Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, sonuna yaklaşılan ramazan ile Kadir Gecesi'ni tebrik ederek, "Rabbimden milletimizi, Müslümanları ve tüm insanlığı, bu mübarek günlerin hürmetine rahmetiyle, mağfiretiyle, affıyla, bereketiyle kuşatmasını diliyorum. Dünyanın dört bir yanında yaşanan ölümlerin, acıların, zulümlerin, mağduriyetlerin, haksızlıkların bir an önce sona ermesini Allah'tan niyaz ediyorum." ifadesini kullandı.
Önce küresel finans krizi, ardından küresel salgın kriziyle dengeleri bozulan, belirsizlik ve risklerin arttığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Erdoğan, "Hem daha çok çalışmak hem daha çok şükretmek için sayısız sebebimizin olduğu bu dönemden ülkemizi suhuletle çıkarmanın gayreti içindeyiz." diye konuştu.
Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma hedeflerine sıkı sıkıya sarılarak bu muhataralı dönemi, her alanda yeni bir atılımın vesilesi haline dönüştürmekte kararlı olduklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Salgın sürecinde gelişmiş ülkelerin bile aslında ne kadar kırılgan bir siyasi, toplumsal ve ekonomik yapıya sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Ülkemiz bu sıkıntılı dönemin sağlık sisteminden sosyal dayanışmasına kadar her alanda çok güçlü bir görünüm sergileyerek geride bırakmıştır. Bu dönemde küresel üretim ve tedarik zincirlerinde yaşanan bozulmalar ülkemizi yakın coğrafyamız başta olmak üzere dünyanın önde gelen alternatif merkezlerinden biri haline getirmiştir. Biz de bu fırsatı değerlendirmek için yatırım, istihdam, üretim, ihracat yoluyla ülkemizi büyütmeyi hedef alan yeni ekonomi programımızı ısrarla, sabırla ve dirayetle uyguladık."
Erdoğan, bu süreçte sıkıntıların da yaşandığını dile getirerek, şu ifadelere yer verdi:
"Her şeyden önce küresel ekonomideki bozulmaların petrolden doğal gaza, gıdadan demir çeliğe, her alanda fiyatlarda yol açtığı yükselişler ister istemez ülkemize de yansıdı. Doğal gaz ve elektrik başta olmak üzere pek çok üründe ciddi sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumamıza rağmen ortaya çıkan fiyat artışlarının can yakıcı düzeyde olduğunun farkındayız. Üstelik bunun yanında bir de 2018'deki kur tuzağıyla başlayan ve geçtiğimiz yılın sonunda yaşanan panikle zirve yapan dalgalanmalarla uğraşmak zorunda kaldık.
Aldığımız tedbirlerle kurun istikrarını sağlamış olsak da bu süreçte gerçekleşen yükselişin fiyatlar üzerindeki etkisi kalıcı olmuştur. Şüphesiz en çok üzüldüğümüz nokta da küresel ekonomideki ve kurlardaki dengesizlikleri bahane eden kimi açgözlülerin ülke içinde fiyatları aşırı yükselterek haksız kazanç peşine düşmelidir. Ne küresel emtia fiyatlarındaki yükselişle ne kurla ne diğer maliyetlerle izah edilmeyecek bu tablonun müsebbiplerinin iki dünyada da elimiz yakalarında olacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, baharın ve ardından yaklaşan yaz aylarının sağlayacağı rahatlamaya şimdiden gözünü dikenlere karşı da teyakkuz halinde olduklarını belirterek, "Bundan sonra milletimizin temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını sebepsizce artıranlara karşı en küçük bir müsamaha göstermeyeceğimizi, en küçük bir acıma duymayacağımızı buradan açıkça ilan ediyorum." diye konuştu.
- "Sadece fiyat artışlarıyla mücadeleyle yetinmiyoruz"
Erdoğan, sadece fiyat artışlarıyla mücadeleyle yetinmediklerini, sosyal yardım sisteminin parametrelerine göre desteğe ihtiyaç duyan tüm vatandaşların yanında olduklarını vurguladı.
Ramazan Bayramı günlerine denk gelen, yaklaşık 1,5 milyar lira tutarındaki yaşlı ve engelli maaşlarını öne çekerek cuma gününden itibaren ödeyeceklerinin bilgisini de paylaşan Erdoğan, "Ayrıca 15 milyar liralık ilave sosyal yardım destek paketiyle ilgili çalışmaların da sonuna gelinmiştir. İnşallah yakında uygulamaya geçeceğiz." dedi.
Türkiye'nin, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri haline geldiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Devletimizin ve milletimizin yardıma ve desteğe ihtiyacı olan insanlarımıza sahip çıkmasını varlığımızın, birliğimizin, geleceğimizin teminatı olarak görüyoruz. Aslolan her insanımıza huzurlu bir aile ortamı, can ve mal güvenliğinden emin olacağı bir güvenlik iklimi, kendini geliştirecek ve yetiştirecek kaliteli bir eğitim sistemi, sağlık hizmetlerine kesintisiz ve ücretsiz erişim imkanı, çalışacağı bir iş veya kendi işini hayata geçirebileceği girişimcilik fırsatı, ulaşımdan enerjiye, şehircilikten spora kadar her alanda günümüz ihtiyaçlarına uygun temel hizmet altyapıları sağlamaktır. Hamdolsun, ülkemizde bunların tamamına da sahibiz. İşte bunun için geleceğimize güvenle bakıyoruz, hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışıyoruz, yeni vizyonlarla bizden sonraki nesillerin önünü aydınlatıyoruz.
Küçük engeller bizi büyük hedeflere ulaşmaktan alıkoyamayacak. Basit hesapların ürünü ayak oyunları bu kutlu yürüyüşü akamete uğratamayacak. Son 10 yılda nice toplumların felaketine, nice devletlerin yıkılmasına yol açan senaryolar ülkemizde başarıya ulaşamayacak. Kendi güvenliklerini ve refahlarını güvence altında tutmak için bu ülkenin ve milletin enerjisini sömürenlerin devri geri gelmeyecek. Bizim için artık sadece ve sadece büyük ve güçlü Türkiye var. Bizim için artık sadece ülkemizi bu hedefe ulaştıracak yeni kalkınma atılımları var. Bizim için artık sadece milletimizi bu doğrultuda denetleyecek birlik ve beraberlik hamlesi var. Geçtiğimiz 20 yılda hayata geçirdiğimiz onca eser ve hizmeti bunun için ülkemize kazandırdık. Geçtiğimiz 20 yılda milletimizin her kesimine ulaştığımız demokrasi, hak ve özgürlük devrimlerini bunun için yaptık. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemizi içeride ve dışarıda nice badirelerden, nice fırtınalardan, nice sinsi tezgahlardan kurtarmak için gereken her adımı bu gayeyle attık. Türkiye'nin geldiği yeri ve önündeki fırsatları görmemek için ya bu ülkeye husumetli olmak ya da kalbi ve ruhu kararmış olmak gerekir."
Erdoğan, milletin akıl, vicdan, ahlak, sağduyu, feraset sahibi her ferdinin Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gayet iyi bildiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Şimdi de vatandaşlarımıza diyoruz ki yaşadığımız sıkıntılar dünyanın ve onunla birlikte ülkemizin içinden geçtiği tarihi değişim ve dönüşüm sürecinin sancılarıdır. Sabredersek, azmedersek, devam edersek, sağlam durursak bu yolun sonu Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal'in 'muasır medeniyet seviyesinin üstü' diye tarif ettiği büyük ve güçlü Türkiye'ye çıkıyor. Geçmişte küresel yönetim ve ekonomi sisteminin yeniden kurulduğu her dönemde ülkeyi siyasi istikrarsızlıkların, sosyal kaosların, ekonomik sıkıntıların altında ezerek sürecin dışında tutmayı başarmışlardır. Meclisimizin açılışının 102. ve Cumhuriyetimizin ilanının 99. yıl dönümüne ulaştığımız şu dönemde artık bu kısır döngüyü kırmakta kararlıyız. Herkesin 2023 için kendine göre bir hesabı var ama unutulmamalıdır ki asıl olan milletin hesabıdır, milletin iradesidir milletin sözüdür."
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, merhum Başbakan Adnan Menderes'in "Yeter söz milletin" diyerek tek parti faşizmine ilk büyük darbeyi vurduğunu, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da "Çağ atlayan Türkiye" diyerek küresel tuzakların bendinde ilk gediği açtığını söyledi.
Kendilerinin de 20 yıldır "Durmak yok yola devam" diyerek milletin maziden atiye kurduğu köprüyü tahkim ettiklerini ve güçlendirdiklerini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık tüm bu emeklerin, bu mücadelelerin, tüm bu fedakarlıkların karşılığını alma, hasadını yapma, neticesini görme vaktinin eşiğindeyiz. Ülkemizi vesayetin zincirlerinden kurtardık, enflasyonu da yeneceğiz. Ülkemizi darbelerin utancından kurtardık, hayat pahalılığının da üstesinden geleceğiz. Ülkemizi terör örgütlerinin pençesinden kurtardık, çarşı pazardaki ateşi de söndüreceğiz. Türkiye'yi bölgesinin ve dünyanın en güçlü, itibarlı, onurlu devletlerinden biri haline getirdik, insanımızın yüreğindeki sıkıntıların hepsini de çözeceğiz. Çünkü biz bu ülkeye güveniyoruz, çünkü biz bu millete güveniyoruz, çünkü biz kendimize güveniyoruz.
İçeride de dışarıda da karşımızda neyin olduğunu, bununla nasıl mücadele edeceğimizi, nasıl sonuç alacağımızı gayet iyi biliyoruz. Ülkenin hiçbir meselesinin çözümü konusunda en küçük bir tefekkürü, tezekkürü, programı, projesi olmayanların çıkardıkları gürültü sadece kendi ihtiraslarının karın gürültüsünden ibarettir, başka bir şey değil. Dünyada da bölgemizde de Türkiye'de de ne olup bittiğinden, gelişmelerin nereye gittiğinden habersiz olanlar varsın masa, sandalye, sıra kavgası ile kendilerini avutup dursunlar. Biz ülkemiz ve milletimiz için ne yapılması gerekiyorsa onun hazırlığını ve icrasını yürütmeye devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bin yıldır toprakları kanlarıyla yoğurarak vatan yapan ecdadın emanetine 85 milyon olarak hep birlikte sahip çıktıklarını belirterek, "Vatan topraklarındaki asırlara sari her bir serencamımızın her bir safhası kendi içinde üzüntüleri ve sevinçleri olan ayrı bir destandır." dedi.
Malazgirt'ten İznik'e, Konya'dan Söğüt'e, Bursa'dan Edirne'ye, İstanbul'dan Ankara'ya kadar uzanan uzun tarihlerinin her günüyle gurur duyduklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz asrın başlarında büyük kayıplar verip derin acılar çekerken bütün bunlarla beraber asla vakarımızı, umudumuzu, mücadele azmimizi kaybetmemiş bir milletiz. Galiçya'dan Libya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada verdiğimiz savaşların hiçbirinde de utanç verici bir sahne göremezsiniz, bulamazsınız. Bizim çekilmek mecburiyetinde kaldığımız yerlerin tamamında ise dünyanın en alçak, en iğrenç, en vahşi katliamları gerçekleştirilmiştir. Bu katliamlar sadece insanları değil, camisinden mezarlığına, okulundan köprüsüne kadar medeniyet mirasımızın tüm unsurlarını hedef almıştır.
Çok değil, 150 yıl önce içinde 500 caminin de bulunduğu, binlerce ecdat yadigarı esere ev sahipliği yapan şehirlerde bugün numunelik birkaç yapı dışında hiçbir şey bulamazsınız. Aynı şekilde nüfusunun yüzde 80'i, çoğunluğu Türk olan Müslümanlardan oluşan şehirlerde, mübadele gibi hukuki bir uygulamaya maruz kalmadığı halde, bugün neredeyse tek bir Müslüman yaşamıyor. Öyle bir baskı ve kuşatma altındayız ki bizi kendi yaşadığımız büyük kayıpların hüznüyle bile baş başa bırakmıyorlar. Kırım'dan Kafkaslara, Balkanlar'dan Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyadan Anadolu'ya gelebilenler gelmişti ama geride kalanların önemli kısmının canı da malı da gitmişti."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin varlık, yokluk savaşı devam ederken, Anadolu'daki Ermenilerin yabancı devletlerin kışkırtması ve donatmasıyla isyan başlatıp Müslüman ahaliye saldırdıklarını anlatarak, "Ülkemizin dört bir yanında Ermeni çetelerin yaptığı katliamların, sergiledikleri zalimliklerin hatıraları hala canlıdır. Ermeni propagandası saçma sapan rakamlar ifade etse de Anadolu'da hayatını kaybeden Ermenilerin katbekat fazlası Müslüman'ın bu çeteler tarafından hunharca şehit edildiği bir gerçektir. Elbette, inancı ve kökeni ne olursa olsun tek bir masum canın, tek bir sivil insanın bile öldürülmesi trajedidir." diye konuştu.
Bu anlayışla 1. Dünya Savaşı'nın zorlu şartlarında hayatını kaybetmiş olan Osmanlı Ermenileri için üzüntülerini ve taziyelerini bildirmeyi insani bir vazife olarak gördüklerini ve yıllardır da bu hassasiyeti içeren bir açıklamayı kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Tarihin ve onun ilmiyle uğraşan tarihçilerin yapması gereken bir tartışmanın ülke içinde ve dışında siyasi çekişmelerin mezesi haline dönüştürülmesine de asla rıza göstermedik, göstermeyeceğiz. Bu istismara yeltenenlerin her şeyden önce 1'inci Dünya Savaşı'nda hayatını kaybeden Türk, Ermeni ve diğer tüm milletlerden milyonlarca sivil masum insanın hatırasına saygısızlık ettiğini düşünüyoruz. Çeşitli ülkelerin yönetimleri ve parlamentoları tarafından güya tanınan Ermeni iddialarına ilişkin ifadelerin bizim nezdimizde hiçbir hükmü yoktur. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın açıklamasını da bu şekilde görüyor ve tamamı yalan, yanlış bilgiler üzerine kurulu olduğu için üzerinde durmaya değer bile bulmuyoruz. Sayın Biden'ın önce Ermenilerle olan bu tarihi gayet iyi öğrenmesi lazım, gayet iyi bilmesi lazım. Bunları bilmeden kalkıp da Türkiye'ye meydan okumaya kalkmasını bizim bağışlamamız mümkün değil. Türk ve Ermeni halkları arasındaki düşmanlığı tahrik etmek için sergilenen bu riyakarlığın en büyük zararını Ermeni toplumunun gördüğü ve göreceği de unutulmamalıdır."
Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşların ve misafirlerin de bu istismar siyasetinden rahatsız olduklarını bildiklerine işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu densizliğin kendi ülkemizin Meclisinde, milli iradenin tecelligahı olan bu yüce kurumda sergilenmesini ise saygısızlığın ötesinde açık bir ihanet olarak görüyoruz. Geçmişte kimi zaman sözlü olarak ortaya konan bu ihanetin kanun teklifi seviyesine yükseltilmiş olması ister istemez bu alçakları kimlerin cesaretlendirdiği sorusunu akıllarımıza getirmektedir. Bu esfeli safilinlerin Türkiye'nin verdiği hiçbir mücadeleye ve milletimizin çektiği hiçbir sıkıntıya çare bulmaya yönelik herhangi bir işe bırakınız somut destek vermeyi, ağız ucuyla dahi ortak olduğunu duymadık ama mesele tarihi çarpıtarak ülkesine, terör örgütlerini destekleyerek milletine ihanete geldiğinde bakıyorsunuz hepsi de en ön sıralarda yer alıyorlar.
Daha geçtiğimiz aylarda Meclisteki grubunun bir diğer üyesinin eli kanlı teröristin biri ile yakın ilişkisinin ortaya çıkması sebebiyle milletvekilliği düşürülen HDP, asılsız Ermeni iddialarının bayraktarlığına soyunarak adeta ısrarla bu ülkenin partisi olmak istemediğini söylemektedir. Evet, biz de doğrusu bunları bu parlamentonun bir mensubu olmaya yakıştıramıyoruz. PKK terör örgütünün parlamentodaki uzantısı durumunda olan bu hainlerin her şeyden önce bir defa bu milletin vergi ve ücretleriyle beslenmesine benim milletim artık tahammül edemiyor."