Bozdağ: 'Bizden önce herkesi hizaya getiren bir sistem vardı'
ABONE OL
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, memleketi Yozgat'ta partisinin Bilal Şahin Sosyal Tesisleri'nde düzenlediği İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin gelişmesinden içerde ve dışarıda rahatsız olanların olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Türkiye çok güçlü bir ülke haline geldi. AK Parti kadroları Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'nin liderliğinde yoluna devam ettiği zaman Türkiye kontrol edilemez bir şekilde büyüyor. Dışarıda birileri bundan rahatsız olduğu gibi içerde de güçlü Türkiye'den rahatsız olanlar var. Ne güzeldi, gazete bir manşet atar ertesi gün hükümet çatırdardı. Ne güzeldi o günler değil mi, gazete bir manşet atar ertesi gün bakarsınız ekonomik kriz bir başka boyut alıp giderdi. Cumhurbaşkanı sinirlenir anayasayı fırlatır, ülkede kıyamet kopardı. Böylesi bir zayıf yapı, böylesi zayıf bir ortam bu zayıflıktan beslenen herkes için büyük bir güç kaynağıydı. Neden, dediğini yapmadığı zaman 'bak ha şunu yaparım' dediğinde hükümet hizaya geliyordu. 'Bak ha şunu yaparım' dediğinde bakan hizaya geliyordu. 'Bak ha şunu yaparız' dediğinde belediye başkanı hizaya geliyordu. Herkesi hizaya getiren bir düzen vardı bizden önce. Allah'a şükür 3 Kasım 2002'de sandıkta millet bu düzenlerin tamamını bozdu, herkesi bu millet o gün hizaya getirdi. Bundan sonra da bu milleti ve bu milletin iradesiyle ortaya getirilen hükümeti ve onun icraatlarını ve onun kadrolarını, milletten başka kimse hiza ve istikamet veremez veremeyecektir." dedi.

KILIÇDAROĞLU'NA, BAHÇELİ'YE VE BDP'YE HALK SEÇİMDE BİR KEZ DAHA DERS VERECEK

Toplumun 2002 yılından bu yana seçimlerde muhalefet partilerine ders verdiğini kaydeden Bozdağ, 2014 yılı mahalli idareler seçiminde de Kılıçdaroğlu'na, Bahçeli'ye ve BDP'ye yine bu milletin sandıkta ders vereceğini söyledi. Bozdağ, şunları kaydetti: "Onlar eski günleri arzuluyorlar. Onun için diyorlar ki 'eski günlere geri dönmemiz için ne lazım, Tayyip Erdoğan'dan kurtulmamız lazım, ondan kurtulursak AK Parti'den kurtuluruz, ondan da kurtulursak gelsin o eski günler, krizli günler, her gün kaosun olduğu günler, adrenalin yüksek olduğu günler. Ve biz oradan gücümüze güç katalım millet ne kaybederse kaybetsin', bütün bunların derdi hesabı budur. Bunlar varsın bir araya gelsin, bu millet sandıkta çevire çevire ders verir. 2002'de verdi mi, 2004'te verdi mi verdi, 2007'de verdi mi verdi, 2009'da verdi mi verdi, 2011'de verdi mi verdi, 2007 ve 2010 halk oylamasında milletimiz dersi verdi mi verdi, ama birileri hala milletimizin verdiği dersi anlamıyor. Kafa kalın olunca anlama kabiliyeti de ona göre zaman alıyor. Kolay intikal etmiyor, jeton çabuk düşmüyor. Ama Allah'tan bu millet büyük öğretmen; öğrencisi dersi anlamıyorsa sabırlı kızmaz, çevirir çevirir bir daha anlatır. Emin olun bu Kılıçdaroğlu'na da, Bahçeli'ye'de, BDP'ye de, başkalarına da bu millet 2014 seçiminde yeni bir ders tekrarını samimiyetle ve sabırla, bunların anlayacaklarını umarak bir daha yapacak."

TÜRKİYE DÜNYADA SÖZ SAHİBİ ÜLKE KONUMUNDA

Türkiye'nin ekonomisiyle, siyasi yapısıyla güçlü bir konuma gelerek dünyada söz sahibi olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Bizim dünyanın neresinde bir olay varsa onun karşısında Türkiye'nin artık söyleyecek sözü var. Düne göre mukayese edildiğinde etrafında olup bitenlere seyirci kalan bir Türkiye değil, olup bitenler karşısında sözleri sakınmadan söyleyen bir Türkiye var bugün. Bu güçlü Türkiye'nin başka bir fotoğrafıdır. Eğer Türkiye güçlü olmasaydı, ekonomisi güçlü olmasaydı, siyaseti güçlü olmasaydı, yönetimi güçlü olmasaydı, Türkiye'nin sesi etrafında olan biten bunca yangına rağmen çıkmazdı. Suriye'den olup bitenlerden dolayı eleştiriyorlar. Niye bunlar böyle yapıyorlar. Şimdi hükümeti yanlış buluyorlar. Böyle olmaması lazım diye hükümeti eleştiriyorlar, peki nasıl olması lazım? Ben şimdi değerli kardeşlerim size ve sizin şahsınızda bu eleştiriyi yapanlara diyorum ki; Suriye'de 100 binden fazla insan öldürüldü. Türkiye 100 binden fazla insanın öldürüldüğü bir ortamda Esed'le eskisi gibi olabilir mi, ilişkilerimiz eskisi gibi olabilir mi, elini sıkabilir miydi, iyi yapıyorsun az öldürdün daha fazla öldür diyebilir miydik? Sınırımıza 100 binlerce insan gelip imdat ettiği zaman ben kapıyı açmam kardeşim ne halin varsa gör deyip onları ölüme terk edebilir miydik? Esed'e zulmün çok iyi diyebilir miydik? Bu kadar insan öldü, azdır, iktidarın güçlü olsun diye daha fazla öldürmesine göz mü yumardık, bunlar zulümdür dememesi mi lazımdı? Bizim durduğumuz yer doğru bir yer. Şimdi Mısır'da olanlara bakın, orada bir darbe olmuş. Milletin iradesi ile iktidara gelmiş bir cumhurbaşkanı askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılmış, biz buna darbe demeyecek miyiz? Bütün dünya literatüründe tartışmasız bir darbe olarak tanımı yapılan bir hadiseye biz darbe demeyeceksek o zaman ne diyeceğiz Allah aşkına. Türkiye'de onca zaman darbelere karşı mücadele eden bir siyasal anlayışın temsilcisi olarak biz buna darbe demezsek kendimize, kendi anlayışımıza ihanet etmiş oluruz. Böyle bir şey olabilir mi, orada sahurdan sonra sabah namazı vakti 200'den fazla insan kurşuna dizilirken biz buna katliam demeyecek miyiz, insanlık suçu demeyecek miyiz? Esma ve onun gibileri keskin nişancıların hedefinde ölüme gönderilirken, şahadete gönderilirken bu ne zulümdür, bu ne katliamdır, vahşettir, bu insanlık suçu demeyecekmişiz, demeyin diyorlar demeyelim mi? Dün Kılıçdaroğlu açıklama yapıyor. 'İçinde vicdan olan birisi insan olan savaş çığırtkanlığı yapmaz' diye Başbakanımızı eleştiriyor. Allah aşkına Sayın Kılıçdaroğlu, Esed'e bir çağrı yaptın mı; 'ey Esed içinde vicdan olan, insani değerleri olan bir devletin başkanı kendi insanlarına karadan, denizden gökten ölüm yağdırmaz. Kendi insanıyla böylesi bir kirli savaşı yapmaz. İnsansan bu savaşa son ver' diye çağrı yapacağına, 'bu savaş dursun, insanlar ölmesin, bir insan daha fazla yaşasın' diyen Türkiye'nin Başbakanına 'savaş çığırtkanlığı yapıyorsun' diyebilir misin? Milet bunu görüyor, elbette değerlendirmesini yapacaktır." şeklinde konuştu.

"PALALI SALDIRGANIN TUTUKSUZ YARGILANMASI DA DOĞRU DEĞİL"

İstanbul'daki olaylarda palalı saldırgan olarak anılan kişinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını doğru bulmadığını ifade eden Bozdağ, şu değerlendirmeyi yaptı: "Geçenlerde Hacı Bektaş'ta şahsıma dönük bir saldırı oldu. Biz o saldırı karşısında tavrımızı ortaya koyduk. Yargı süreçlerinde verilen kararı da eleştirdik. Kendi açımızdan bir değerlendirmemizi yaptık. Bunu yapmak yanlış bir şey değil. Hem siyasetin tutumunu hem yargı süreçlerine ilişkin değerlendirmeler yapmak bir siyasetçi olarak benim hakkımdır. Bu doğru olan bir şeydir. Eğer bunlar yapılmıyorsa o zaman yanlışlık vardır, ama öte yandan geçenlerde Fas'tan gelen palalı olarak anılan kişi ile ilgili yargılama sürecinde mahkeme tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Ben bunu da yanlış gördüm. Neden, çünkü tutuklu yargılamak böylesi olaylarda olmayacak da hangi hadisede olacak? Evet bir olayda tutuklu yargılama yapmak hakimin veya mahkemenin takdirindedir, zorunlu olay değildir. Ama mahkeme takdirini kullanırken olayın vahametine bakması lazım, toplumda uyandırdığı infiale de bakması lazım, kanunda infial yazmayabilir, ama diyelim ki tutuklama yasağı olmayan bir konuda mahkeme takdir hakkını kullanırken olayı çok geniş boyları ile değerlendirmesi lazım."

CEZA MEVZUATINDA DEĞİŞİKLİK YAPILACAK

Türkiye'nin ceza hukuku mevzuatında bazı düzenlemelere ihtiyacı olduğunu söyleyen Bozdağ, "Bu olaylar da göstermiştir ki Türkiye'nin ceza hukuku mevzuatında bazı düzenleme ihtiyaçları çok açık ortadadır. Önümüzdeki günlerde bu anlamda hem cinsel saldırılara ilişkin yaptırımlar konusunda hem de kamu düzenini, kamu güvenliğini daha etkin bir şekilde tesis etmeyi amaçlayan düzenlemeler önümüze gelecektir ve bunlar Meclisimizde görüşülerek yasalaşma imkanı bulacaktır. Şu anda Adalet Bakanlığımız bu konunun üzerinde bir çalışma yapmaktadır." açıklamasında bulundu.