Çözüm süreci üç temel üzerinden yürüyecek
ABONE OL
Çözüm Süreci, yeni ve zorlu bir kavşağı daha aşıyor... Barış, emek verilmesi zaruri bir yolculuk, iniş çıkışları, durakları, hızlandığı kadar yavaşladığı dönemleri de var. Son yaşanan olaylar, sürece verdiğimiz toplumsal değeri, barışmaya dair olan inancımızı bir kez daha sınarken, şiddet dalgasının kesilmiş olmasının kimyasında da Çözüm ve Barışa dair kararlılık var.
 
Çözüm sürecinde, bölgeler arası gerçek kişilerle devlet aklını buluşturan içtenlikli bir temas girişimi olan Akil Heyet, Dolmabahçedeki Başbakanlık Ofisinde yeniden toplandı. Başbakan’ın davetiyle Pazar günü 12.00’de başlayan toplantı 22.30 civarında son buldu. Yapılan her değerlendirmeyi bizzat dinleyerek notlar alan, zaman zaman sorular yönelten, açılımlarda bulunan Başbakan’ın hem meseleye hakimiyeti hem de medeniyet tarihi ve jeopolitik arka planla olayı çerçevelendirmesi, kayda değer yetkinlikteydi...
 
Doğrusunu isterseniz Kobani olaylarını bahane ederek patlak veren 7-8 Ekim olaylarından sonra, bu tazelenme hepimiz için de gerekliydi. Pervasız şiddet, patlamış hiddet, örtbas edilemeyecek derecede aşikarlaşmış öfkenin ardından belki de eskisinden daha fazla inanmak ve emek vermek gerekiyor toplumsal barışa... Başbakan Davutoğlu’nu bu zorlu krizin içinde kendinden emin ve meselelere hakim şekilde görmek, hepimiz için ciddi moral takviyesi oldu.
 
Başbakan(ın yanı sıra; Bülent Arınç, Beşir Atalay, Yalçın Akdoğan, Bekir Bozdağ, Efkan Ala, Ömer Çelik, Cevdet Yılmaz, Mehmet Şimşek, Mahir Ünal ve Öznur Çalık, siyasi kanattan katılımcı olan bakan ve vekillerdi... Sürecin başlangıcından bu yana yaşadıklarımızı ve tecrübelerimizi aktardık, sivil katkıların neler olabileceğini konuştuk ve yol haritası hakkında Hükümetin izleyeceği güzergah hakkında bilgi sahibi olduk.
 
Davutoğlu’nun konuşmasıyla belirlediği sürecin ana ekseni, 3 temelde toplanıyor:
1-Süreç; milli, yerli, özgün ve devam edecek.
2- Süreç, tüm yurttaşlarımızı kuşatır ve kapsar.
3- Çözüm Süreci, onu kırabilecek, sekteye uğratabilecek dış etkilere karşı korunmalıdır.
Davutoğlu; ortak akıl kadar ortak vicdan çağrısını da yineledi: ‘’Ortak akıl gereği pozitif tecrübelerden yararlanmak kadar, ortak vicdan değerlerini de işaret eden bir yürüyüş olarak, ‘’tarihdaşlık’’ ve ‘’vatandaşlık’’ kavramlarını çözüm sürecinin anahtarları şeklinde algılamalıyız’’ dedi.
 
Modernitenin dayattığı ulus kimlik algısının Kürt sorununu yoğunlaştırarak bugüne taşıdığı kadar mevcut diğer kültürel krizleri de doğurduğuna işaret eden Başbakan; çeşitlilik üzerinden geldiğimiz tarihi birikime dikkat çekti. ‘’ Dayatılan ulusçu ve kimlikçi politikalar, bizim gibi çeşitlilik arzeden ve çok katmanlı kadim medeniyetler için, maalesef sosyolojik krizler doğurmaktadır. Tekçi, tektipçi yapılanmalar, kadim çeşitlilik arzeden köklü medeniyetlere hep acı getirmiştir. Kadim medeni değerleri muhafaza ederek, özgürlüklere dayalı vatandaş kimliğini kurabilmiş toplumlarsa, geleceğe güvenle bakabileceklerdir...’’ dedi.
 
Konuşmasının son kısmındaysa daha çok vatandaşlık hukuku ve kamu güvenliği çerçevesini çizdi. Suriye’de yaşanan trajedinin son kısmıyla hudutlarımızı tehdit eden hale dönüşümünü, 6-8 Ekim kriziyle birlikte değerlendirdiğinde yurttaşlarımızın can güvenliğinin önemine değindi.
 
Çözüm Sürecindeki yürüyüşümüz; Tarihdaşlık bilincinin vatandaşlık hukuku ile tahkim edileceğini dile getirdi. ‘’Hükümetimiz, Hak ve Hürriyetler bağlamında, reformlar aracılığıyla adeta devrimci bir hızla giderken, kadim medeni unsurlarımızı da siyasi dilimize ve bakışımıza taşıdık...’’ dedi.
 
‘’Türkiye Cumhuriyeti, Skyes-Picot anlaşmasıyla ortaya çıkmış nevzuhur bir devlet değildir. Son Kobani hadiseleri bahane edilerek sergilenen şiddet olaylarında hedeflenen şey; sadece Türkiye Cumhuriyeti değildi... Çözüm Sürecinin bizatihi kendisiydi...’’ yorumuyla Çözüm Sürecine Hükümet olarak verdikleri önemi vurguladı...
 
Başbakan Davutoğlu Akil Heyet ile gerçekleştirdiği ilk oturumda şu çerçeveyi belirledi:
 
1-Çözüm süreci her halükarda devam edecektir.
 
2-Çözüm süreci, elbette kanun ve hukuk düzeni çerçevesinde vukubulacak bir politikadır. Kamu düzeninin olmadığı yerde siyaset ve özgürlük olmaz...
 
3-Çözüm süreci konjonktürel değildir. Tarihi ve stratejik bir projedir. Şayet bunu başarabilirsek, Türkiye prangalarından kurtarılacaktır...
 
Başbakan Davutoğlu’nun çerçeve mahiyetindeki değerlendirme konuşmasından bazı başlıklar:
-Akil Heyet, çözüm sürecinin toplumsallaşmasında çok olumlu ve değerli bir rol oynamıştır.
 
-Kalıcı olanla arızi olanı ayırtetmeliyiz. An’ın psikolojisine hapsolmadan krizi yönetmekle mesulüz. Bu konuda uluslar arası deneyimimiz vardır. 6-8 Ekim olayları sizler için, işin özünü yaralayacak gibi gözükebilir, lakin bu hissiyat arızidir, Devlet olaylara hakimdir.
 
-Asimetrik bir dille karşıkarşıyayız. Kendi ideolojik tabanlarıyla sınırlı bir politik dili kullananlarla, tüm Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeten siyasi dilin arasında elbette ciddi farklar var. Halkımızın güvenlik sorumluluğu bizdedir ve bunun bilinciyle konuşup hareket ediyoruz. Bizim çatışmacı ve dışlayıcı bir dilimiz olmadı ve olmayacak. Kapsayıcı ve kuşatıcıyız, çünkü Türkiye’yiz.
 
-Hükümetimizin kurulduğu günden itibaren Çözüm Süreci ve devamı, ilk sıradaki önceliklerimizdendir. Kamu güvenliğini tesis etmek konusundaki kanuni yapılanmamız, Avrupa standartlarının altında olmayacaktır. Önleyici gözaltı kadar kolluk gözetimi kavramı da bizim için önemlidir.
 
-Dış kamuoyunda Türkiye aleyhine çerçeveler çizmek isteyen güçler, etkisiz bir Türkiye’yi hedeflemektedir.
-Suriye hattında askeri tampon bölgeyi değil, güvenlikli bölgeyi istiyoruz.
 
DİKKATLE DİNLEDİ, NOT ALDI
 
Başbakan Davutoğlu, önemli vurguları olan çok kuşatan bir konuşma yaptı. Akillere “Ortak akıl, ortak vicdan ve ortak dilin yaratılmasına katkı sunan insanlar” diye teşekkür etti. “Tarafların yanlışlarını açıkça anlatın” deyip, puslu havanın dağılması için Akillerin katkısını beklediğini söyledi. Tarihdaşlık perspektifinden vatandaşlık tanımı yaptı ve Türkiye’nin çoğulculuğunu koruyacak şekilde süreç yürüttüğünü söyledi. “Burada ben de bakanlarım da sizlerle eşitiz lütfen rahat ve açık konuşun” dedi. Kendisi de bakanlar da dikkatle dinledi ve notlar aldı. Herkes 10, 15 dakika konuştu. Kürt siyasi hareketinin 6-8 Ekim olaylarındaki etkisinin sürecin psikolojik zemininde büyük tahribat yaptığını, kuşkuların yeniden doğduğunu heyet üyelerinin yüzde 90’ı dile getirdi. 
 
Kırgın bir hava vardı
 
Toplantıya Akil İnsanlar heyetinden 55 kişi katıldı. Bir izleme heyetinin, ‘3. gözün’ sürece dahlinin önemine vurgu yapıldı. “Devletin, bölgede güvenlik zaafiyeti varmış gibi bir durum yaratılmamalı. Herkesin can, mal ve ifade özgürlüğü hakkı korunmalı” dendi. Başbakan, 3. göz için henüz erken olduğunu, önceliğin kamu düzeninin tesisi olduğunu vurguladı.  Çok önemli bir buluşma oldu ama genel olarak Akiller Kobani olaylarının ve HDP’nin fonksiyonunun süreci psikolojik olarak geriye götürdüğünü vurguladı. Bu açıdan ağır kırgın bir hava vardı salonda.