesidir. Irak'taki ve Suriye'deki Türkmenler, Balkanlar'daki Türkler, Kırım'daki kardeşlerimiz, Kafkasya'daki Ahıskalılar neyse, Libya'daki Köroğlu Türkleri de odur. Arap'ı, Berberi'si, Amazig’i, Tuareg’i, Köroğlu Türk'üyle, Libya'daki tüm bu kardeşlerimize karşı tarihi sorumluluklarımızın farkındayız. Onlar geçmişte en zor günlerimizde bizim yanımızda oldular. Bizim de bugün zor günlerinde onların yanında olmamız gerekiyor. Nitekim tüm imkanlarımızla Libyalı kardeşlerimizin yanlarına koştuk. Bırakınız diğer unsurları, bu ülkedeki Türk varlığından ve onların etnik temizliğe tabi tutulduğundan bile haberi olmayanları gördükçe, inanın milletimiz adına üzülüyoruz. Kendi öz kardeşlerini bile tanımaktan uzak olanların, bu milletin davasını gütmeleri elbette mümkün değildir. Gazi Mustafa Kemal'in Libya'daki mücadelesi de mi size bir şey ifade etmiyor? Hadi onu da geçtik, Libya'nın Kıbrıs Harekatında ülkemize verdiği desteği de mi unuttunuz?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya'nın, Kıbrıs Barış Harekatında tüm askeri depolarında ne var ne yoksa Türkiye'nin emrine sunduğunu hatırlattı.

Erdoğan, Libya'nın o dönemde gösterdiği alicenaplığı bir kenara koymanın mümkün olmadığını belirterek, "Kaddafi'nin o zaman söylediği şu sözler unutulamaz: Elimdeki bütün silahlar Türk ordusunun emrindedir, emrine amadedir. Depolarım açıktır, nereden ne istiyorlarsa gelsin alsınlar' demiştir. Bu tablolar yaşandı, bunları biliyoruz ama şu anda 'Libya'da ne işimiz var' diyenler, siyasetin cahilidir. Bunlar aynı zamanda tarih cahilidir. 'Libya nerededir' diye sorun, inanın onu da bilmezler. Çok farklı yer gösterirler. Belki Eymir Gölü'nü gösterirler. Durumları bu. Türkiye’nin Libya konusunda ortaya koyduğu net tavrın, Akdeniz’deki siyasi ve ekonomik oyunları bozma yanında, işte böyle daha derin bir arka planı vardır. Türkiye müdahale etmeseydi, bugün darbeci Hafter tüm ülkeyi ele geçirmiş, Libya halkının tamamı zulmün pençesine düşmüş olacaktı." diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye ve Rusya ile başlatılan çözüm sürecine yönelik alınan inisiyatif doğrultusunda Libya'da ateşkesi sağlamak için epeyce gayret gösterdiklerini söyledi.

Ateşkesi yazılı hale getirmek amacıyla dün Moskova'da yapılan görüşmelerde Trablus Hükümeti'nin son derece yapıcı ve uzlaşmacı bir tavır sergilediğini, ancak bu müspet tutuma karşı darbeci Hafter'in ateşkesi imzalamaya yanaşmadığının altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Darbeci Hafter önce 'evet' dedi ama sonra ne yazık ki maalesef Moskova'yı terketti, kaçtı. Ama heyetimiz oradaki o dürüst duruşunu sergileyerek imzasını attı ve şu anda belge, evrak, her şey bizim elimizde. Biz görevimizi yaptık. Bundan sonrası Sayın Putin ve onun ekibine ait. Biz hiçbir zaman söylediğimiz sözü inkar etmeyiz. Burada da söylediğimiz sözün sonuna kadar arkasında durduk ama ama ne yazık ki darbeci Hafter, aynen darbeciliğinde olduğu gibi, masada bir yalan darbesi yaparak Moskova'yı terk etti. Darbeci Hafter'in ortaya sürdüğü şartlar, zaten gerçek yüzünü ve asıl niyetini gösteriyor. Darbeci Hafter'in daha önceki anlaşmalardaki sicilinin hiç de iyi olmadığını gayet iyi biliyoruz. 2015'deki anlaşmada işine gelen kısımları uygulayıp, diğer kısımları tanımayan bir zihniyetin bugün ateşkesi reddetmesi bizi hiç de şaşırtmadı.

Bu defa geçmişten farklı olarak işin içinde Türkiye var. Her şeye rağmen dün Moskova'da yürütülen görüşmeleri, darbeci Hafter'in gerçek yüzünün uluslararası kamuoyuna göstermiş olması bakımından olumlu buluyoruz. Pazar günü Berlin'de yapılacak zirvede bu meseleyi Türkiye'nin yanında Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Mısır, Cezayir ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin katılımıyla liderler düzeyinde değerlendireceğiz. Bu toplantıya ayrıca ABD başta olmak üzere diğer bazı ülkelerden de alt düzeyde katılım da olacak. Ayrıca BM, Afrika Birliği, Arap Ligi gibi uluslararası kuruluşlardan da katılım bekleniyor. Biz Tunus ve Katar'ın da mutlaka bu masada olması gerektiğini ilgili taraflara bildirdik. Uluslararası toplumun vicdanlı, ahlaklı davranması halinde Libya'daki krizin kısa sürede sulh yoluna girmesi mümkündür. Coğrafyamızın pek çok yerinde olduğu gibi Libya'da da meseleye sadece petrol kaynaklarına hakim olma gözüyle bakılırsa daha çok kan akacak demektir. Önümüzdeki günlerde darbeci Hafter ile ülkenin meşru yönetimi arasında yapılacak tercihleri dikkatle takip edeceğiz. Ülkenin meşru yönetimine ve Libya'daki kardeşlerimize saldırılarını sürdürmesi halinde, darbeci Hafter'e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız. Libya halkını özgürlüğe ve istikrara kavuşturana kadar bu coğrafyadaki varlığımız sürecektir."